31 Ağustos 2010 Salı

Tanıl Bora'nın Kaleminden Hasan Polat!

Hasan Polat sessiz sedasız bir vedayla aramızdan ayrıldı. İstanbul'da toprağa verilen efsanemiz biraz daha iyi uğurlanmayı hakediyordu şüphesiz. Bu uğurlamayı en çok yapması gerekende bizdik. Gençlerbirliği yönetimi sanki biraz sessiz kaldı. İşte Tanıl Bora'nın Radikal gazetesinde yayımlanan Hasan Polat yazısı...

30 Ağustos 2010 Pazartesi

30 Ağustos Zafer Bayramımız Kutlu Olsun!

Vatandaşlarımızın, bağımsızlık ve kurtuluş gününün yıl dönümünü, Atatürk'ün ve silah arkadaşları ile kahraman Mehmetçiklerimizin bize yaşattığı bu zafer gününü en içten dileklerimle kutlarım. 30 Ağustos Zafer Bayramımız Kutlu Olsun. Ne Mutlu Türk'üm Diyene!

29 Ağustos 2010 Pazar

Efsane Başkan Hasan Polat Vefat Etti!

Gençlerbirliği'ni çocuğu gibi seven, Gençlerbirliği oyuncusu, kaptanı, genel kaptanı, yöneticisi ve başkanı kısaca herşeyi, bir efsane Hasan Polat'ı maalesef kaybettik.

O'nda ki dürüstlük ve Gençlerbirliği sevgisi her zaman daim oldu. Öyle ki Gençlerbirliği'nin küme düştüğü yıllarda federasyon başkanlığı yapan efsane başkan, bizi küme düşürme diyen Gençlerlilere;

"Oğlum oğlum, bak...Biz burada görevdeyiz. Ben Gençlerbirliği'ni seyrederim, desteklerim, ama haksızlık yapmam... Mağlup olur, küme düşer, bir şey yapamam... ama akşam eve gider 'çocuğum öldü' diye ağlarım..."

diyecek kadar dürüst ve Gençlerliydi. O küme düştüğümüzde evladım öldü diye ağladı, Gençlerbirliği tekrar dirildi ama babamızı kaybettik. Mekanın cennet olsun efsane başkan. Hasan Polat başkanımıza Allah'tan rahmet, sevenlerine baş sağlığı ve sabır diliyorum.

Beklentilerin Tersi!


Açık açık umutsuzduk bu haftadan ancak yine de bir takım beklentilerimiz vardı Gençlerbirliği'nden taraftar olarak bizlerin. Sezon öncesi 10.luğun üstüne birşeyler koyarak ilk 6 gibi hedeflerimiz varken oynanan oyun ve alınan skorlar taraftar arasında beklentilerin aksine "küme düşer mi bu takım?" korkusu yaymaya başladı yeniden.

Toplama takım hüviyetinde ki Bucaspor her ne kadar devamlılığı olmayan bir takım olsa da sahada istekli duran taraftı. Özellikle Manucho ve Jerko Leko için bu maça dayanarak Süper Lige geldiklerinde yaşanan heyecanın ne kadar yerinde olduğunu gösterdiler diyebilirim. Ancak golü atan isimlerden ikisinin defans elemanı olduğunu düşünürsek onlarında forvete top atmada sıkıntıları olduğunu söyleyebiliriz. Gerçi ilk iki golde de açılan ortaları düşününce defans oyuncularının gol atmasını iyi takipçiliğe bağlayabiliriz.

Bize gelince yediğimiz ilk iki gol birbirinin kopyası ve duran yan toplardan. İşin daha da ilginç yanı böyle duran ve yan toplarda içeride 10 adamımızı saymama rağmen aradan çıkan bir Bucalı kafa vuruyor ve gol atıyor. Curri geldi ama yeterli değil geçen sene ki hava topları sıkıntısı artarak devam etmekte. Murat Kalkan ilk yarıda sakatlık sebebiyle kenara geldi, sol bekte görevini tam manasıyla icra ediyordu diyemeyeceğim ancak yerine giren Alparslan, Murat'ı arattı resmen. Sol bekten hiç bir destek vermedi. İlk golden sonra ve ikinci yarının başında hareketlenen takımımız tamamen mahkum bir oyun oynadı dersek yeridir. Oktay Delibalta yavaş yavaş pişiyor ve tek golümüzün de sahibi durumunda, sahanın iyilerindendi denebilecek vasat adamlardandı bizim açımızdan. Billy Mehmet, Kahe'nin görevinin %1'ini zor yapıyor. Ermin Zec yine yalnız kaldı Billy Mehmet'in varlığına rağmen. Hurşut'un ikinci yarıda geç oyuna girmesi zaten fiyaskoyken asıl bomba aynı dakikada kurtarıcı olarak sahaya sürülen Patiyo Tambwe idi. Geçen sene Patiyo için bırakın forveti futbolcu diye oynatmam demiştim hala sözümün arkasındayım. Ve bu adamın bugün kurtarıcı olarak oyuna girmesini bir yana bıraktım hala bizim kadroda olması bile saçmalıktan daha beter bir durum.

Buca'nın küme düşmeye aday gösterildiği, Gençlerbirliği'nin ise il 6'yı zorlaması beklenen ligde herşey ters gidiyor. Gençlerbirliği yönetimi, teknik direktörü, oyuncusu ne düşünüyor ama böyle kopuk oyunla bu takım çokta fazla yol almaz.

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Medicana International Gençlerbirliği(?); Gençlerbirliği'ne İhanet!

Turkcell'in futbol arenasından çekilmesiyle birlikte Süper Lig'in ismi Spor Toto oldu ancak göğsünde Turkcell reklamı taşıyan Anadolu kulüpleri bu geç karar ile iki haftadır maçlarına forma reklamsız çıktılar. Bunlardan biride Gençlerbirliği. Aslına bakılırsa forma reklamı olmadan oynamak benim gibi "Endüstriyel Futbola" karşı taraftarlar için güzeldi. Ancak günümüz futbolunda böylesine para getiren birşeyi reddetmekte delilik sayılabilir hele ki kendi yağıyla kavrulan biz Anadolu kulüpleri için. Bu bağlamda Medicana International Ankara hastanesi ile Gençlerbirliği arasında ki sağlık sponsorluğu forma sponsorluğuna dönüştü ve imzalar atıldı. Sezonun başlamasıyla sırtımızda yazan Medicana yazısı göğüs reklamı da olacak mı o kısmı tam çözemedim ama asıl olay imza töreninde söylenenlerden sonra ortaya çıktı.

İmza töreninde Medicana Hastanesi Genel Müdürü Oğuz Engiz yaptığı konuşmada;
"Kulübe isim sponsorluğu konusunda da görüşmelerimiz devam ediyor. Yakın gelecekte bu konununda çözüme kavuşacağını söyleyebiliriz" diyerek takımızın ismine girmeye çalıştıklarını söyledi. Yani Medical Park Antalyaspor gibi yakın gelecekte Medicana International Gençlerbirliği olabiliriz. Gençlerbirliği ismi gerçek Gençlerliler için değerli bir isim. Bu yüzden göğüs reklamına diyecek bir sözümüz yok ancak isim sponsorluğu kulübü harcamak gibi birşey olacaktır. Bu konuda Alkaralar grubunun protestosu çok gecikmedi. Hala bu durumun ciddiyetini anlamayanlara -ki bu özellikle yöneticilere ithaf olsun- Tanıl Bora'nın kaleme aldığı Ankara Rüzgarı isimli Gençlerbirliği Tarihi kitabının 181-182. sayfasında geçen anektodu burada paylaşmak istiyorum. Belki birileri birşeyler hissederde bu işten vazgeçer.

"Takımın küme düşme hattının çok yukarılarında gezindiği sezonlarda bile camiayı düşme endişesine gark eden temel neden, gitgide altında ezilinen parasızlık sorunudur. O dönemde, mali imkan karşılığında Gençlerbirliği'nin saygın isminden faydalanmak isteyen bazı müesseselerin birleşme önerileri getirdiğini hatırlayanlar var. Hadi Özbay, yanlış hatırlamıyorsa, Ziraat Bankası'nın böyle bir teklifte bulunduğunu anlatıyor. Ama "kıyamamışlardı": "Ankara'da yegane sivil camia Gençlerbirliği camiasıdır. Kıyamadık. Kıysaydık daha doğru mu olurdu? Belki hiç küme düşmezdik. Ama evladımızı sokağa atmak gibi bir şey olacaktı. Hiçbirimiz bu iş olsun diyemedik. Sanki Gençlerbirliği'ne ihanet etmiş olacaktık...""

Ben ne desem boş olacağından tarihimizin en karanlık dönemlerinden bir anıyla anlatmaya çalıştım demek istediğimi. Umarım İlhan Cavcav ve yöneticilerde hatırlarda Gençlerbirliği'ne ihanet etmez...

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Shane Smeltz Sesleri!

Basına da düşen haberlere göre Yeni Zelandalı golcü Shane Smeltz'i kadromuza kattık. Salı günü gelerek sözleşme imzalaması beklenen futbolcuda bir aksilik çıkmazsa bu sezon 4. forvet transferimiz olacak.

Kahe'nin yokluğunu hisseden Gençlerbirliği, Mustafa Pektemek'in de 6 ay sahalardan uzak kalacak olması sebebiyle çareyi Smeltz'i almakta buldu. Sezon öncesi Dünya Kupasında Thomas Doll'un izleyerek beğendiği futbolcuyu, Doll'un takviye şart isteklerine dayanamayan İlhan Cavcav transfer sezonunun sonuna doğru takıma kazandırdı.

Kısaca Shane Smeltz Kimdir?

1981 doğumlu 29 yaşında ki tecrübeli forvet Smeltz futbol kariyerine Avustralya'da başladı. 1999 yılında profesyonel olarak futbola başlayan Smeltz, 2002 yılında Napier City Rovers takımında 21 maçta attığı 20 golle dikkat çekmeye başlamış. Daha sonra James Troisi'nin takımı olarak bildiğimiz Adelaide City ve Bruce Djite'nin takımı Adelaide United takımlarında forma giyen Smeltz 2 sezonda oynadığı 36 maçta 8 gol atabilmiş sadece. Burdan Zelandalılar için ana vatan sayılan İngiltere'ye geçen Smeltz, Mansfield takımında ki çok iç açıcı olmayan bir sezonun ardından İngilizlerin ünlü takımlarından AFC Wimbledon'a transfer olur. Burada tek sezonda 43 maça çıkıp 26 gole imza atan Smeltz bir kez daha dikkat çeker ve Halifax Town'a geçer. Ancak 31 maçta gelen 2 gol sonunda Avustralya'ya dönüş yapar.

Önce Zelanda takımı olan Wellington Phoenix ile 2 sezonda 39 maçta 21 gole imza atar, ardından geçtiği Avustralya takımı Gold Coast United ile geçen sezon çıktığı 28 maçta 21 gol atarak tekrar patlama sinyali verir. Milli Takımlarda ise formayı 33 kere giyen Shane Smeltz, Yeni Zelanda adına 17 gol atmış durumda. Son golü ise 2010 Güney Afrika Dünya Kupasında 1-1 berabere kaldıkları İtalya'ya karşı Smeltz'in.

İstatistikler istikrarsız gibi gösteriyor Smeltz'i ve tanımadığımız için takıma ne kadar faydalı olur bilinmez ancak son 2 sezonda ki performansının yarısını gösterebilirse takıma katkısı olumlu olabilir. Ne de olsa son iki sezonun Avustralya ligi gol kralı Smeltz. Gelin görün ki Avustralya liginde coşan Djite bize gelince nasıl sustu. Shane Smeltz'de böyle olur mu bilmem ama Türkiye Ligi alttaki videoda attığı goller kadar kolay olmayacak!

İşler Karışık!

Gençlerbirliği - Gaziantepspor maçını kısaca GOAL.com için değerlendirdik...

Thomas Doll kaldığı yerden devam ediyor diyemiyorum bir türlü. Geçen sene de beraberliklerle başlayıp 8 hafta namağlup gitmişti ancak oynanan futbol hiç bu kadar zevksiz değildi. Gençlerbirliği’nde sorunlar çok erken başladı gibi. Takıma yeni katılan oyuncuların sakat çıkması, Mustafa Pektemek’in 6 ay takımdan ayrı kalması, genel menajer Cem Onuk’un akıl karıştıran istifası derken, oynanan futbolda hiç tatminkar değil. Thomas Doll’un takviye çağrılarına başkan İlhan Cavcav hemen cevap vermez ise takımın kendini toparlaması baya zaman alacak. Gençlerbirliği’nin en önemli eksiği ise henüz tam bir takım değiller.

Yazının tamamına ulaşmak için tıklayınız...

22 Ağustos 2010 Pazar

Bir Garip İddia; Thomas Doll Gönderiliyor!

Cem Onuk'un istifası konuşulurken dün yine kulüp karıştı. Aslında ortada gerçek kanıtlar yok ama ortaya atılan iddialar ortalığı karıştıracak cinsten. Hal böyle olursa Cem Onuk giderayak kazığını atıpta gidecek. İddianın sahibi Ankara Futbolunu çok iyi bilen isimlerden Yetkiner Mayda. Yazarlık yaptığı klasspor.com internet sitesinde yayınladığı yazısında, Gençlerbirliği'nin bu akşam kader maçına çıkacağını yazmış.
İddiaya göre Gençlerbirliği bu hafta başarısız bir sonuç alırsa Thomas Doll gidiyor. Gündemde ise Giray Bulak, Hikmet Karaman ve Samet Aybaba gibi Thomas Doll'dan ne kadar kaliteli oldukları tartışılacak isimler varmış. Cem Onuk'un istifa iddiasını bir önceki postta değerlendirdik ve yazara göre bu iddianın tutarlılığıda var ancak Cem Onuk'un gidişi çok uzun sürmez diyerekte çok fazla sevinmeyin diyor taraftarlara. Eğer iddiaları gerçekten sağlam ise Gençlerbirliği yakın vakitte yeniden karışacak. Bütün bunların sorumlusunun daha yeni istifa etmiş olması daha da vahim durumken bir de geri gelme ihtimali var.

Ne yapmaya çalışıyorlar bu takıma anlamış değilim ama tek dileğim iddiaların asılsız çıkması. İstikrar arıyoruz diye bas bas bağırdık şimdi iddiaların gerçekleşmesi hiç iyi olmaz. Mantıklı olan Cem Onuk'un bir daha geri döndürülmemesi ve böyle adamların takım içinden temizlenmesidir.

Cem Onuk'un İstifası!

Gençlerbirliği'nin yaşadığı sportif başarısızlıkların baş mimarı olarak sürekli olarak eleştirilen, deyim yerindeyse İlhan Cavcav'dan sonra ikinci adam olan genel menejerimiz Cem Onuk'un istifa ettiği haberi düştü bugün spor sitelerine. Taraftar olarak eleştirilerin dozuna baktığımda biraz geç kalınmış bir istifa olarak bile değerlendirilebilir. Ancak istifa nedeni tamamen Cem Onuk'un kendine vakit ayıramaması olarak belirtilmiş, İlhan Cavcav'da düşünmesi için kendisine ay sonuna kadar süre vermiş.

İstifanın asıl sebebi gerçekten Cem Onuk'un kişisel problemleri mi bunu bilemem ancak şöyle bir düşündüğüm gerçekten başarısız olduğunu anladığı için istifa etmiş olma olasılığı da çok yüksek. İlhan Cavcav ile tartışıp Karşıyaka'ya geçen Onuk, Karşıyaka'yı baya bir zarara sokup 2. Gençlerbirliği dönemine başladığından beri takımda sağlam yabancı futbolcu göremez olduk. Senelerdir Brezilya'ya Arjantin'e oyuncu bakmaya giden Onuk dönüşünde geçerken ayıp olmasın diye alır gibi Sırp, Arnavut oyuncuları toplayıp geldi. İlhan Cavcav'ın hastalığı sebebiyle oyuncu izleyememesi, transferlerin Cem Onuk'un tekeline verdi bir anlamda. Sandro ve Tozo'nun Gençlerbirliği'ne getiriliş öyküsünde İlhan Cavcav bile kabul etti Cem Onuk'un yediği kazığı. Senelerce tutmayan futbolcular yüzünden küme düşme hattında gezindi bu takım. Bu iddiamı güçlendiren bir örnek olarak bu sezon yapılan Michael Stewart ve Billy Mehmet transferleri verilebilir. Cem Onuk'un yaptığı bu transferler Thomas Doll'un gözüne girmekte gerçekten büyük sıkıntı yaşıyorlar. Bekim Balaj ve stoper bulunamayınca Hacettepe'den çağırılan Kulusic Cem Onuk'un keşifleri. Balaj için birşeyler söylemek erken belki ama Kulusic Hacettepe'de üst üste 2 sezon küme düşme başarısızlığını gösterirken takımın kötülerindendi. Tekrar ne akla hizmet alındı sorusunu sorarken takım içinde ne kadar sırıttığını Eskişehir maçında gördük.

Bu sene de yapılan şu an için başarısız gözüken transferler sonunda Cem Onuk'un istifası gelmiş olma ihtimali çok yüksek. Gerçi şu an için taraftarlar arasında Cem Onuk'un niye gittiği yada nasıl gittiği değil kesinlikle takımdan tamamen gitmesi önemli. İlhan Cavcav ay sonuna kadar süre vermiş, hala kararından cayma ihtimali yüksek. Hoş gelen gideni aratırda derler, Cavcav şu dakikadan sonra kolay kolay bir menajere güvenmez gibi. Fenerbahçe, Hasan Çetinkaya'yı bırakırsa tekrar Gençlerbirliği'ne kazandırmak müthiş olurdu, gelin görün ki Cem Onuk için harcadığımız Hasan Çetinkaya, Niang'ı Fenerbahçe'ye kazandıran ekibin başrol oyuncusu.

Umarım kulüp için hayırlı olur ve bu istifayla bir temizlenme başlar kulüp içinde. Bu olaydan çıkaracağımız bir diğer sonuçta Cem Onuk yokken İlhan Cavcav bu takıma transfer yapmaz, Doll'un bas bas bağırdığı hücum transferi de yatmış gibi gözüküyor.

21 Ağustos 2010 Cumartesi

STSL 2.Hafta Gaziantepspor Maçı Muhtemel 11'imiz!

Gençlerbirligi 4-2-3-1 football formation

2010 - 2011 Sezonu 2. Hafta Maçımız ; Gençlerbirliği - Gaziantepspor

Ligin 2. haftası Gaziantepspor'u evimizde ağırlayacağız. Kendi evimizde çıkacağımız ilk maç Eskişehir maçından elbette farklı olacaktır. Yada bu sadece benim iyimser düşüncem.

Eskişehirspor karşısında deplasmanda olduğumuzdan dolayı teknik direktör Doll'un düşüncesi ilk etapta yenilmemek oldu. Ve yaptığı değişiklikler ve oyun tarzıyla beraberliğe yatan bir oyun sergiledi Gençlerbirliği. Bu hafta evde olmanın rahatlığıyla biraz daha etkili oyun oynayacağımızı düşünüyorum. Geçen hafta Es-Es karşısında az daha bedavadan galibiyet alabileceğimizi bile düşünecek olursak o çekingen oyun ile bu maçta çok aksilik olmadığı sürece yenileceğimizi sanmıyorum.

Gaziantep'te bizim gibi sezona beraberlikle başladı. Tolunay Kafkas'ı takımın başına getiren renkdaşımız kendi evinde Kasımpaşa ile berabere kaldı ilk haftadan. Herhangi bir eksiğe sahip değiller şu an için ve 20 kişilk kafile ile Ankara'ya geldiler. Tek eksikleri olarak bir 10 numara transfer etmek istediklerini ama hala bir gelişme olmadığını gösterebiliriz.

Bizde ise Aykut'un durumunda belirsizlik devam ediyor ancak Orhan'ın oynayabilecek olması Kulusic'in yedek kulübeye geçip Mahmut'un da sağ bekten asıl mevkisi stopere geçmesini sağlayacak. Mustafa Pektemek ve Mehmet Akgün sakatlıkları sebebiyle kadroda yoklar. Michael Stewart ise tam bir kriz durumda anlaşılan. İlk 11 beklerken kadroya alınmamak yanısıra hemen gönderilmek isteniyor diye söylentilerin çıkmasının yanında bu haftada kadroda yok ismi. Ancak nedeni sakatlıkta olabilir çok emin değilim. Hücum konusunda Murat Tosun isminin yalan olması sonunda yine zayıflık yaşayacağız gibi. Eskişehir maçında sonradan giren Billy Mehmet, Kahe kadar umut vermedi. Bakalım kendi evimizde bizi nasıl bir maç bekliyor olacak?

15 Ağustos 2010 Pazar

Orta Şeker Başlangıç!

Sezonun ilk maçını deplasmanda Eskişehirspor ile oynadık. Benim yaz okulunda bulunmam sebebiyle pek deplasman olmadı bana ancak öğrenci halimle bilet fiyatları biraz sarstı açıkçası. Es-Es yönetiminin kombineleri sattırmak amaçlı bilet fiyatlarını yüksek tutması Eskişehir de geçen seneki kalabalığı yakalayamamıza da neden oldu. Sadece 9 kişiydik, futbol seyir zevki ortalarda tek eğlencemiz elektriklerin kesilmesi oldu.

Maça göz atacak olursak hızlı başladı ve sanırım yeni sezon heyecanıyla iki tarafta hırslı gözüküyordu. Maçın 4. dakikasında elektriklerin kesilip yaklaşık bir 10-15 dakika boyunca gelmemesiyle bu heyecan söndü gibi oldu futbolcularda. Genel yapısını konuşursak istekli gözüken taraf Eskişehirspordu. Ancak onlarda kale önüne geldikten sonra son vuruşu gerçekleştiremediler. Tabi ki birde kalecimiz Serdar'ın üstün performansını es geçmemek lazım. Bizde ise daha çok beraberliğe razı bir takım havası vardı özellikle Thomas Doll'un değişikliklerinden bu daha net sezildi.

Gençlerbirliği'ni tek olarak ele aldığımda Hurşut'u biraz zayıf gördüm. Serdar bıraktığı yerden devam ediyor. Zaten en büyük avantajlarımızdan demiştik kendisi için. Kaptanlıkta yaramış. Harbuzi'nin bireysel yetenekleri dikkat çekiciydi ama çok abarttı ve bizi bir önemli gol pozisyonundan etti. Hurşut'ta benzer bir işe imza attı. Sahanın bizim adımıza en iyisi Oktay Delibalta idi. Zaten bizimle maç izleyen bir polis memuru da ısrarla 13 numara kim diye sordu (bizim aramızda da ufak bir bilmeceye dönüştü bir ara). Rakibi bozan ve 90 dakika boyunca yılmadan basan bir oyun sergiledi. Ermin Zec tek forvet olarak bir sağ bir sol üstüne düşeni yapmaya çalıştı kumaş yerinde ancak son dakika bedavadan 3 puan alabilecek kaçırdığı gol akıllara zarar. Futbolun şans melekleri razı olmadı sanırım. Thomas Doll beklediğimizin aksine beraberlik isteyen takım değişiklikleriyle biraz hayal kırıklığına uğrattı beni. Ante Kulusic bu takımın en zayıf halkası Radeljic'i aratabilir ancak mecburen oynadı sanıyorum. Takım kısa kısa biraysel olarak böyleydi.

Oyunda ise paslaşmalar ve uyumumuz sevindirici noktalar. Ancak hücum konusunda ciddi eksiklikler göze çarpıyor. Cem Can orta sahayı toplamakta, Harbuzi fazla bencil oynamazsa, Oktay ve Hurşut ile orta saha güzel gözüktü. İlerde top tutma konusu büyük problem galiba Kahe'yi özlemeye başlayacağız. Ramazan'ın ilk haftasında, sıcaklarda başlayan lig filan diyerek suçu başka şeylere atacak olursak öyle çok fazla umutsuz bir takımda değiliz ancak değişmesi gereken çok şeyde var. Geçen sezon dediğimiz gibi bazı şeylerin yerine oturması için zamana ihtiyacımız var. İlk maçın kusuru olmaz diyerek ilerleyen haftaları izlemekte fayda var.

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Futbolun "Jaws"ı: Ankara 19 Mayıs Stadyumu Zemini!

Penaltı atışlarının sonunda gelen TSYD Kupası sezon öncesi taraftarlar için moral olur aynen takım için olduğu gibi. Gençlerbirliği taraftarları ise lige moralsiz başladı. Oynanan oyunun tat vermemesinin yanısıra Mustafa Pektemek'in sakatlık haberi kabus gibi çöktü üzerimize. Hava şartları yüzünden verimsiz bir maç oldu belki, tatsız oyun için bu bahaneler öne sürülebilse de Mustafa Pektemek'in sakatlanma biçimi canavarın tekrar uyandığını gördük.

"Ülkenin başkentine böyle saha yakışmıyor" diye başlayan tartışmalarla tanışmıştık ilk bu canavar ile. Tam olarak hangi maçtı çok net hatırlamasamda önce Gençlerbirliği kaptanı Erkan Özbey kurban gitti 19 Mayıs'ın zeminine. Ayağı zemine takılmış ve bileğini kırmıştı. Uzun süre oynayamayan kaptanın ardından bu tartışma daha da alevlendi ve çözümler arandı. Bulunan çözüm UEFA'nın da onay verdiği suni çim oldu. Seneler önce Ankaraspor, Aktepe stadı suni çim diyerek oynayamamış ve 19 Mayıs'a gelmişti ama yazın yapılan operasyonla suni çim hizmete girdi.
Bir iki haftadan sonra suni çim sorunları baş göstermeye başladı. Gençlerbirliği o sezon bir sürü sakat verirken suni çimin en ciddi kurbanı Trabzonsporlu Yattara oldu. Sanırım devreyi yada sezonu kapatmıştı. Tekrar doğal çime döndürülen 19 Mayıs durmadan yoluna devam ediyor. TSYD Kupasında sakatlanan Mustafa Pektemek 6 ay yok ve yaptığı açıklamada ayağının çukura girdiğini söylüyor. Thomas Doll zaten hücuma hala bir kaç takviye yapılmasının gerekliliğinden bahsederken birde Mustafa Pektemek'i kaybetmek kötü oldu. Ermin Zec'in partneri büyük ihtimalle Billy Mehmet olacak ancak Pektemek kadar yararı dokunur mu bilemem? hoş Pektemek'in de ne kadar yararı dokunduğunu açık ve net bir şekilde söyleyemiyorum. Ancak mevcut kadroda yapılacak en iyi seçim kendisi olacağından bizim için kötü oldu bu sakatlık.

Gelgelelim futbolun katili 19 Mayıs'ın zemini kurbanları arasına bir yenisini daha ekledi. Bakalım yetkililer bu sefer ne çözüm bulacak. Euro 2016'yı da kaybettik yeni stat hayalleri şimdilik rafta. Keşke şampiyonayı kaybetmeden, bu futbolcular sakatlanmadan önce başlansaydı yeni stadyumun yapımına. Ama Türk insanıyız önce yumurta bir dayansın herşey yapılır ondan sonra.

Sezon Öncesi Gençlerbirliği İncelemem GOAL.com'da!


Sezon öncesi Gençlerbirliği inceleme yazımız Goal.com Türkiye sitesinde yayınlandı okumak için alttaki linki tıklayınız.

5 Ağustos 2010 Perşembe

TSYD,Ankara Futbolu ve Eskiye Özlem!

Bu pazar bir Ankara klasiği olan sezon öncesi Ankara takımları için son ve en ciddi hazırlık turnuvası olan TSYD Ankara şubesi Futbol Turnuvasının 44.sü sadece 2 takımın katılımıyla gerçekleşecek. Tek maç sonunda şampiyonun belli olacağı maçta Ankara'nın iki devi derbi mücadelesine imza atacak. Gazozuna bile olsa kıran kırana geçen Ankaragücü - Gençlerbirliği maçı bu sene nedense reklamsız ve sessiz sedasız oynanacak. Öncelikle Süper Ligde 4 Ankara takımının mücadele ettiği dönem bu 4 takım arasında oynanan turnuvada, sadece bu iki takımın olduğu yıllarda ise 2 farklı takımın dahil olmasıyla 4'lü turnuva niteliği taşırdı. Bu sene neden neydi bilinmez ama sadece 2 takım ve tek maç var.

Sorun sadece bu değil tabii ki. Yıllarca bu turnuvayı TRT ekranlarından canlı olarak izledik. Bu sene ise TRT1 bu maçı canlı yayınlamak yerine Dünya Kupası finalini ekranlara tekrar getirecek yayın akışına bakılacak olursa. TSYD mi iyi organize olamadı yoksa Ankara futbolu değer mi kaybediyor gün geçtikçe? 4 takımı Süper Ligde fazla görülen Ankara'nın önce Hacettepesi veda etti Süper Lige ardından Ankaraspor düşürüldü. Ankaraspor düşürülürken Hacettepe bi kademe daha düştü, Ankaraspor ise tarihe gömüldü an itibariyle. Türk Telekomspor gelecek sezon aksi bir karar olmaz ise futbol şubesini kapatıyor. Ankara Demirspor yıllardır alt liglerde deyim yerindeyse çırpınıyor. Yılların Şekerspor'u ise Etimesgut'tan ikametgahını aldırmış Beypazarı'na taşınmış durumda oradan oraya savruluyor. Hey gidi Şeker, hey gidi Buruno... Babamın beni maçlara ilk götürdüğü yıllar, futbola ilk sevdalanışım, ilk futbol karakterlerim....
(buruno)

Bu aralar çok içlendim Ankara Futboluna dair ama ne yapabilirim, bu takımlardı, bu figürlerdi beni bu kadar futbol delisi yapan. Şimdi Süper Ligde sadece iki Ankara takımı, iki Ankara devi ve sezonun ilk derbisini sessiz sedasız karşılayacaklar. Ankaragücü yıldıza doymazken, Dünya Kupasının yıldızlarından Vittek kadrosundayken, Geremi, Zewlawkov gibi isimler varken, Gençlerbirliği tarihinin en pahalı transferini yapmışken, Man. Utd. altyapılı adamlar getirirken bu ilgisizliğin nedeni nedir anlamakta güçlük çekiyorum.

Sadece bana mı öyle geliyor? ama Ankara Futbolu gittikçe değer yitiriyor. Ümidimiz Ankaragücü ve Gençlerbirliği. Bu sezon yapacaklarıyla dikkatleri üzerlerine çekebilirlerse gereken yatırım yapılır da belki yeniden şahlanır Ankara Futbolu ya da belki de değer yitirmiyordur sadece bana öyle geliyordur?

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Forma Numaraları Belli Oldu!

Yeni sezonda futbolcularımızın giyeceği forma numaraları belli olmuş. 10 numara sezonun transferi Ermin Zec'e giderken, Ankara'nın plaka numarası olan 6 numara ise alakasız isim olan Hırvat Ante Kulusic'te. Hiç mi Ankaralı adam yok takımda mübarek. Neyse numara sırasına göre oyuncularımız şöyle sıralanıyor ;

1 Serdar Kulbilge

3 Alparslan Erdem

4 Aykut Demir

5 Debatik Curri

6 Ante Kuluşiç

7 Serkan Çalık

8 Labinot Harbuzi

9 Billy Mehmet

10 Ermin Zec

11 Mustafa Pektemek

13 Oktay Delibalta

14 Michael J.Jedinak

17 Hurşut Meriç

19 Bekim Balaj

20 Soner Aydoğdu

22 Ramazan Köse

23 Michael J.Stewart

26 Mahmut Boz

27 Cem Atan

28 Mehmet Akgün

40 Cem Can

55 Emre Balak

58 Özkan Karabulut

61 Bilal Çubukçu

67 Orhan Şam

69 Murat Kalkan

90 Sebahattin Usta

3 Ağustos 2010 Salı

Harbuzi Bilmecesi!

Avusturya'dan dönen takımımız Ankara'da ilk idmanını dün yaptı. İlk antrenmanda Thomas Doll'u görememek biraz korkuttu beni. Gelmeyecek gittiği yerden diye değil tabi ki ancak geçen senede ülkesine gidip gidip takımı yalnız bıraktığı önemli maçlar oldu ve zor durumda kaldık. O zaman bahanesi evlilikti hadi şimdi evlendide, Ralf Zumdick antrenmana çıkıyor da haberlerde okuduğuma göre uçak saatleri uyuşmadı diye mazeret uydurmak nedir daha yahu?

Neyse geçelim asıl krize. Bilindiği üzere Harbuzi 2 ay sahalardan uzak kalacak. Geri dönmesi, form tutması derken baya bir maç kaçıracak. Klasspor adlı internet sitesinin haberine göreyse Harbuzi Gençlerbirliği'nde mutsuz. Kampa kilo almış ve sakat olarak gelen Harbuzi'nin tepki görmesi sonucu mutsuz olduğunu söylemiş menajerine. Konu Doll ve Cem Onuk'a intikal edince Harbuzi direk Ankara'ya yollanmış tedavisi için ve oturup konuşulacak deniliyor haberin devamında. Yalnız uzun süre bir ses çıkmadı son durumla ilgili.

Şimdiyse iki farklı durum söz konusu bir yanda Harbuzi'nin takımla birlikte antrenmanlara başladığı söylenirken diğer yanda Serdar Dayat'ın transfer ile ilgili gelen soruya "belki Harbuzi'nin yokluğunda orta alana bir isim alabiliriz" diyerek cevap vermesi kafa karıştırıcı. Senaryo belli galiba, Harbuzi'nin aklında Galatasaray kaldı gibi. Zaten geçen sene ki o laubali oyununu devam ettirecekse yerine acil bir adam lazım. Soner dışında o mevkiide oynayabilecek bir adam gözükmüyor.

Elveda Ankaraspor!

Ankaragücü-Gökçekgiller'in ilişkisi, yönetim kurulu üyelerinin Ankaragücü ilişkisi derken, Türk futbolunda bir depremle küme düşürülmüştü Ankaraspor. Devam eden mahkemeler, itirazlar sonuç değiştirmezken bu sene Ankaraspor BankAsya'da ki tek Ankara takımı olarak Ankara'yı temsil etmeye hazırlanıyordu. En azından biz öyle biliyorduk.

Hukuki süreçte geçen olaylar nedendir, niyedir ben anlamam ama derdim bir Ankara takımının daha yok olacak olması. Yıllar yıllar evvel alt liglerde ne desteklerdik Ankaraspor'u. Ne hale getirdin o takımı be Melih Gökçek. Kaleci Habip Anapal'ın yıllarca kaptanlığını yaptığı, o genç Hürriyet Güçer'e gıcık gitmediğimiz zamanlar, forvet Birol, orta alanda Gökşin'i TRT'den izlediğimiz o takım. Aslında Süper Lig'e çıkıldığında belliydi takımın geleceği. Hızlı giden atın b.ku seyrek düşer derler o hesap. Birden ne oldum delisi oldu takım yıllarca yapılmayan yatırım yapıldı ve bir anda 28 yeni futbolcu alındı. Halkın su faturalarına koyduğu ekstra vergilerle yapmasaydı şu işi Gökçek daha da çok severdik Ankaraspor'u ama yetmedi birde bizim tesislerimize dikti gözünü. Ankaraspor'a şehrin girişlerine açtığı benzin istasyonlarıyla gelir sağlama çabaları için bir şey diyemeyiz ama bunları da diğer Ankara takımlarının hakkını yemeden yapsaydı daha sempatik olacaktı gözümüzde. Tüm bunlara rağmen Ankara'nın bir değeridir Ankaraspor. Belki bir alt lige düşürülmesi hayırlı oldu Gökçekler yeni oyuncağı olarak Ankaragücü'nü alınca lakin Gökçek Ankaragücü'nü bırakmadığı gibi hala daha Ankaraspor'un kaderiyle oynamaya devam ediyor.

Dediğim gibi hukuki süreçte ne yaşandı bilemiyorum ama Ankaraspor'un Bank Asya macerası başlamadan bitiyor. Tekrar federasyon üyeliğine kabul edilene kadar profesyonel liglerde Ankaraspor ismi tarih oluyor. Gökçek gözden çıkardı Ankaraspor'u diyorlar. Be adam niye bırakmıyorsun inatla şu takımı devretsene isteyen birine birşeyler yapsana hala ne diye uğraşıyorsunuz şu takımla, Ankaragücü yetmedi mi? Federasyon ile atışacağım diye Ankaraspor'u kurban seçen Melih Gökçek, futbol şubesini kapatma kararı alan Türk Telekom'dan sonra Ankara'nın bir diğer değerini daha tarihe gömmek üzere. Sıra kime gelecek merak ediyorum. Hadi Ankaragücü'nün arkasında asker var, MKE var da Gençlerbirliği'nin arkasında kimse yok.Bizden önce Ankara Demirsporuma gelmese sıra bari...
Related Posts with Thumbnails
Bu blog BloggerV.com üyesidir.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Bu Blogda Ara