24 Mart 2011 Perşembe

Gençlerbirliği'nin Kaleci Sorunu ve Kısa Dönemde ki Kalecilerinin Tarihi!

Gökhan Tokgöz sakatlandığında elimizde yetişmiş bu Slovakyalı iri cüssesine rağmen UEFA'da kalemizi başarıyla korudu.
 Son dönemlerde Gençlerbirliği'nde sıkıntılar tek bir alanda değil muhakkak ancak şu aralar taraftarlar arasında da en büyük tartışma konusu kaleci sıkıntımız. Şöyle geçmiş tarihe baktığımızda UEFA dönemindeki kalecilerimiz Damir ve Gökhan'dan sonra Gençlerbirliği kalesine geçen isimler çok beğenilmedi. UEFA'lı dönemde Yimpaş Yozgat küme düşmüş ve Ersun Yanal'ın isteğiyle Hagi'den yediği gol hala unutulmayan Gökhan Tokgöz Gençlerbirliği'ne gelmiştir. Gökhan'ın kaleciliği her daim tartışma konusu oldu belkide ancak şu gerçeği söylememiz gerekirse o dönemden bu döneme kadar en başarılı kalecimizde Gökhan Tokgöz oldu. Taraftar tarafından da inanılmaz bir kabul gören Gökhan'ın ismi kalemiz için anılmasa bile iyi dilekler ve sözlerle taraftarlar tarafından anılıyor. Ankaragücü'nü yendiğimiz maçta (ilk maçta yenilmiştik ve Ankaragücü aynısını yapmıştı) taraftarlara koşup tribünden aldığı bayrağı 19 Mayıs Stadının ortasına dikerek, Adem Dursun'un saldırısından nasibini almış ama tarafımızdan "Ulubatlı" ünvanını alıp kahraman olması onun bizim için özel biri olmasının ilk adımıydı. Gerek şansızlıktan, gerekse teknik direktör seçiminden yedek duruma düşse de taraftarlar gerçek Gençlerbirliği kalecisi olarak onu gördüler. UEFA'lı dönemin başlangıcı için o kadronun demirbaşıydı ancak dedik ya şansızlık diye UEFA ilk tur maçında Ankara'da Blackburn ile oynarken bir pozisyon sonrası kolunun üzerine düşüp maalesef kolunu kırdı ancak o dönem kalemizin ne kadar güvende olduğunun ispatlanmasına yardımcı oldu.
Ulubatlı Gökhan!
Ulubatlı Gökhan'ın sakatlanması kendi adıma konuşmam gerekirse kaleye daha önce hiç duymadığım, transfer haberini bile görmediğim Damir Botonjic isimli o iri cüsseli ama sevimli gözüken kaleciyi tanıttı bana. Zaten zor gözüken takımları çektiğimiz o UEFA döneminde Damir insanların kafasında bir soru işaretiydi. Ancak öyle bir performans sergiledi ki ilk devreyi kapatan Gökhan'ın elinden kaleyi tüm sezon boyunca aldı. Bu Slovak kaleci 18 yaşında 1999 senesinde ülkesinden bir Cavcav klasiği olarak koparılmış ve 2 sezon boyunca PAF takımımızla maçlarına çıkmıştı. Yani deyim yerindeyse elimizde büyümüş bir kaleciydi. Hantal görüntüsünün aksine Sporting Lizbon ve Parma maçlarında ki performansı ve kurtarışları hala aklımdadır. Daha sonra Gökhan'ın kaleyi tekrar alması ve kaleye bomba bir transfer derken Botonjic nasıl gitti, nereye gitti gelişini anlayamadığım gibi gidişinide hiç anlayamadım.

Milli Takım'ın yıllarca kaleciliğini yapsa da Gençlerbirliği'nde bekleneni veremedi.

Kaleye bomba transfer olarak düştü. Çünkü 2002 Dünya Kupasında 3. olan Türk milli takımının Rüştü'nün arkasında ki güvencesi Ömer Çatkıç yıllarca formasını giydiği Gaziantepspor'dan kopmuş ve bonservis ücreti ödenmeden, üstelik Beşiktaş'ın alsak mı almasak mı ikilemindeyken elinden kapılarak Gençlerbirliği forması giydirildi. Herkes olumlu bir transfer olarak gördü ancak Ömer, Gençlerbirliği'nde hiç beklendiği gibi sezonlar geçirmedi. Malatya maçında herkese bırakın top bende diyerek başının üzerinden geçen topu izleyip Osterc'in boş kaleye yolladığı top veya Ankaraspor'un Brezilyalılarının en etkin olduğu yıllarda Wederson'un kullandığı korneri içeri alması benim izlediğim Gençlerbirliği'nin tarihindeki yediği en ilginç gollerdendir.

Nicolas "EL LOCO" Peric
 Damir, Ömer hatta Peric'e kadar uzanan dönemde ise değişimeyen tek kaleci Ulubatlı Gökhan oldu. Ancak kötü gidişatın başladığı yıllara tekabül eden bu zamanlarda hiç anlaşılmayan bir şekilde suçlu olarak görülen Gökhan Ankaraspor'a yollandı. Kalede ise Sakaryaspor'u tek başına 1. ligden süper lige çıkaran Recep Öztürk vardı. Taraftar Ankara'da ki play-off'larda izlemiş ve beğenmişti Recep'i. Aynı zamanda İlhan Cavcav'ın da damadı olan Recep ise belki de Gençlerbirliği tarihinin en çekingen kalecilerindendi. 6 pas tabir edilen bölgenin dışına çıkmamasıyla ünlü kalecimiz, en son bir şike soruşturmasıyla darbe yiyip gitti Gençlerbirliği'nden. Gerçi şike mevzusu sonradan ortaya çıktı ancak yapıldığı iddia edilen şike kendisinin forma giymediği İstanbul belediye maçı için ortaya atıldı.

Bu dönemde kısa dönemlerde iki kaleciden daha istediğini alamadı Gençlerbirliği. İlki "El Loco" yani çılgın lakaplı Şilili kaleci Peric idi. Aykırı futbolculara her daim sempati besleyen biri olarak, (taraftarımızın genel özelliği olduğuna da inanırım) Peric'te aykırı duruşuyla ve kalede bile olsa hırsıyla taraftarın sevgilisi oldu kısa süreli ancak uzaktan yediği akıl almaz goller ve boyunun kısalığı eleştiri konusu olunca yerine Sırp milli takımında da kalecilik yapan Bojan Isailovic geldi. Boyu posu yerinde olan bu kaleci gereksiz yere uçması ile komple aykırı bir kaleciydi belki ama hiç bir zaman beğenilmedi performansı.


Ah bir de gereksiz vakit geçirme huyundan vazgeçse.
Küme düşen Kocaeli'nin kalesini korurken 1-0 öne geçtikleri bir maçta daha 30. dakikadan skora yatma olarak tabir edilen zaman geçirme haraketiyle tepkimizi çekti Serdar Kulbilge. Kocaeli'nin küme düşmesinden sonra Gençlerbirliği forması giymeye başlayan, Ömer'den sonra diğer Milli takım görmüş kalecimizdi. Şu anda hala Serdar'ın kalemizi koruması aslında bu başarısız kalecilerle dolu kötü yıllarımızdan sonra iyi bir kaleci bulduğumuzu düşünmemizdi. UEFA'lı dönemin ardından düşüşe geçen ve küme düşmekten her sene kılpayı kurtulan takımın Thomas Doll ile birlikte gelen 10.luğun yani geçen sezonun da en iyilerindendi Serdar. Çok maçta bizi kurtardığından ve yeri gelip tek başına uğraştığını düşündüğümüz bir isim olarak bu blog'da fazlasıyla övgümüze mazhar olmuş bir isim kendisi. Ancak bu sezonun başlamasıyla tekrar kötü günlere yelken açan Gençlerbirliği'nde en çok tartışılan isim olmaya başladı. Öncelikle teknik direktörden aldığı taktikten mi bilinmez gereksiz zaman geçirme huyuyla en son Trabzon maçında olduğu gibi çok kez rakip taraftar ile birlikte ıslıkla protesto ettiğimiz bir isim oldu. Ardından ise geçen sezonu aratan ve çoğu maçta ruhsuz olması ve hatalı çıkışlarıyla eleştiri üstüne eleştiri yaptığımız bir isim olmaya başladı.

Taraftarlarımızın ortak görüşünü bende paylaşıyorum ve son dönemlerde çıkan transfer haberleriyle ilgili olduğunu düşünüyorum bu performans düşüşünü. Galatasaray'ın istediği zaman yönetimimiz beklenmeyen bir dirayet göstermiş ve kendisini yollamamış, üstüne de kaptanlığı vererek onurlandırmıştı Serdar'ı. Ancak kendi açıklamalarında gitme sinyalleri verip en son olarakta devre arasında kaptanlığı bırakıp Cem Can'a devretmesiyle iyiden iyiye Gençlerbirliği ile bağlarını kafasında kopardığını göstermiş oldu.
Zidane tarafından onaylı kalecimiz Özkan Karabulut!

Son Trabzon maçında sakatlanıp yerini Ramazan Köse'ye bıraktığında, yediği ilginç gole rağmen Ramazan'a tribünden inanılmaz bir destek vardı. Benimde arasında bulunduğum bir grubun düşüncesi ise "Serdar gol yiyeceğine amatör veya hatalı Ramazan gibi gençlermiz yesin böyle golleri kendi evladımızdır deyip bağrımıza basarız". 

Altyapıdan çıkan oyuncularımızı görmekten mutluluk duyan taraftarlar olarak genel görüşümüz ise kaleyi altyapımızdan çıkmış bu gençlere bırakmak. Altyapıdan çıkan futbolcularımızı sahada görmek ve gelişimini takip etmeyi seven bir taraftar grubu olmamız hatalı da olsa, amatörce de olsa o gollerin Serdar yerine kendi kalecilerimiz tarafından yenmesi daha affedici de olmamızı sağlıyor açıkçası.


20 yaşındaki kalecimiz Ramazan Köse
"Neden Ramazan veya Özkan?" sorusuna en iyi cevap ise taraftarlarımızdan Orcan Yiğit'le Beer Bus'ta otururken yaptığımız konuşmada geçti. Orcan o gün Serdar'ı eleştirirken " A milli takım dışında alt yaş gruplarının hepsine kaleci gönderen bir kulüp Gençlerbirliği ve biz hala Serdar'dan medet umuyoruz" demişti. Haklıydı hem de çok haklıydı. Şener Özcan gibi U-17 şampiyonasında önemli başarılara imza atmış Milli Takımın kalecisini, Ercüment Kafkasyalı gibi ümit milli takımda forma giymiş kaleciyi Gençlerbirliği A takımında hiç göremeden gönderdik. 

Özkan Karabulut ise U-15'ten Ümit Milliye kadar her kategori de oynamış bir kalecimiz var. İyi kötü, bata-çıka bir şekilde tecrübe sahibi olacaktır kaleyi kendisine devrettiğimiz zaman. Kendisini Serdar'ın sakatlandığı Ankaragücü maçında kaleye geçerek kanıtlamıştı zaten Özkan'da, bir şekilde daha tescilli Özkan'ın kaleciliği.

Kendisi Danone Uluslar Kupası'nda Türkiye'nin kalesini korumuş ve "Turnuvanın En Değerli Kalecisi" ödülünü Zinedine Zidane gibi bir ismin elinden almış kaleci. Zidane ile olan resmi, turnuvada yaptığı bir kurtarışın resmi ve ödülü hala kulüp binasında sergilenmekte. Gençlerbirliği kültürünü bilen ve bizim evladımız olarak benimsediğimiz Özkan bu takımın, Ramazan gibi, Soner gibi geleceğidir. Açıkçası kaleyi ona devretmek ve Gençlerbirliği formasını doğru dürüst giymeden Gökhan Gönül gibi transfer olmasına müdahale etmek gerek diye düşünüyorum. Bu kaleci israfının önüne ancak bu şekilde geçeriz diye düşünmekteyim.

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails
Bu blog BloggerV.com üyesidir.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Bu Blogda Ara