30 Mart 2010 Salı
Bir Zaman "Gençler" Forması Giydiler! #3
28 Mart 2010 Pazar
Tribün Güzel, Oyun Kötü, Direklerin Günü!
Maça gelirsek, antreman havasında geçti uzun süre, kimin ne yaptığı belirsiz bir şekilde ve top kayıplarıyla 30 dakika geçti. Cem Can sol kanatta mecburi oynadı ve sırıttı başlarda. Çok korner kazandılar ve atsa Diyarbakır ancak bu duran toplardan atabilirdi. Bir de ilk dakikalarda İlhan'ın yaptığı hata vardı ki gol olabilirdi Bebbe'nin becerisizlikliği diyelim. İlhan çok bocaladı bu maçta gerçi beklenmeyen bir şekilde. Derken Mustafa Pektemek'in golü geldi ve ataklarımız başladı. Diyarbakır çözüldü. Kaptığımız her topta kaleye gitsek harcamadan farka koşuyor olurduk ancak takım üstünde bir ciddiyetsizlik ve bezmişlik var. Takımın sıralamadaki rahat ve amaçsız konumu sanırız futbolculara fazlasıyla yansımış durumda.
Bu takımda Kahe'nin olması şart. Girmesiyle kendini farkettiriyor. Ve en önemli diğer isimse Hurşut. Oyundan çıktığı anda olan az bir heyecan varsa oda kaçtı gitti. Topu aldığı anda heyecan yaratmasını biliyor ki direkten dönen bir topta kendisine aittir. Mustafa Pektemek çok zayıf kalıyor ama yine yararlı olabiliyor bu maçta da Hurşut sayesinde biraz daha iyi gördüm kendisini. Sandro'da şanssızlık var sanırım, Trabzon maçında bizi öne geçirecek rahat pozisyonda vurduğu ve direkten dönen pozisyonun aynısını bu maçta da buldu ve yine topu direğe vurmayı başardı. Ayrıca Kerem ve Sandro'nun uzaktan vurduğu birer top daha direkte patladı. Bu kadar direğe rağmen bir çok gol atabileceğimiz bir maçtı. Kontrataklarda da Hurşut dışında becerebilen adamımızın olmadığı bu maçta görüldü. Yine de Sandro'nun bu kadar pozisyon bulması eski günlere nazaran hırsının(!) göstergesi diye yorumladım.
26 Mart 2010 Cuma
Diyabakır Maçımız Muhtemel 11'i!
Gençlerbirliği Ve Rakiplerimiz 2009-2010 Sezonu 27. Hafta
Yeni Ankara Stadyumu
23 Mart 2010 Salı
Bir Zaman "Gençler" Forması Giydiler! #2
1945 yılının Gençlerbirliği kadrosunun başarılı hücum hattının tekniğiyle öne çıkan ismiydi Burhan Doğançay. Geliş hikayesini anlattığı, Tanıl Bora'nın "Ankara Rüzgarı" isimli Gençlerbirliği tarihi kitabında, "Benim iki büyük aşkım oldu. Biri resim, bir diğeri de spor" diye başlıyor. "Mektebin bahçesinde, mahallede, tenis topu kadar topla, akşam sabah futbol oynar , patlamış su borularından su içerdik... O zaman Ankara'da belki otuz tane takım vardı. Belki yirmi tane de askeri takım vardı. Ama esasında Ankara'da 3 tane takım vardı benim gördüğüm; Demirspor, Ankaragücü, Gençlerbirliği... Liseden sonra, gönlümüz tabii hep Gençlerbirliği'nde..." der büyük üstad. Turhan Ogan'ın mahalleden ve üniversiteden yakın arkadaşı olduğunu, Turhan Ogan'ın da Gençlerbirliği'ne yıllarca başkanlık yapmış Orhan Şeref Apak'a ve Keşfi Tarlan'a yakın olduğunu belirtiyor ve arkadaşının ısrarıyla Gençlerbirliği'nde antremana çıkar. Sahada 30-40 kişi tek topla antreman yapar, Burhanettin Doğançay'da kendi dediğine göre fena oynamaz ancak o kadar kişi arasında yüzüne bakan olmamasından şikayetçi olup o sıra Etimesgut da kurulan sivil bir takım olan Havagücü'nde oynamaya başlar. Turhan Ogan kendisine "ayıp ettin" deyince durumu açıklar. O sırada Burhan Doğançay'ın maçlarını izleyen Orhan Şeref Apak; "Burhan'ı muhakkak almamız lazım" der. Ve bu iki isimin girişimiyle Burhanettin Doğançay Gençlerbirliği'ne kazandırılır.
1946 Türkiye Futbol Birinciliği finallerinde, ilk maçta Beşiktaş mağlup edilip, finalde Eskişehir Demirspor mağlup edilerek şampiyonluğa ulaşılmış fakat Burhanettin Doğançay hasta olduğundan final maçını kaçırıp şansızlık yaşamıştır. Daha sonrasında ise eğitimi için futbolu bırakmış ancak sanattan kopmayıp bütün hukukçu ve ekonomist kimliğini gölgede bırakacak kadar başarılı bir ressam olmuştur.
1984- ENKA Sanat ve Bilim Ödülü
1992- Rusya Kültür Bakanlığı Takdir Madalyası
1995- T.C. Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü ve Madalyası
2004- Ankara Hacettepe Üniversitesi ‘’Sanatta Onursal Doktora’’ Belgesi
2005- Art Forum Ankara Plastik Sanat Fuarı ‘’Sanat Onur Ödülü’’
2005- Art İstanbul Uluslararası Çağdaş Sanat Buluşması ‘’Sanata Katkı Ödülü’’
22 Mart 2010 Pazartesi
1600. Golümüz Mustafa Pektemek'ten!
Süper Lig'in 26. haftasında Sivasspor'a konuk olan ekibimiz ilk yarıyı 24. dakikada Mustafa Pektemek'in attığı golle 1-0 önde kapattı.
Bu gol aynı zamanda Gençlerbirliği'nin 1. lig tarihi boyunca attığı 1600. gol olarak tarihe geçti.
1959'dan günümüze tüm birinci lig maçlarının yer aldığı "Ebedi Puan Cetveli"nde 8. sırada yer alan ekibimiz bu golle birlikte ligde 1600 gol barajına ulaşan 6. takım oldu. 1600 golü aşan diğer beş takım Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor ve Ankaragücü.
Kaynak : www.gencler.org
Bende bu haber üzerine nice 1600 gole demekten başka bir şey bulamıyorum. Ne de olsa "Mustafa Pektemek Gol Demek Gol Demek!"
Sonunda Galibiyet!
İkinci yarının başında Sivas'ın atakları oldukça yoğunlaşmış ve bizden biraz daha istekli görünüyorlardı ancak bu anlarda da kalecimiz Serdar farkını ortaya koyup kurtarışlarıyla takımımızı rahatlatmış. Thomas Doll'un dediği gibi doğru yerlerde akıllı davranarak kazanmışız maçı gerçekten. 2-0'lık galibiyet, Kahe ve Mustafa'nın goller bulması, Hurşut'un geri dönüşü umut verici gelişmeler. Üzerimizdeki ölü toprağı kalktı gibi. Gibi diyorum çünkü son 2-3 senedir istikrarsız takım lakabıyla anılıyoruz, yorum yaparken bende emin konuşamıyorum bir türlü. Üst sıraları biraz daha yakalamak açısından Diyarbakırspor maçı büyük önem kazandı şimdi. Saçmalamayıp Diyarbakır'dan üç puanı alırsak sezon başı yaşadığımız heyecanları, tekrar yaşayabilceğimize inanıyorum.
20 Mart 2010 Cumartesi
Sivasspor Maçı Muhtemel 11'imiz!
Gençlerbirliği Ve Rakiplerimiz 2009-2010 Sezonu 26. Hafta
16 Mart 2010 Salı
Bir Zaman "Gençler" Forması Giydiler! #1
14 Mart 2010 Pazar
Doğum Günün Kutlu Olsun Gençlerbirliği'm!
13 Mart 2010 Cumartesi
Beraberlik? İyi Diyelim İyi Olsun!
Fenerbahçe'nin puan kayıpları yüzünden stresli olması, bizimde 8 haftadır kazanamamamız maçın gerginleşmesine sebep oldu. Hakem Orhan'a gelen dirseği görüp söylemeyen 4. hakeme kızdı zaten. Onun dışında kartlar bize biraz daha rahat çıktı gibi gördüm. Emre'nin Tozo'ya yaptığı 3 hareketi görmeyen hakem, Vranjes'e yaptığı hareketten sonra sarı kartını çıkardı. Ama bize gösterilen kartlarda haklıydı, doğru tespitlerdi. Serdar'ın Thomas Doll'dan aldığı taktikle vakit geçirme çabaları benimde hoşuma gitmiyor. İtici yapıyor takımımızı, Gençlerbirliği güzel futbolun temsilcisidir, bu bağlamda bir daha görmeyiz umarım diyorum bu tarz vakit geçirmeleri. Thomas Doll'u son haftalarda bu taktiği yüzünden eleştiriyordum ama bir yandanda ligdeki konumumuz yüzünden acaba yanlış mı yapıyorum diyordum. Maç sonu Rıdvan Dilmen'in Ertuğrul Sağlam - Doll karşılaştırması oldukça başarılıydı. Kadro kalitesine değinen Doll'u eleştirip Sağlam'ın geride olduğu maçlarda bile hücum oyuncusu sokmasını örnek vererek risk almadan olmaz demeye getirdi. Tespit doğru ama bir yandan Gençlerbirliği'ni izleyen biri olarak bizde risk almaya gelmiyor diyebiliyorum.
12 Mart 2010 Cuma
Ankara Arena Yaza Yetişir Mi?
Gençlerbirliği Ve Rakiplerimiz 2009-2010 Sezonu 25. Hafta
1 Mart 2010 Pazartesi
Tat Yok, Tuz Yok!
Son haftalarda oyuncularda istek namına çok fazla birşey göremiyoruz. Öyle ki bu maçta Patiyo bile forma şansı bulmuş oyuncular oynamak için bu kadar isteksiz davranınca. Ceza verildi, sorunlu morunlu haberleri çıkarken oynamayacak diye beklediğimiz Vassell bile bize gol atmışken bizim oyunculara rahat batıyor demek geliyor içimden. Kahe dile getirmiş formsuzluğunu ileride top tutamadık demiş ama daha vurgulu söylemesi gerekiyor yönetim anlasın durumu; "yalnız kalıyorum" demeli. Hoş bu yönetim zaten sezon sonu sözleşmesi bitiyor diye susturmak amaçlı gönderir Kahe'yi de.
Thomas Doll'dan kaynaklı sıkıntı da yönetimin bu anlayışıyla ilgili. Tamam, Thomas Doll zamanlı zamansız Almanya'ya gidip takımı yalnız bırakıyor bu çok önemli bir sorun ama hala üçün beşin lafını eden yönetim 1 aydır Thomas Doll ile sözleşme imzalayacak. Bulunan bahaneler hocanın da kafasını meşgul eder bu da takıma yansıyor doğal olarak. Para mevzusunda kendilerini haklı çıkarmak için bir de Gaziantep devreye girdi fiyat arttı diyorlar. Madem hoca tehdit ediyor bak buraya giderim diye uğraşma gönder gitsin. Bize kişilikli adamlar lazım. Tabi ki yerine getirilecek isimler arasında Hikmet Karaman ile Erdoğan Arıca'nın ismi de geçmesin yeter. Ancak bana kalırsa yönetimin uydurduğu hikayeler bunlar. Bu sözleşme sorunu yılan hikayesine döndü, giderek düğümleniyor. Kördüğüm olmadan çözülmeli yoksa bu durum çözülmedikçe bize galibiyette, puan almakta en önemlisi güzel futbolda haram.