27 Kasım 2010 Cumartesi

Bu Çocukta İş Var!

Samet Aybaba'nın bize son gelişinde yaptığı en iyi şeylerden biriydi belki de Soner'i genç takımdan çıkarıp A takıma kazandırmak. 2 sezon önce 1991 li bir çocuğu Süper Lige il 11'de başlatmak kolay bir iş değildir teknik direktörler için. Bizde bir kaç maç sonra kendisini imrenerek izledik. Hem Samet Aybaba'nın yüzü kara çıkmadı hemde yaşadığımız felaket sezona rağmen Soner gibi bir gencimiz olduğu için gururlandık taraftarlar olarak. Hatta haydigencler.com'un şu ana kadar ki en şaşaalı yıldönümü yemeğine o zamanın yıldızı halen kalplerimizde yeri olan Mehmet Nas ve kendisini davet etmiştik. Yukarıda ki resimde o yemekten kalma.

Neyse konudan uzaklaşmayayım açıkçası Sivas beraberliğini sadece radyodan dinlediğim ve düşündükçe üzüldüğüm için Soner'i yazmak istedim bu yazıda. Nedeni ise bu maçta harika bir gole imza atması. Mile Jedinak gibi ruhsuz sahada gezinenleri düşününce insanın kan beynine sıçrıyor haliyle ama bizim altyapımızdan bir çocuğun çok klas bir frikik golü atması insanda burukta olsa bir sevinç yaratıyor.


Böyle sıkıntılı zamanlarda en büyük eğlencemiz belkide altyapımızdan çıkan gençlerin gelişimini izlemek. En azından kendi adıma söyleyeyim ben bundan zevk alıyorum futbolun zevk vermediği zamanlarda. 2 sezon önce orta alanda oynayan bu genç bir lise son öğrencisiydi ama bizim takımda hatta Türkiye liginde ki bir çok oyuncunun yapamadığı İngiliz tarzı yukarıdan aşırtma paslarıyla dikkat çekmişti. Ayağına çok hakim ama yaşı nedeniyle tecrübesiz ve biraz zayıf. Son maç yazılarımdan bir tanesinde ki sanırım Beşiktaş maçından sonra demiştim Mahmut ve Soner'e dikkat diye. Mahmut yavaş yavaş kendini kabullendirdi. Ancak Soner geçen sezonu Hacettepe'de geçirerek bizlerden biraz uzak kaldı. Şimdi sakatlıkların etkisiyle yeniden kadroda şans buldu kendine ve açıkçası sürekli de izlemek istiyorum ben Soner'i. Çok uzatmadan birşey demem gerekirse onun hakkında biraz daha tecrübe kazanırsa Harbuzi'ymiş başka biriymiş tozunu attırır bu genç. Bu maçta ki harika golünü de izleyip kendisini daha yakın takibe alın. Artık Ümit Milli formasıda giyiyor ki bir kaç seneye çok şeyler bekliyorum kendisinden. Bravo Soner....

24 Kasım 2010 Çarşamba

Taraftar Stadyumdan Nasıl Uzaklaştırılır? Ders 1;

Taraftar Stadyumdan Nasıl Uzaklaştırılır? konusunda birileri ders verecek olsa ilk akla gelen Gençlerbirliği yönetimi olur diye düşünmekteyim. Yıllardır öyle bir politika izlediler ki diğer takımların ağzına "taraftarları yok" diye sakız verip birde herşeyin üstüne sanki maça gitmek istemeyenler bizlermişiz gibi her maç sonrası "Ankaralılar bize sahip çıksın" nutukları atarlar. Hem suçlu hem güçlü duruma geçmek, zeytinyağı gibi üste çıkmak  deyimlerini canlı kanlı örneğidir Gençlerbirliği yönetimi aslında.

Bugün verdikleri ders yine olağanüstü. Düşme kabusları gören takımımız Gençlerbirliği kendi sahasında düşme korkusunu bizden biraz daha fazla yaşayan Sivasspor'u ağırlıyor. Gençlerbirliği son maçında kötü oynayıp Kasımpaşa ile berabere kalmış, Sivas ise senin 3 yediğin takıma geçen hafta 5 atmış. Şimdi maç bu kadar kritikken ve taraftara ihtiyacın varken önce %5'lik kontenjan uygulamayıp saatli kale arkası ve sol kapalıyı Sivasspor'a veriyorsun. Anlaşılıyor ki Sivasspor taraftarı otobüslerle akın edecek takımlarını yalnız bırakmamak için. Eee onlar her halükarda o kadar yol teptikten sonra bilet fiyatı 50 lira olsa yinede girmyecekler mi? Büyük ihtimal göze almışlardır ki girecekler. Sırf para kazanma hırsına her zaman uyguladığın bilet fiyatlarına %50 zam ile desteğini beklediğin Ankaralıları nasıl o stada toplayacaksın?

15 lira para verip kaç Ankaralı kale arkasına girecek Sayın Cavcav? Takımın küme düşmesi, kulübün para kazanmasından bu kadar mı önemsiz? Taraftarın önemli bir kesimini oluşturan öğrenciler o kadar parayı nasıl vereceklerde maça gelebilecekler hiç mi düşünmediniz? Yönetimden yine derslik bir hareketle "Taraftar Nasıl Uzaklaştırılır" uygulamalı bir şekilde gördük.

22 Kasım 2010 Pazartesi

Gençlerbirliği, Galatasaray Olur Mu?


Gençlerbirliği, Galatasaray olur mu? diye başlık atınca UEFA Kupası masalları, bilmem kaç yılının ruhunun eksikliğini filan anlatmayacağım bu yazıda. Lakin şu aralar Galatasaray'a benzemeye başladık. Nedeni ise artık dillere destan olan Galatasaray oyuncularının sakatlanmasına benzeyen durumu şu aralar yaşamamız. Taraftarlar arasında bile sıkça dalga mevzusu olan ve artık iyiden iyiye Galatasaray'da sakatlanmayan futbolcuya şaşırdığımız bu dönemde bizde de "gülme komşuna gelir başına" atasözü gerçek olmaya başladı. Özellikle geçen sezon inanılmaz derecede fazla Galatasaraylı oyuncunun sakatlanmasının ardından Galatasaray sağlık ekibi sorgulanmaya başlamıştı. Bir Gençlerbirliği taraftarı olarak bu sezon bizim başımıza gelen bu durumu bende sorgulamak istedim. Bir yandan da gülüyorum ağlanacak halimize kendi kendime, takımın kötü gidişatının sorumlusunu sorguladığımız yetmezmiş gibi şimdi de sakatlıkların sorumlularını sorguluyorum.

Sezon başından itibaren sakatlık raporunu çıkaracak olursak olaylar şöyle vuku buldu;
- Sezon başında ki TSYD Kupası maçında zeminin azizliğine uğrayan Mustafa Pektemek başlamadan ilk yarıyı kapattı.
- Büyük umutlarla transfer edilen Michael Stewart, Mehmet Akgün ve Cem Atan'ın sakat sakat transfer edildikleri ortaya çıktı. Cem Atan şu an sakat olmasa da Michael Stewart ile Mehmet Akgün'de başlamadan devreyi kapatanlardan.
- Lig başladıktan sonra Harbuzi ve Ermin Zec maçlarda bir kaç haftalık sakatlıklar yaşadılar. Geri döndüler lakin önce Harbuzi bir maçı 17. dakikada terketmek zorunda kalıp devreyi kapattı ardından Thomas Doll sonrası açılıp 3 maçta ağları havalandıran Ermin Zec devreyi kapattı.
- Kaleci Serdar önce Ankaragücü maçında aldığı darbeyle beyin sarsıntısı geçirip bir kaç hafta takımı yalnız bırakırken, son oynanan Kasımpaşa maçında da yere ters basınca -daha doğrusu düşünce- sakatlandı. Durumu belirsiz.
- Debatik Curri antrenmanda sakatlanarak devreyi kapatanlar arasında yerini aldı.
- Aykut Demir'in antrenmanda kaburga bölgesinde iç kanama meydana geldi. O da devreyi kapattı gibi.
- Orhan Şam, A2 Milli Takımından sakat döndü. Kasımpaşa maçında yoktu, haftaya da oynaması zor.
- En son Kasımpaşa maçında Serdar ile birlikte Jedinak'ta sakatlanmıştı. Onunda devreyi kapattı haberi bütün bunların üstüne geldi.


Daha Mahmut Boz, Murat Kalkan gibi isimlerin kısa süreli sakatlıklarını saymadım, bu saydıklarımın yanında ihmal edilebilir geldiler bana. Peki bu sakatların nedeni nedir? Suçlusu kimdir? Hadi futboldur sert oyundur dersin geçersin de devreyi kapatmalarda ne oluyor?

Suç sağlık ekibinin derseniz, antrenmanda sakatlanan ve tedavilerin çok uzun sürmesi nedeniyle haklısınız diyebilirim. 
Suç sahaların berbat zeminlerinde derseniz, Mustafa Pektemek'i düşününce, bunların yanı sıra Türkiye'de ki statları düşününce haklısınız derim. Karabük'ün stadı mesela köstebek yuvası gibi hala. Yine 19 Mayıs'ı biraz adam ettiler.
Suç futbolcularda, "eskinin topçusu çamurlu sahalarda çakıl taşı yapışmış topa kafa vuruyordu bunların hepsi narin" diye eleştiri getirirseniz de hak vermiyor değilim. Şöyle İngiltere ligi gibi, İtalya ligi gibi kemik sesleri duyulsa Süper Ligde Allah muhafaza ölümler baş gösterecek herhalde. Futbolcularımız kendine bakmayı bilmiyor sanki.
Suç ağır antrenman programlarında derseniz, işte size orada katılmam Thomas Doll iyi bir antrenördü lakin öyle futbolcuların canını okuyan antrenmanları yoktu. Hatta gereğinden fazla tatil bile yaptı Gençlerbirliği. O zaman suçu antrenman eksikliğine mi atsak?

Bu takımın bu halinin sorumlusunu hala bulamadığım gibi bu sağlık sorununun sorumlusunu da bir türlü keşfedemedim ben. Galatasaray'da görmeye alıştığımız bu durum Gençlerbirliği'nde de böyle uzun süre devam eder mi onu bilemem ama bu durum böyle devam ederse ne bu kötü gidiş durur, ne sağlam adam kalır. Yakında A2 takımını sahaya sürmeye başlarız. Bir gerçek var ki, sakatlıklarında katkısıyla bize yine küme düşme kabusları yaşatacak bu takım. Gençlerbirliği, Galatasaray olur veya olmaz orasını da bilmek zor ama devre arasına kadar bu lig bize zindan olur.

20 Kasım 2010 Cumartesi

Nazar Değdi!

 -13. hafta sonunda ilk galibiyetini geçen hafta almış Kasımpaşa ile sahasında 1-1 berabere kaldık.
- Maç zevkli miydi? yoksa vasat mı? çözemedim.
- İki takımda o kadar çok top kaybı yaptı ki maça tek zevk katan şey bu oldu.
- Kasımpaşa atak yaparken çat diye kaptırılan topta bizim atağımız derken, diğer kaptırılan topta onların atağı... bütün maç böyle gitti.
- Ama iki takımda genelde çok kötü oynadı.
- İlk yarı Kasımpaşa golü isteyen taraftı. Zaten ilk yarının sonunda Gençlerbirliği'ne kızarken "bi gol yiyinde aklınız başınıza gelsin" dedim gol geldi.
- Yekta gerçekten kaliteli futbolcuymuş lakin Milli Takıma seçilmenin getirisi midir nedir biraz fazla artist geldi bana.
- İkinci yarı baskın olan taraf Gençlerbirliği'ydi. Thomas Doll'un ilk geldiği günlerdeki gibi ilk yarı kötü ikinci yarı biraz daha iyiydik.
- İkinci yarı başında tehlikeli noktadan kullanacağımız atış öncesi "atamayız, kaç kere atmışız ki?" dedim Cem Can'dan frikik golü geldi.
- Gençlerbirliği'nde orta saha yoktu. Geçen hafta yıldızlaşan Jedinak eskiye döndü çok geçmeden. 
- Soner ikinci yarı bizi 2 güzel pozisyona soktu ancak paslık yerde şut, şutluk yerde pas deneyince olmadı. Bunların hepsi tecrübedir daha sadece 19 yaşında.
- Hurşut bu takım için  çabalıyor, sempatikliğini geçtim gerçekten gönlünü vererek, isteyerek oynuyor. Billy Mehmet'in yakın olduğu yere ters kanattan koşarak Billy'nin hatasını telafi etmek için geliyorsa bir oyuncu başımın üstünde yeri her zaman vardır.
-Billy Mehmet demişken İrlanda'ya geri dönse iyi olacak. Sezon başı sevimsiz açıklamaların ardından oynadığı futbolda sevimsizleşiyor. Kahe gibi top tutuyo desen yok, kafa vuruyo desen yok, fırsatçı desen yok ee bu adam hiç bir işe yaramıyor. Kahe ise Manisa'da yedek otursun, Makukula gibi adamı almayı becereme insan üzülüyor.
- Geçen hafta özlediğimiz Gençler geri döndü dedik ama erken konuştuk yada nazar değdirdik.
- Sorunu sakatlıklara bağlayalım bakalım bu seferlik. İlerleyen haftalar tehlikeli sorunun çözülmesi lazım.
- Son olarak iki gence dikkat diyorum; Soner Aydoğdu ve Serdar'ın yerine giren kaleci Ramazan Köse bu maçta bana umut verdiler. Özkan Karabulut'ta fena kaleci değildi.

13. Hafta Kasımpaşa Maçı Muhtemel 11'imiz!

14 Kasım 2010 Pazar

Özlediğim Gençler Şimdi Sahada!

 - Gençlerbirliği sahaya eksik oyuncuları düşündüğümüzde eldeki en iyi kadro ile çıktı.
- Taraftarımız güzeldi sesimiz iyi çıktı.
- Beşiktaş kötü zamanları aşmak için sahadaydı galibiyet gelse de durumları vahim.
- İlk yarının başlamasıyla kontrollü futbol vardı her iki takımda da. Ancak Beşiktaş topu ayağında daha fazla tutan taraf oldu.
Maçın hakemi ilk dakikalardan başlayarak doğru yanlış her pozisyonda Beşiktaş lehine tehlikeli noktalarda frikik kararı verdi.
- Ceza sahası çizgisinden verilen frikikte sonuç getirmeyince 45+ da saçma bir penaltı ile Beşiktaş'ın golü geldi.
 - İkinci yarı tek kale oynayan Gençlerbirliği vardı sahada.
- Beşiktaş'ı çok zorladık özellikle kanatlardan.
- Beşiktaş defansif oyuncuları oyuna alarak iyice kapandı.
- Serkan Çalık'ın şutunda Rüştü'nün parmaklarına çarpan top üst direkte patlayarak hevesimizi kursakta bıraktı.
- Ermin Zec'in yokluğu çok hissedildi forvette.
- Artık son dakikalarda beraberliği kurtaralım diye 10 kişiyle Beşiktaş yarı sahasında kamp kurmuşken kontrataktan basit bir gol yedik.
- Thomas Doll sonrası Jedinak ve Murat Kalkan'ı çok beğendim.
- Murat Kalkan sol bekten ileri hücuma iyi destek verdi aynı pozisyonda iki kez Tabata'yı çalımlarla yere serince Tabata'nın tekmesinden kurtulamadı.
- Hurşut bireysel anlamda yetenekleri konuşturdu ancak Beşiktaş gibi takımlara karşı daha garanti oynamak lazım fazla bencil gözüktü.
- Smeltz'e biri Türk futbolunun, Avustralya gibi halı saha kıvamında oynanmadığını anlatması gerek.
- Kanattan yaptığımız bir çok ortayı Ersan Adem Gülüm ve İbrahim Toraman ikilisi başarılı bir şekilde savuşturdu.
- Maçın genel özeti Gençlerbirliği oynadı, Beşiktaş kapandı, hakem Beşiktaş'a çalıştı. 
- Yenilse bile güzel futbol izlemeyi seven biz taraftarlar için sonuç haricinde bu sezonun belkide en iyi maçıydı.

2010 - 2011 Sezonu 12. Hafta Maçımız ; Gençlerbirliği - Beşiktaş

Thomas Doll sonrası, eski yardımcı antrenör şimdi ise teknik direktör olan Ralf Zumdick ile güzel maçlar çıkaran Gençlerbirliği'ni ilk kez izleyeceğim.

Harbuzi, Zec, Curri, Mustafa Pektemek, Mehmet Akgün, Stewart gibi isimler yok bu maçta. Geriye ne kaldı diye sormak mümkün yalnız biz yine bu eksiklerle Galatasaray ile Fenerbahçe'ye 4 atan Ankaragücü'nü yendik. Tabi Thomas Doll'lu zamanlardı ozamanlar. Takımda ne gibi bir olumlu gelişme var bu maçta net görülür diye düşünmekteyim.

Beşiktaş şu aralar iyi değil. Gaziantep Bş. Bld takımına Türkiye Kupası maçında yenilmesi ile Schuster tartışılmaya başlandı bile. Moralleri ne kadar yerinde bilemiyorum. Yalnız bizim takımın yapacağı şeyler önemli. Ruhsuz futbol atak futbola dönüştüyse bu maç bizim açımızdan gerçekten farklı olacak. Birşey söylemek için erken olduğunu düşünüyorum. Maçı izledikten sonra Thomas Doll - Zumdick karşılaştırması da yakında blogda olacak.

13 Kasım 2010 Cumartesi

Hacettepe - Bozüyükspor Maçından Notlar...

 -Bugün öğlen 13:30'da başlayan karşılaşma için hava şartları zorlayıcı değildi.
- Ankara Demirspor ve Pursaklarspor ile birlikte 3 takımın Cebeci'de maç yapması zemini çok bozmuş.
- Bozüyüklü 20-25 kadar taraftar açık tribündeydi.
 - Maçın başlarında 2 takımda dengeli oyun sergilediler. Hacettepe 4-3-3 taktiğiyle oynarken Bozüyük 4-4-2 ile sahadaydı.
-16. dakika civarında gelen Hacettepespor'un golünün hazırlanışı o kadar güzeldi ki, baya umutluyduk Hacettepe'nin güzel bir futbol oynamaya başlayacağını düşündük.
- Golde ki ara pas ve düzgün asistten sonra Hacettepe'den güzel birşeyler gören olmadı.
- Zaten 10 dakika kadar dayanabilen Hacettepe maç boyu en aksak bölgesi olan defansının hatası yüzünden beraberlik golünü kalesinde gördü.
- Hacettepe kalecisi Şener, genç milli takımda oynadığı zamanları mumla aratıyor. Bu maçta çok acemi gözüktü.
-Maç ilerleyen dakikalarda çok sert ve gergin geçmeye başladı.
- İlk yarının sonlarında Bozüyüklü bir futbolcunun 2. sarı karttan kırmızı görmesiyle birlikte Bozüyük kalecisi çılgına döndü ve ilk yarının son düdüğüyle birlikte soyunma odasına giden tünelde koşuşturmalar oldu.
-İkinci yarı herkes Hacettepe'den daha güzel bir oyun beklerken hayal kırıklığı yaşadı tekrar.
- 1-1'e yatan Bozüyük'e karşı, mücadeleden yoksun oyun sergileyen Hacettepe maçı sıkıcı olmaya başladı.
- Hacettepe'ye taraftardan gelen saldırın telkinleri esnasında 80. dakika'da oyuna giren 18 Numaralı Bozüyüklü futbolcu girer girmez golünü attı ve Hacettepe iyice dağıldı.
- Doldur-boşalt oyunuyla, halı saha maçına çıkmış gibiydi Hacettepe.
- 9 numaralı formasıyla Hacettepe'li Onur takımın birşeyler yapmaya çalışan tek ismiydi. Gerçekten kumaşı iyi gibiydi.
Related Posts with Thumbnails
Bu blog BloggerV.com üyesidir.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Bu Blogda Ara