13 Ağustos 2013 Salı

Sezon Öncesi Gençlerbirliği: TSYD İzlenimleri!

 Yeni sezonun başlamasına 1 hafta kala Gençlerbirliği'nin yeni sezon ön gösterimi olan TSYD Kupası sonuçlandı. Kayseri Erciyes, Elazığspor ve Konyaspor ile beraber turnuvaya katılan takımımız ilk maçta ligin yeni ekibi Konyaspor'a 1-0 mağlup olurken, ikinci maçta Elazığspor'u 4-2 yenerek turnuvayı üçüncü kapattı. Özetle söylenecek bir şey varsa ne Konyaspor'a karşı alınan mağlubiyet ne de Elazığspor'a karşı alınan bol gollü galibiyet hala net bir ölçü değil. Skorlar üzerinden yorum yapmak gerçekçi olmayacaktır.

Genel olarak takımda hala eksikler var özellikle Metin Diyadin ile gelen yeni oyun anlayışı sebebiyle taktiksel konularda oyuncularımız uygulamada eksik kalabiliyor. Ayrıca takıma yeni katılan isimlerinde alışma sürecini eklersek takımın oturması için zamana ihtiyacı olacağı açık.

Kalemizde bu sene Ramazan ve Ferhat ikilisinin yanına Hacettepe'den Osman Mert Göktepe katıldı. Kendisini iki maçta izleyemedik ama Hacettepe'de başarılı bir kaleci olduğunu söylemeden geçmeyeyim. TSYD Kupasının ilk günü kalemizde Ramazan vardı. Cem Can, Aykut ve Hurşut'un takımdan ayrılmasıyla kaptanlık pazubantı Ramazan'a geçmiş. Genel anlamda kendisine pek iş düşmedi. Karambol bir pozisyonda yediği bir gol var öncesinde yapılan vuruşu kurtarsa da dönen top rakibe gidince gol yemek kaçınılmaz gibi oldu. Ramazan büyük ihtimalle ismi ilk 11'e yazılan ilk isim olacaktır. İkinci maçta ise Ferhat kaleye geçti. Yediği ikinci golde açıkçası kendisinin hatasının olduğunu düşünüyorum. Zamanlama ve çıkış konusunda sorunları var maalesef. Elinden kaçırdığı bir iki top ve boşa çıktığı anlar bunun kanıtıydı. Bu anların korkusu olacak ki belli bi yerden sonra 6 pas içinden ileriye doğru pek bir hareketini göremedim. Mevcut kaleciler arasından ne kadar Ramazan'ı geçen sezon eleştirsekte bu sezon güvenmemiz ve arkasında durmamız hem takım hem kendi motivasyonu için önemli bir durum.

Deniz Naki
 Sağ bekte ilk gün yeni transferimiz Serkan Yanık vardı. Serkan Yanık açıkçası ilk maç için güven verdi. Özellikle soğukkanlı hareketleri ve çalışkanlığıyla göz doldurdu diyebiliriz. İleriye çıkma girişimleri oldu ancak biraz zayıf kaldı bu yönden. Elazığ maçında ise yerinde Serkan Kurtuluş vardı. Serkan Yanık ile forma mücadelesini son sürat sürdüreceğini gösterdi herkese. 90 dakika forma giydiği maçta o da çalışkanlığı hızı ve ileriye çıkışlarıyla göz doldururken oyununu bir de golle süsledi. Sağ bekte 2 Serkan yeterli olacak gibi sezon boyu ancak forma mücadelesinde Serkan Kurtuluş bir tık daha önde diyebiliriz.

Sol bekin alternatifsiz tek ismi Tosiç iki maçta da 11 başladı. Tosiç bindirmeleri, tecrübesi, gücü ile yine sol bekin değişmezi olacağını 2 maçta gösterdi. Çok fazla söze ihtiyacı yok sanırım. Turnuvanın asıl süprizi ise iki maçta da sonradan sol beke geçen Uğur Çiftçi idi. 92 doğumlu genç oyuncumuz özellikle sürati ile izleyenleri etkiledi. Topla çok güzel hızlanan Uğur sol kanadı sürat pistine çevirdi. Sadece tecrübe konusunda ufak tefek sıkıntısı var. Geriye dönüşlerde ritmini kaybedebiliyor bazen. Nefes kontrolü üzerine yoğunlaşması kendisi adına daha faydalı olacaktır. Kendisini saha içinde nasıl dinlendirebileceğini öğrendiği vakit hem 90 dakikayı çıkarabilecek bir oyuncu hem de Türk futbolunun kanayan yarası sol bek'e yeni bir soluk olması içten bile değil.

Stoper bölgesi bu sene Aykut Demir'in gidişiyle baya kan kaybetmiş bu inkar edilemez. Bu sezon o bölgedeki eksiklikler yüzünden kalecilerimize bol şans dilemekten başka çare yok gibi şimdilik. Konya maçında Kulusiç ve Ahmet Çalık ikilisi oynadı. İkinci maçta ise Kulusiç - Sedat Bayrak ikilisi. Kulusiç, Ramazan'ın yokluğunda kaptanlık görevini sürdürecek ikinci isim. Muhtemelen bu sezonun stoperde kafadan oynayacak ilk ismi kendisi olacak. Sakin tavrı ve takım yönetimi olarak başarılı. Kulusiç garanti ama asıl sorun yanındaki ismin kim olacağı. İlk maçta Ahmet Çalık çok başarılı bir performans sergiledi. Özellikle hava toplarındaki hakimiyeti ve zamanlama konusundaki başarısı Aykut'un bu anlamda bize yaptığı katkıyı giderebilecek nitelikte. Ancak yaşının genç olması 34 maçlık bir maratonda üzerindeki baskıyı kaldırma konusunda bazı tereddütlere yol açıyor. Sedat ise 32 yaşında ve yolun sonunda tecrübe konusunda Ahmet'ten iyi olduğunu söyleyebilsekte en büyük handikabı sert bir oyun oynuyor olması. Her an takım arkadaşlarını yalnız bırakabilecek bir isim. Eski takımı Elazığspor'a karşı açıkçası Ahmet kadar da bir varlık gösterdiğini söyleyemeyiz. Kulusic-Sedat ikilisiyle hava toplarındaki zaafiyetimiz çok daha açıkça görüldü. Konya maçında havadan gelen toplara Ahmet göz açtırmazken, Elazığ maçında kalemizde çok fazla tehlike gördük ve bunlardan biri de zaten kalemizde gol olarak sonuçlandı.
Sezonun sanırım en alternatifi bol ve ümitli bölgesi orta saha. İki maçta orta sahanın ortasında Gosso, Özgür, Smiljanic, Petrovic, Nizamettin gibi isimleri izledik. Uzun süre sakatlıktan sonra oynamaya başlayan yeni transferimiz Gosso'nun biraz form tutmaya ihtiyacı var özellikle ilk maçta gösterdiği çalışkanlık, ikinci maçta kendini yorgunluğa teslim etmiş gibiydi. Ancak formuna kavuşmuş bir Gosso bu sezon formayı kimseye bırakmaz gibi gözüküyor. Yanına ikinci isim ise Özgür. Geçen sezonki başarılı performansını aynen devam ettiriyor. Takıma alışmış ve artık atakların yönlenmesinde de çok yardımı dokunuyor. Gosso ve Özgür ikilisinin uyumu yakalaması demek orta sahada iyi bir hakimiyet kuracağımız anlamınada geliyor. Alternatifleri olarak izlediğimiz Smiljanic için birşeyler söylemek erken olacaktır. Elazığ maçında sonradan oyuna dahil olan Milan Smiljanic için akılda kalan tek an -haklı görünsede- çıkardığı kavga idi. Nizamettin ise Konya maçında forma giydi. Oynadığı süre boyunca hızı, isteğiyle göz doldurdu. İleriyi düşünmesi ve sürekli zorlaması artı puan olarak hanesine yazıldı. Gosso ve Özgür ikilisini zorlayacak gibi gözükmese de ilk etapta gol için bastırdığımız ve hızlı oyunu tercih ettiğimiz anlarda oyuna sonradan girerek iyi işler yapabileceğini gösterdi.

Tomiç-Mervan-Jimmy-Deniz Naki-Zec sol ve sağ kanatta sürekli değişim içindeydiler. Bu bir taktik anlayışı mı yoksa sadece deneme amaçlı mı yapıyor Metin hoca çok anlamadım ancak alternatifin çok olduğunun göstergesi. 5 isimden ilk planda öne çıkan kişi Nemanja Tomic. Forvet arkası başlayıp kendini sağ kanatta buldu her iki maçta da. Her iki bölgede de çok başarılı işler yaptığını söyleyebiliriz. Elazığ maçında bir de gol atarak süsledi oyununu. Ancak bu seneki dizilime bakarsak bir forvet arkası oynayacak bunu kesin olarak görüyoruz. 2 maçta Jimmy-Nizamettin-Petrovic-Tomic o bölgede denendi. Nizamettin için söyledik görüşümüzü, Petrovic ise o bölge için çok ağır kalıyor. Tek avantajı uzun boyu ve isabetli pasları olsa da diğer isimlerin hızına yetişecek biri değil. Jimmy ve Tomic forvet arkası bölgesi için ideal iki isim olarak göze çarpıyor. Kendi kanaatim Tomic'in o bölgede görev alması, etkili ortalarından faydalanmak adına kanatlarda tercih edilebilecek biri olmasına karşın forvet arkasında daha iyi işlere imza atacağını umuyorum. Mervan çok hırslı bir isim bu sene Jimmy ile beraber kanatlarda Metin hocanın vazgeçilmezi olacak gibiler. İleriye top taşıma konusunda Tomic ve Mervan'a ayrı bir parantez açmak lazım bu iki isim bu sene bizi ileriye taşıyacak adamlar olacak. Jimmy'nin pas vermeyi tercih etmeyen bencil oyunundan kurtulması bu ikiliye en büyük destek olacaktır sanırım. Bunun yanında Deniz Naki iyi bir alternatif ancak gösterdiği performans şu an önündeki isimlerle yarışmaya müsait değil. Unutmadan Oktay Delibalta'ya bir parantez açmak lazım. Tam bir joker isim. Sol kanat ve forvet arkasında bir anda oyunu hareketlendirip tüm işleri karıştıracak bir potansiyelle tekrar dönmüş. Bu kadar alternatifli bir bölgede gerçekten Metin hocanın seçim yapması oldukça zor olacak gibi.

Gelelim en sıkıntılı bölgeye. Forvet konusunda Vleminckx'in de gitmesi herşeyi değiştirdi. Yerine gelen Stancu iki maçtada ilk 11 başladı. Görünüş o ki tek forvet oynayacağız ve Stancu bu tek forvet olayını kaldırabilecek mi çok büyük soru işareti. Her iki maçtada Stancu'yu pozisyona sokma konusunda pek zorlanmadık esasen ancak Stancu'nun bu şansları cömertçe harcaması taraftarları karamsarlığa itti haliyle. Vleminckx'e göre daha hızlı bir isim Stancu ancak Vleminckx gibi top istememesi, kendini göstermemesi eksi hanesine yazılıyor maalesef. Altyapımızdan çıkan genç Artun ise yedeği olarak 2. maçta forma giydi. Birde golü var ancak maç içinde konsantrasyon problemi yaşadığını Metin hocanın uyarılarından anladık. Zec'i erken bir sakatlık sebebiyle çok izleyemedik ancak Stancu ile değişmeli oynayabilir bu sezon. Kendi bölgesi olan forvette oynarsa ileride bir top tutma sıkıntımız olacağı aşikar yalnız bu isimlerle.

Genel olarak ilk 11'imiz tam şekillenmediğini düşünsemde muhtemelen tercih 4-2-3-1 formasyonunda olacak. Geçen seneye göre daha ofansif ve çok çok daha hızlı bir takım var karşımızda. Bunların yanında forvet ve stoper bölgesindeki sıkıntılar yenileceğimiz maçların baş mimarı olabilir. Etkili ataklar bulsakta çoğunlukla gol bulmakta sıkıntı çekiyoruz. Kapalı oynayan takımlara karşı işimiz daha zorlaşacaktır. İlerde tutamadığımız her top kalemizde gol demek bununda altını çizmek gerek. Çok gol atabilen bi takım olmamız biraz Stancu'nun açılmasıyla alakalı. Eğer o ritm tutarsa çok gol atabiliriz lakin bunun yanında çok golde yiyecek gibiyiz.

Takımın geçen seneden daha kötü olacağı fikrine katılmıyorum ama en başta dediğim gibi ne Konyaspor'a alınan mağlubiyet kötü olduğumuzu nede 4 gollü galibiyet çok iyi olduğumuzu gösteriyor. Takımın oturtması gereken bir ritmi var burda da iş Metin Diyadin'e düşüyor. Bize de Metin Diyadin'e güvenmek ve destek olmaktan başka yol gözükmüyor.

27 Mayıs 2013 Pazartesi

Ahmet Yılmaz Çalık Yükseliyor!

 Ahmet Yılmaz Çalık, bu ismi aslında herkes 30. haftada 2-0 galip bitirdiğimiz Fenerbahçe maçında tanıdı. Sakat Kulusiç'in yerinde oynayacak stoperin olmaması belkide Fuat Çapa'yı Ahmet Yılmaz Çalık ismini ilk 11'e almaya itti. Kolay değil 1994 doğumlu yani 19 yaşında bir futbolcunun ilk profesyonel maçı ve Fenerbahçe gibi bir takıma karşı üstelik hatanın en acımasızca şekilde eleştirilebileceği bir mevki olan stoperde. Evet Ahmet Yılmaz Çalık böyle bir ortamda maç saatine kadar kendi isminin ilk 11'de olduğunu bilmeden çıktı bu maça ve tüm dikkatleri başarılı performansıyla üzerine çekti.
Bu başarılı performans Kulusiç'in yokluğunda 4 hafta daha devam etti. Son 5 haftada ilk 11'de 90 dakika oynayarak büyük tecrübe kazandı ilk deneyiminde Ahmet. Stoperde diğer arkadaşı Aykut Demir "Bizde aynı yollardan geçtik, Onun için kendi kadar bende heyecanlıydım" dedi. Aykut ağabeyinden öğrenecek çok şeyi var elbette. A2 takımında 16 maça çıktı bu sezon, Sivas 4 Eylül Belediye A2 takımına karşı da 1 golü var Ahmet'in. Aynı zamanda bu sene Türkiye'de yapılacak olan U20 Dünya Kupasında Milli takımımızın en önemli isimlerinden İlkay Durmuş ve Artun Akçakın ile birlikte.

Dedik ya Aykut ağabeyinden öğrenecek çok şeyi var diye bu sezon en golcü dönemindeki Aykut Demir'den bir şeyler kapmaya başladı bile. Henüz Gençlerbirliği A takımı için 5 maçta golü olmasada Milli Takımın alt yaş kategorilerinde Aykut ağabeyinden öğrendiklerini hayata geçirmeye başladı Ahmet.

Feyyaz Uçar yönetiminde U20 Dünya Kupasına katılacak milli takımdan önce U19 takımıyla çıktığı hazırlık karşılaşmasında Rusya U19 Milli takımının filelerine 2 gol birden bıraktı. Öyle boş gollerde değil üstelik 1-0 yenik götürdüğümüz karşılaşmada attığı bu gol millilerin 2-1 galibiyet almasını sağladı. Aykut'tan tek farkı gollerin kafayla değil ayakla gelmiş olması. Hem milli takım hem de Gençlerbirliği yavaş yavaş bir stoper kazanıyor. Umarım Ahmet Yılmaz Çalık'ın bu performansı hem bu yaz U20'de başarı bekleyen milli takımımız için hem de gelecek sezon Gençlerbirliği için artmaya devam eder.

Rusya U19-Türkiye U19 milli takımının yaptığı hazırlık karşılaşmasının özetini ve Ahmet Yılmaz Çalık gollerini bu linkten izleyebilirsiniz;

http://www.rfs.ru/main/media/video/vc49961/3281.html

26 Mayıs 2013 Pazar

Gençlerbirliği Sezon Sonu Değerlendirmesi

 Sezona yönetimsel yapılanmayla girdi Gençlerbirliği. İlhan Cavcav ismi değişmedi belki ama yeni yönetim kadrosu güzel PR çalışmalarıyla işe başladı. "Kırmızı-Kara Burası Ankara" sloganıyla yola çıkan yönetim rapçi Ais Ezhel'e bir de şarkı yaptırdı. Sosyal medyayı aktif kullanmaya Facebook, Twitter, Youtube hatta İnstagram derken bizleri heyecanlandıran işler yapıldı. Ne de olsa bu sezon kulübün 90. yılıydı. Öyle çok şaşalı olmasa da bunları uzun zamandır görmeyen biz taraftarları heyecanlandıran, umutlandıran ve sevindiren işlerdi.

Kurumsal Kimlik adı altında taraftarlarca açılan ve yıllarca özveriyle 20000den fazla beğeni toplayan facebook sayfası da dahil bir çok sayfa kapatıldı bütün bu güzel işlerin ardından. Yapılan güzel şeyler asla cezasız kalmaz şiarı Türkiye'de çok yaygınken aslında süpriz olmadı bizim için desek yalan olmaz sanırım. Bu durumda sanırım yapılan güzel işin bedeli oldu.

Ligde ise geçen sezon küme düşme potasından kurtulan ve üst sıraları hedefleyen bir takımın sinyali vardı. Fuat Çapa ile gelen 9.luğun ardından hedef daha üstlerdi. Fuat Çapa yeni sezona kaybettiği 3 önemli oyuncusunun yerine La Liga'dan Dejan Lekic, Türk pasaportlu İsveçli Jimmy Durmaz, Blackburn'den gelen Sırp Radosav Petrovic gibi isimlerle başladı. Aslında ilk 9 hafta sonun 3. sırada olan takımımız geçen seneden daha iyiye gittiğini göstermeye başladı. İçerde Galatasaray'a karşı alınan 3-3'lük beraberlik ise güzel günlerin habercisi gibiydi. Ancak beklenen tam gerçekleşmedi. İlk yarıda başlayan beraberlik aboneliği devam etti. Bursa, Kasımpaşa, Beşiktaş'a son 3 haftada 3 beraberlik alan takımımız bunların öncesinde ise önce Fenerbahçe'ye 4-1 sonra sahamızda Trabzonspor'a 4-0 yenilerek duraklama dönemine girdi. Umutlarda yavaş yavaş yerini karamsarlığa bırakmaya başladı bu anlarda.
2. yarıya joker savunmacı Mehmet Sedef ile yolları ayırarak başlayan takımımız 4 yeni isimle sözleşme imzaladı. Sırp Nemanja Tomic, eski futbolcumuz Doğa Kaya, Kerim Zengin ve belkide Süper Ligin en flaş transferi Hollanda gol kralı Belçikalı Björn Vleminckx. İkinci yarının ilk maçında 5-3'ük Antalya galibiyeti ile uyuyan dev yeniden uyandı derken ligin genel gidişatına ayak uydurdu takımımız ve dalgalı bir seyir izlemeye başladı. Berabelik aboneliği devam etti tabiki. Galibiyet serisi yakalayamazken bi kaç kez beraberlik serisi yakalayarak Süper Ligin en çok berabere kalan takımı ünvanını da kazandık bu sezon. Aslında genele bakarsak alınan beraberlikler, Trabzon, Beşiktaş yenilgileri, Ordu ve Eskişehir'e kaybedilen maçlar üst sıra hedeflerinden uzaklaştıran maçlar oldu bizi. Nitekim sezon sonu 11. sırada kalarak geçen sezondan sonra hayal kırıklığı yaşadık diyebiliriz. İkinci yarının en güzel anları ise Fenerbahçe karşısında alınan 2-0'lık ve Galatasaray karşısında deplasmanda alınan 1-0'lık galibiyetler oldu. Fuat Çapa sezonu hayal kırıklığı olarak değerlendirirken yönetimle anlaşamayınca ligin bitimine iki hafta kala takımın başında yeni sezonda olmayacağını söyleyerek Ankara'ya ve bizlere veda etti.

Sezonun "En"leri;

En iyi oyuncu: Dusko Tosiç

Tosiç ismini seçerken hem kendi görüşüm hemde gencler.org'da taraftar oylarıyla belirlenen anketten yola çıktım. Tosiç sezon başında geldiğinde en kariyerli isimdi takımımızda. Sezon başından sonuna kadar koruduğu istikrarı ile bu ünvanı ne kadar hakettiğini gösterdi aslında. Benim şahsi fikrim Filip Deams'ten bu yana takımımıza gelmiş en iyi sol bek kendisi. Bek olduğuna bakmayın oynadığı hazırlık maçlarından, resmi maçlara kadar bütün maçların istatistikleri dökülse Gençlerbirliği'ni sol bekten yaptığı bindirmelerle en çok atağa çıkaran isim olduğu görülür sanıyorum. Attığı 1 gol ve yaptığı 8 asist bir bek oyuncusunun hücuma ne kadar destek verdiğini kanıtlıyor sanırım. 34 lig maçının 33ünde sahada yer alan Tosic toplamda 2953 dakika görev aldı. Türkiye Kupasında çıktığı 2 maçta da 1 asisti bulunuyor. Hücuma yaptığı bu ekstra katkıyla yılın en iyi oyuncusu seçmemizin nedeni.

Yanına isim eklemek gerekirse tabiki Aykut Demir olur. Başarılı stoperimiz rakip atakları kesmenin yanısıra attığı gollerle de hücuma ekstra destek verdi. 31 Süper Lig maçında toplam 2777 dakika görev alırken 5 golle hücuma büyük destek verdi. Çıktığı 2 Türkiye kupası maçında da 1 golü var. Aykut'un cezalı ve sakat olduğu oynayamadığı maçlarda Gençlerbirliği defansının ne kadar aciz kaldığını düşünürsek Dusko Tosic ile beraber en iyi oyuncu unvanını paylaştırsak yeridir.

En Kötü Oyuncu: Dejan Lekic

Dejan Lekic geldiğinde Barcelona'ya attığı gollerle anılarak büyük sükse yapmıştı aslında. Osasuna takımından kadroya dahil ettiğimiz Lekic 1.93'lük boyuyla Tum'un yerine pivot santrafor olarak alınmıştı aslında. 21 lig maçına çıkan Lekic 983 dakika sahada kalabildi. Neredeyse 11 maçı 90 dakika tamamlayabildi yani. 3 gol 1 asistle oynarken aslında beklenen çok daha fazlaydı kendisinden. Gol atmaktan ziyade uzun boyu ve dev cüssesiyle top indirmesi, saklaması gibi görevler atfedilen Lekic bu konuda oldukça başarısız bir sezon geçirdi. Verilen görevleri yerine getiremeyince ve sahada silik kalınca bu unvanı hakeden isim oldu sanırım.

En Hayal Kırıklığı Yaratan Oyuncu: Jimmy Durmaz

Jimmy, Malmö'den Yasin'in yerine Türk pasaportuyla geldi. Özellikle TSYD Ankara Kupasında sergilediği oyunla sezon öncesi bütün taraftarları heyecanlandırmıştı. Sol kanatta 29 maça çıkan oyuncumuz 1960 dakika oyunda kalırken 5 gol ve 2 asistle oynadı. Aslında ilk yarı itibariyle hiç fena gitmiyordu taa ki ikinci yarıda ki Fenerbahçe maçına kadar. Bu maç öncesinde bir çok yerde İstanbul'a gitmek istediğini çok defa söyleyen oyuncumuz anlaşıldı ki sadece İstanbul takımlarıyla oynanan maçta kendini göstermeye çalışıyormuş. Fenerbahçe maçında sonradan oyuna girip artistik hareketleri sonucu Fuat Çapa tarafından oyundan alınınca kısa süreli krize neden oldu. Bu hareketlerini kalan maçlarda da sürdüren Jimmy bu senenin en büyük hayal kırıklığı olmuş durumda hatta bende dahil çoğu taraftarımız şimdiden kendisini gözden çıkarmış durumda ve takımda kalmasına pek sıcak bakmıyorlar.

En İyi Transfer: Björn Vleminckx

Hollanda gol kralı ünvanıyla yarım sezon kiralık olarak geldi Vleminckx. Daha önce kendisiyle ilgili yazı yazmıştık bu sebepten. Gelir gelmez daha ayağının tozuyla çıktığı Antalyaspor maçında attığı 4 gol ile birden Türkiye gündeminin de ilk sırasına oturdu. Çıktığı 16 maçta attığı 9 gol ile takımı ikinci yarı ayakta tutan tek isimdi. Daha önce kendisinden komple futbolcu diye bahsetmiştik. Bir forvet oyuncusu olmasına rağmen rakip sahada 9, kendi yarı alanımızda 24 top çalarak defansa bile katkı verdi. Özellikle attığı kafa golleriyle Gençlerbirliği'ni kafayla en çok gol atan takım ünvanına eriştirdi. Satın alma opsiyonu bizde olduğu için sezon boyunca alınmasını istediğimiz tek oyuncuydu ancak şu sıralar menajerinin sürekli fiyat artırması bu transferin askıya alınmasına sebep oldu. Björn'ü kelimelerle, istatistiklerle anlatmak yetmez aslında yarım sezon da yaptıklarıyla Hakan Peker'den "Bir Efsaneydi Seninle Olmak" isimli şarkıyı ithaf edebilirim şu ancak. Hala bir süprizle tekrar bize gelmesinden başka temennimiz yok.

En Gizli Kahramanlar: Ante Kulusiç ve Özgür İleri

Ante Kulusiç ile ilgili gizli kahraman diye yazı yazmıştık. Sezon boyu çıktığı 25 maç ve attığı 4 golle Aykut Demir ile birlikte hücumcu stoperlerimiz oldular. İkisi birlikte toplam 9 golün altında imzası var bu isimlerin defansta ise Kulusiç Aykut'un yanına yazılan ilk stoper tercihi kesinlikle. Hacettepe'de sabırla bekleyip bu sezon patlamasını gerçekleştirdi diyebiliriz. Diğer isim ise Çanakkale Dardanel'den gelen Özgür İleri, geçen sezon sinyallerini veriyordu ama asıl çıkışı bu sezon oldu. Orta sahanın defansif yüzü olan Özgür oynadığı zaman yaptığı top çalmalarla defansı ne kadar rahatlattığını gösterdi bu sezon. Attığı 2 golde bu başarılı defansif sezonun hücum ödülü oldu. 30 karşılaşmada 1960 dakika sahada olması ne kadar önemli olduğunun göstergesi.




27 Mart 2013 Çarşamba

Keramet Belçika'da Mı?

 Vleminckx'in gelişi Sneijder, Drogba filan derken malum İstanbul medyasının pek konuşmadığı sadece geçmişte yaşadığı Hollanda gol kralı ünvanına atıfta bulunularak verilen bir haberdi. Ama o gelir gelmez attığı gollerle selamladı Türkiye'yi. İlk çıktığı resmi maç olan Antalyaspor karşısında attığı 4 gol ve rakibin kendi kalesine attığı golde yaptığı baskıyı da sayarsak 4,5 golle şöyle bir selam çaktı. Yaptığı gol sevinçlerinde ki yüz ifadesi kendine olan güveni ve hırsınız yansıtıyormuş aslında. "Bu kadar mı? Tutabilen yok mu beni?" dercesine veriyordu pozunu. İlk maçtan belli olmaz bekleyelimciler bir süre haklı çıktı başta ama o bir süre durgunluğun ardından gollerine devam etti, üstelik hayati goller. Tek başına oynadığı Antalya maçı, 3 golle geçtiğimiz Mersin'e attığı ilk kurşun, tek golüyle İstanbul'u fethettiğimiz Galatasaray maçı (ki bu golde yaptığı kafa vuruşunu çoğu oyuncu ayağıyla beceremiyor maalesef ligimizde), 90. yılı 90. dakikada 3 puan ile kutlamamızı sağlayan Karabük'e attığı son dakika golü. Hani Mersin maçını geçersek tek başına kazandırdığı 9 puan var Mersin'i eklersek 12 puan.

Tabi bu puanlar sadece attığı golleri değerlendirdiğimizde kazandırdıkları. Açıkçası Vleminckx sadece attığı gollerle değerlendirilebilecek sıradan bir forvet değil. Golü koklayan, kovalayan, bitiricilik konusunda doktora yazmış özel bir santrafor olmanın yanında komple bir futbolcu. Golcü özelliklerinin yanında en önemlisi takımı gelir gelmez sahiplenip hırsıyla ruhsuz futbolculara örnek olabilecek bir isim. Kaldı ki 4buçuk gol attığı Antalya maçında 90. dakikada defans oyuncularına basıp sarı kart gördü. Yapmam gereken bu kadar deyip vazgeçmiyor asla.

Bunun yanında defansa gelip özellikle rakibin duran top organizasyonlarında kafasıyla uzaklaştırdığı bir çok tehlikeyle de kazandırdığı çok puan var diyebiliyoruz. Top indirmesi, saklaması, aklı başında hareketleri gönülleri fetih, gözleri mest ediyor. Bu yüzdendir "komple futbolcu" tanımı bu "sarı bebe" için tabiri caizse cuk oturan bir tanım.

Gençlerbirliği tribünleri ne zamandır böyle komple futbolcu görmedi diyoruz şu sıralar. Sahi ne zamandır görmedi bu gözler böyle futbolcuyu diye şöyle bir düşündüğümde en yakın örnek Josip Skoko geliyor aklıma.
2003 senesinde meşhur UEFA'lı dönemimize adını kazıyan futbolcumuzdu Josip Skoko. Daha büyük paralar veren taliplileri olmasına rağmen sırf söz verdiği (ortada sözleşme, senet yok) için Gençlerbirliği'ne katılmıştı. Blackburn ve Parma maçlarında attığı füzeler gollere, yaptığı kritik müdahaleler defansa yardım ediyordu. Oyunu yönlendirmesi, pas dağıtması iyi bir orta saha oyuncusu olması ötesinde komple bir futbolcu yapıyordu Skoko'yu. 2005 senesinde gerileme döneminin ilk ayağı olarak takımdan gönderildi. Gittiği yer ise İngiltere'ydi. İsmini her andığımızda O'nu kasap Ayman'a (manevi oğlu) tercih eden Ziya Doğan'ı saygıyla(!) anmayı asla ihmal etmeyiz, etmeyelim.

Skoko'nun takıma gelme nedeni ise 2003 senesinde takımdan ayrılan bir diğer komple futbolcu diyebileceğimiz Thomas Zdebel'in yerini doldurmaktı. Thomas vurduğu füzelerle skora desteğini esirgemezken yine Skoko gibi defansına yardım eden bir isimdi. Gençlerbirliği taraftarlarınca her ismi anıldığında hakettiği değeri, saygıyı görse de Türkiye'de hala Pascal Nouma ile yaptığı kavgalarla bilinen bir isim. Bizden sonra gittiği Bochum'da yıllarca oynayıp 35'inden sonra Bayer Leverkusen' transfer olmasıyla Bochum taraftarının ayağa kalkmasına, yönetime istifa çağrısı yapmalarına neden olmuştu. Bu bile ne kadar profesyonel, ne kadar komple futbolcu olduğunun bir kanıtı aslında.

Thomas'ın ardından gelen bir diğer isimde sağ bek olmasına rağmen herşey de parmağı olan Filip Daems. Valencia'yı yendiğimiz tek maçta attığı penaltı golü, kanattan hücuma verdiği destek, bir savunma oyuncusundan ekstra özellikleri olmasıyla ve giderken bile takımına para kazandırmak isteyen tavrıyla komple futbolcular kuşağının bir diğer ismiydi benim hatırladığım. Bizden sonra gittiği Mönchengladbach takımının halen kaptanlığını sürdürmekte.

Bu yazdığım futbolcuların ortak özelliğiyle ise hepsinin Gençlerbirliği'ne Belçika liginden transfer olmuş olmaları. Club Brugge'den gelen Vleminckx, Lierse'den gelen Filip ve Tomas, Genk takımından gelen Skoko. Belçika'dan gelen bu isimler Gençlerbirliği'ne bi şekilde damga vuruyor. Bütün bu futbolcuların yanı sıra Belçika'dan gelip Gençlerbirliği taraftarının gönüllerine taht kuran hali hazırda Randall Azofeifa ve aramızda olmayanlardan Süleyman Youla, Marcel M'bayo, Patrick Nijs gibi isimleri de unutmamak lazım.

Lakin bir bu kadar da Belçika'dan gelip hayal kırıklığı yaratan oyuncu sayabiliyoruz. Bunların en son örneği Mununga, Christope Lepoint, Michael Niçoise gibi isimler. 

Keramet Belçika'da mı? Doğruyu söylemek gerekirse evet yadsınamayacak bir rastlantı mevcut gibi gözüküyor. Yine de bu sorunun cevabını verebilmek güç. Yazımı sonlandırırken bir erken konuşmuş olma tedirginliği, özellikle Vleminckx'e nazar değdirme endişesi taşıdığım doğrudur. Kiralık sözleşmesi yüzünden bizde kalır mı, gider mi henüz bilemiyoruz. Garanti olarak yarım dönem oynayacağını biliyoruz lakin bu "sarı bebe" golleriyle, oyunuyla bizi Avrupa arenasına tekrar taşırsa yarım dönemde de olsa ismi her anıldığında Gençlerbirliği taraftarına "O'nun gibisi zor bulunur" dedirtecek gibi duruyor. Hali hazırda şimdiye kadar kazandırdığı puanları göz önüne alsak bile "O olmasaydı halimiz niceydi?" diyebiliyoruz.  Aman nazar değmesin. 

Not: İlk görsel "Gençlerbirliği resmi instagram sayfası"ndan alınmıştır. Hayır sonra telif hakları diyerek bizi de kapattırırlar diye önlemimizi alalım.

23 Mart 2013 Cumartesi

Atabey Geliyor!


 Fabrika durmuyor. En son fabrika'nın en son model golcüsü Artun Akçakın'dan bahsetmiştik. Artun oyununun üzerine koydu ve ümit milli takıma kadar yükselmenin yanı sıra Gençlerbirliği A takımına kadar çıktı. Üstelik Türkiye Kupasında Gençlerbirliği devam edebilseydi gol krallığında 1 numaradaki yerini bile koryabilirdi belki. Ligde henüz gol atamamış olsa da Artun geçen hafta ilk 11'de başlayarak kariyerindeki uzun ve başarılı yolun ve takımımızda kalıcı olmanın ilk sinyallerini verdi.

Artun için bu sevinçlerimiz tazeyken altyapımızdan yeni bir haber geldi. Yine bir golcü, adı Atabey Çiçek. 1995 doğumlu, henüz 18 yaşında. Geçen sezon İngiliz takımlarının ilgisiyle adını duyurdu aslında Atabey. Profesyonel sözleşmeye imza attırıldı hemen. Galatasaray'ın teklifi geri çevrildi. Genç yaşında bütün bu ilgiler onun adına büyük bir gurur ve başarı diyebiliriz. Aynı zamanda futbolcu fabrikası Gençlerbirliği'nin de başarısı.

21 Aralık 2011 tarihinde imzaladığı sözleşmeyle 2014 sezonu sonuna kadar Gençlerbirliği formasını terletecek Atabey Çiçek. Milli takımlar seviyesinde U-16, U-17,U-18 olmak üzere bir çok defa forma giydi şimdiden. Geçen hafta A2 milli takımına ilk kez seçildi. 3 gün önce oynanan özel maçta Katar karşısında ilk kez A2 milli formayı giymenin yanı sıra ilk golünü de attı.
Geçen sene çoğunlukla U-18 akademi liginde forma giyen Atabey bu klasmanda 10 gol atarak yeteneklerinin  ilk sinyalini verdi. A2 takımımızda da geçen sene zaman zaman forma bulan Atabey 5 golde bu ligde atarak yeni golcü geliyor mesajını pekiştirdi. Milli kategorilerde 4 golü bulunan oyuncumuz geçen seneyi toplamda 19 gol ile tamamladı.

Atabey'in asıl çıkışı ise bu sene oldu. Milli kategorilerde 5 gol atan Atabey, 6. golünü de az evvel değindiğim Katar maçında attı. Bu sene A takıma alınmasa da, A takımın bütün yurtiçi-yurtdışı kamplarına katıldı. Gençlerbirliği A2 takımında ise düzenli olarak forma giymekte. Atabey A2 ligi kademe ve Final gruplarında toplamda 26 kez Gençlerbirliği formasını giydi.

Bu 26 maçta ise tam tamına 23 kez rakip fileleri havalandırdı. Neredeyse maç başına 1 golü bulunan Atabey, A takıma sinyallerini göndermeye ve Vleminckx, Lekic, Zec ve Artun'un rakibi olmaya şimdiden başladı.
Final grubunda bu performansıyla gol krallığında zirvede yalnız olan Atabey en yakın rakibinin 5 gol önünde. Fiziksel gelişimini tamamladığında çok canlar yakacak gibi duruyor. Seneye A takıma girmeyi zorlayacaktır hatta belkide yabancı sayısında sıkıntı yaşadığımızı söyleyen Fuat Çapa'nın bu sorunu çözmedeki en büyük silahı olacak Atabey.

Vleminckx gibi oyuncuları kolay kolay Gençlerbirliği'nde izleyemiyoruz bu bir gerçek. Hatta Belçikalının kalitesi bir yana takıma verdiği katkıyı göz önüne aldığımızda bizim için vazgeçilmez bir oyuncu. Böyle oyuncuların da takımımızda oynamasından ekstra gururlu olsakta eminim her Gençlerbirliği taraftarının gönlü Gençlerbirliği altyapısından yetişmiş oyuncusunu sahada 11de görmektir.

Benimde kendi adıma naçizane hayalim 2-3 sene içinde Artun ve Atabey'den oluşan forvet hattını 19 mayıs çimlerinde ilk 11'de gollerini atarken izlemek. Ve bu hayal hiçte uzak gözükmüyor.

27 Ocak 2013 Pazar

Gizli Kahraman: Ante Kulusic!

 Takımın fedaileri Hurşut ve Aykut'u gerek oyunları gerekse taraftarın gözündeki yerlerini bir kenara bırakırsak bu sezonun en iyi oyuncusu Dusko Tosic cevabını alabiliriz. Zaten daha evvel Tosic hakkında dayanamayıp bir yazı yazmıştım. Şimdilerde ise bir "Sarı Bebe" fırtınası var. Devre arasında gelip ilk maçında 4 gol birden atınca taraftar Vleminckx için çıldırmaya başladı. Akhisar Belediye maçında taraftar gol göremese de, oyunuyla yine mest etti futbolseverleri.

Akhisar maçı demişken sahi kimse golü atan oyuncumuzu konuşmadı yine. Yine diyorum çünkü mevkisinin gerektirdiklerinin yanı sıra ekstra yaptıklarıyla isminin bu kadar az söylenmesi sanırım biraz haksızlık ettiğimizin göstergesi kendisine. Adı Ante Kulusic!

Aslında 5 yıldır Türkiye'de Ante. 2009 senesi Ocak ayında geldiğinde o sene Süper Ligde fırtınalar estiren Hacettepe'ye gönderildi. Ama gelişiyle Hacettepe fırtınası da söndü. 2 sezonunda Hacettepe ile iki kere küme düşme üzüntüsünü yaşadı. Takım 1. ligden 2. lige düşünce "mecburen" Gençlerbirliği'ne geldi. Aslında her sene sezon başı Gençlerbirliği kamplarına çağırıldı Kulusiç ancak bir şekilde bu senede Hacettepe'de devam et denildi kendisine. Sonra yabancı oynatılamayan lige düşünce Hacettepe mecburen geldi.

Ülkemizdeki yabancıların kaprisleri düşünüldüğünde çok farklı bir adam olduğunu söyleyebiliriz Kulusiç'in. Normal şartlar altında çoktan çekip gitmişti bu kadar tercih edilmeyen konumundaki bir yabancı.


Gelelim Gençlerbirliği'ndeki günlerine. İlk senesinde oynamaya başladı aslında düzenli oynayacak diye beklerken ilk yarıya kadar sürdü kadrodaki yeri. Daha sonra geçen sene müzmin sakatımız Curri'nin nükseden sakatlığı, bazende hırslı komandomuz Aykut'un kart cezaları derken yavaş yavaş ilk 11'de yerini yaptı sessiz sedasız. Ancak kimse şikayetçi olmadı bu durumdan. Çünkü beklenildiğinin aksine defansta yaşadığımız hava topu sorunu Ante ile birlikte bir nebze azalmıştı. Ancak bu durum bile Ante'yi çok popüler yapamadı. Ante geçen sezon Türk futbolunu kurtarma çabaları içinde üretilen play-off sisteminde gazozuna oynanan play-off'larda yaptığı hatayla sadece biz değil dünyanın konuştuğu bi işe imza atarak popüler oldu ne yazık ki. Gaziantepspor ile oynanan maçta orta sahadan kaleci Ferhat'a attığı geri pas bir anda ağlarla buluşunca youtube gibi video sitelerinde "inanılmaz hata" başlıklarıyla kendi kalesine attığı golün videoları paylaşılmaya başlandı. Hata kaleci Ferhat'ta mı yoksa kendisinde mi açılan tartışmalar pek sonuca bağlanmadı. Maç gazonuna olunca sadece bir eğlence malzemesi olarak kaldı.
Bu sezon başında yine ilk 11de yerini aldı. Aykut ile birlikte tandemi oluşturan isim oldu. Aynı performansını devam ettiriyor ancak artık skora verdiği destekle futbolunun üzerine biraz daha koymuş bir şekilde. Daha önce oynadığı takımlarda bu kadar golcü bir sezon geçirmiş miydi bilmiyorum ancak geçen sene 1 tane rakip ağlara 1 tane de bizim ağlara yolladığı sezonu sayarsak en golcü sezonu geçiren oyuncumuz bu sezon attığı 3 golle bu rekorunu da kırdı. Üstelik hepsi de rakip ağlara ve gol attığı bütün maçlarda da puan almayı başardık. 1-1 sonuçlanan Mersin İdman Yurdu ve Beşiktaş ile deplasmanda yaptığımız maçlarda tek sayımız Ante'den geldi. Dün de evimizde kötü oynadığımız Akhisar maçında kornerden gelen topu iyi bir takipçilikle ağlara yollayarak yine tek sayımıza imza attı. 19 maç sonunda sadece attığı gollerle 5 puan kazandırdı takıma dersek yanlış konuşmuş olmayız sanırım.

Çok üst düzey bir stoper değil kabul etmek gerekir ancak "tercih edilmeyen stoper" tanımından "istikrar abidesine" dönüşmesini yabana atmamak gerek. Attığı gollerin yanı sıra defansta da yaptığı mücadele ile bu sezon alkışı hak ediyor. Gözünü budaktan sakınmaması, mücadelesi ile belki 5 puandan daha fazlasını kazandırdığını söylemekte mümkün. İlk yarının ortalarında geçirdiği sakatlık takımı baya etkiledi. İkili mücadele sonrası yerden kalkamaması ve sonucunda uzun süre takımı yalnız bırakması ve düşüş dönemine girmemiz benzer zamanlara denk geldi. Bu düşüşü sadece Ante'nin sakatlığına bağlamak yanlış olur muhakkak ama göz ardı edilemeyecek bir gerçek.

Sözün özü Tosiç, Aykut, Vleminckx vs. daha çok konuşuluyor olsa bile attığı 3 golle Aykut ve Vleminckx'in ardından en golcü oyuncumuz olan Kulusiç kazandırdığı 5 puan ve gösterdiği istikrarlı oyun sayesinde bir teşekkürü hak ediyor sanırım. Bu pek konuşulmayan, sessiz kahraman Ankara'nın plaka kodu olan 6 numarayı taşımayı da çoğu oyuncudan daha fazla hak ediyor.
Related Posts with Thumbnails
Bu blog BloggerV.com üyesidir.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Bu Blogda Ara