Jorge "Chancha" Rinaldi... 1989-1990 sezonunda Gençlerbirliği'ne gelen 2 Arjantinliden en kariyerlisi. Vatandaşı Hugo Zacarias ile geldiği sezon büyük heyecan yaşatmış Gençlerbirliği taraftarlarına. Taraftarlar bu Arjantinli ikiliyi görmek için maçlara akın ediyorlarmış bugünün tersine. Aslında taraftarın bugünde aradığı şeyi, o zaman yapmış İlhan Cavcav yönetimi. Sırf ülkeleri Arjantin diye bu kadar heyecan yarattığını düşünmeyin Rinaldi'nin. Dedik ya O, iki Arjantinli'den en kariyerlisi...30 Mart 2010 Salı
Bir Zaman "Gençler" Forması Giydiler! #3
Jorge "Chancha" Rinaldi... 1989-1990 sezonunda Gençlerbirliği'ne gelen 2 Arjantinliden en kariyerlisi. Vatandaşı Hugo Zacarias ile geldiği sezon büyük heyecan yaşatmış Gençlerbirliği taraftarlarına. Taraftarlar bu Arjantinli ikiliyi görmek için maçlara akın ediyorlarmış bugünün tersine. Aslında taraftarın bugünde aradığı şeyi, o zaman yapmış İlhan Cavcav yönetimi. Sırf ülkeleri Arjantin diye bu kadar heyecan yarattığını düşünmeyin Rinaldi'nin. Dedik ya O, iki Arjantinli'den en kariyerlisi...28 Mart 2010 Pazar
Tribün Güzel, Oyun Kötü, Direklerin Günü!
Diyarbakırspor engelini tek golle geçmeyi başardık ve Gençlerbirliği tribününde izlediğim en ilginç maçlardan birine sahne oldu bu maç. Kazandık, daha atak oynayan bizdik lakin oyun oldukça sıkıcı bir havadaydı. Buna rağmen 4 topumuzda direkte patladı. Başka bir yerde 4 topumuz direkte patladı diye anlatsam çok zevkli maç olduğunu düşünür eminim insanlar ancak oldukça ruhsuz oynadık ve fark atabileceğimiz bir karşılaşmayı 1-0'lık galibiyetle ve az kalsın son dakikada zorla yiyeceğimiz bir golle berabere bitirecektik.
Maça gelirsek, antreman havasında geçti uzun süre, kimin ne yaptığı belirsiz bir şekilde ve top kayıplarıyla 30 dakika geçti. Cem Can sol kanatta mecburi oynadı ve sırıttı başlarda. Çok korner kazandılar ve atsa Diyarbakır ancak bu duran toplardan atabilirdi. Bir de ilk dakikalarda İlhan'ın yaptığı hata vardı ki gol olabilirdi Bebbe'nin becerisizlikliği diyelim. İlhan çok bocaladı bu maçta gerçi beklenmeyen bir şekilde. Derken Mustafa Pektemek'in golü geldi ve ataklarımız başladı. Diyarbakır çözüldü. Kaptığımız her topta kaleye gitsek harcamadan farka koşuyor olurduk ancak takım üstünde bir ciddiyetsizlik ve bezmişlik var. Takımın sıralamadaki rahat ve amaçsız konumu sanırız futbolculara fazlasıyla yansımış durumda.
Bu takımda Kahe'nin olması şart. Girmesiyle kendini farkettiriyor. Ve en önemli diğer isimse Hurşut. Oyundan çıktığı anda olan az bir heyecan varsa oda kaçtı gitti. Topu aldığı anda heyecan yaratmasını biliyor ki direkten dönen bir topta kendisine aittir. Mustafa Pektemek çok zayıf kalıyor ama yine yararlı olabiliyor bu maçta da Hurşut sayesinde biraz daha iyi gördüm kendisini. Sandro'da şanssızlık var sanırım, Trabzon maçında bizi öne geçirecek rahat pozisyonda vurduğu ve direkten dönen pozisyonun aynısını bu maçta da buldu ve yine topu direğe vurmayı başardı. Ayrıca Kerem ve Sandro'nun uzaktan vurduğu birer top daha direkte patladı. Bu kadar direğe rağmen bir çok gol atabileceğimiz bir maçtı. Kontrataklarda da Hurşut dışında becerebilen adamımızın olmadığı bu maçta görüldü. Yine de Sandro'nun bu kadar pozisyon bulması eski günlere nazaran hırsının(!) göstergesi diye yorumladım. 26 Mart 2010 Cuma
Diyabakır Maçımız Muhtemel 11'i!
Gençlerbirliği Ve Rakiplerimiz 2009-2010 Sezonu 27. Hafta
Yarın (cumartesi) Ankara'da Diyarbakırspor ile karşılacağız. İlk yarı da iyi oyun oynayıp mağlup olduğumuz ekibi yenersek iyiden iyiye rahatlamış ve üst sıraların bir ucunuda tutmuş olacağız. Tabii kazanmamızın en büyük faydalarından birini de Ankaragücü görecek ve ateş hattında en büyük rakiplerinden biri Diyarbakırspor'a puan olarak fark atmak için şans yakalayacak.Yeni Ankara Stadyumu
UEFA Euro 2016 adayı olan ülkemizin, bu proje hakkında bilgilerinin olduğu internet sitesi http://www.euro2016adayiturkiye.com adresinde Ankara'da yapılması düşünülen stadyumun illüstrasyonu mevcutmuş yeni farkettim. Bugün kü 19 Mayıs yıkılıp yerine üst resimde görülen tarzda bir stadyum yapılacak. Umut verici tabi Türkiye'nin başkentinde modern bir stadyum olacak olması. Ankara Arena ve futbol alanı seçilen Gençlik Parkı ile o bölgeyi baştan aşağıya eğlenceli spor merkezi haline getirecekler. Tabiki şu an hepsi bir proje ve yaklaşık 2 ay sonra Euro 2016 bize verilmezse bu stat yapılacak mı meçhul?23 Mart 2010 Salı
Bir Zaman "Gençler" Forması Giydiler! #2
BURHAN DOĞANÇAY
1945 yılının Gençlerbirliği kadrosunun başarılı hücum hattının tekniğiyle öne çıkan ismiydi Burhan Doğançay. Geliş hikayesini anlattığı, Tanıl Bora'nın "Ankara Rüzgarı" isimli Gençlerbirliği tarihi kitabında, "Benim iki büyük aşkım oldu. Biri resim, bir diğeri de spor" diye başlıyor. "Mektebin bahçesinde, mahallede, tenis topu kadar topla, akşam sabah futbol oynar , patlamış su borularından su içerdik... O zaman Ankara'da belki otuz tane takım vardı. Belki yirmi tane de askeri takım vardı. Ama esasında Ankara'da 3 tane takım vardı benim gördüğüm; Demirspor, Ankaragücü, Gençlerbirliği... Liseden sonra, gönlümüz tabii hep Gençlerbirliği'nde..." der büyük üstad. Turhan Ogan'ın mahalleden ve üniversiteden yakın arkadaşı olduğunu, Turhan Ogan'ın da Gençlerbirliği'ne yıllarca başkanlık yapmış Orhan Şeref Apak'a ve Keşfi Tarlan'a yakın olduğunu belirtiyor ve arkadaşının ısrarıyla Gençlerbirliği'nde antremana çıkar. Sahada 30-40 kişi tek topla antreman yapar, Burhanettin Doğançay'da kendi dediğine göre fena oynamaz ancak o kadar kişi arasında yüzüne bakan olmamasından şikayetçi olup o sıra Etimesgut da kurulan sivil bir takım olan Havagücü'nde oynamaya başlar. Turhan Ogan kendisine "ayıp ettin" deyince durumu açıklar. O sırada Burhan Doğançay'ın maçlarını izleyen Orhan Şeref Apak; "Burhan'ı muhakkak almamız lazım" der. Ve bu iki isimin girişimiyle Burhanettin Doğançay Gençlerbirliği'ne kazandırılır.
1946 Türkiye Futbol Birinciliği finallerinde, ilk maçta Beşiktaş mağlup edilip, finalde Eskişehir Demirspor mağlup edilerek şampiyonluğa ulaşılmış fakat Burhanettin Doğançay hasta olduğundan final maçını kaçırıp şansızlık yaşamıştır. Daha sonrasında ise eğitimi için futbolu bırakmış ancak sanattan kopmayıp bütün hukukçu ve ekonomist kimliğini gölgede bırakacak kadar başarılı bir ressam olmuştur.1984- ENKA Sanat ve Bilim Ödülü
1992- Rusya Kültür Bakanlığı Takdir Madalyası
1995- T.C. Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü ve Madalyası
2004- Ankara Hacettepe Üniversitesi ‘’Sanatta Onursal Doktora’’ Belgesi
2005- Art Forum Ankara Plastik Sanat Fuarı ‘’Sanat Onur Ödülü’’
2005- Art İstanbul Uluslararası Çağdaş Sanat Buluşması ‘’Sanata Katkı Ödülü’’
22 Mart 2010 Pazartesi
1600. Golümüz Mustafa Pektemek'ten!

Süper Lig'in 26. haftasında Sivasspor'a konuk olan ekibimiz ilk yarıyı 24. dakikada Mustafa Pektemek'in attığı golle 1-0 önde kapattı.
Bu gol aynı zamanda Gençlerbirliği'nin 1. lig tarihi boyunca attığı 1600. gol olarak tarihe geçti.
1959'dan günümüze tüm birinci lig maçlarının yer aldığı "Ebedi Puan Cetveli"nde 8. sırada yer alan ekibimiz bu golle birlikte ligde 1600 gol barajına ulaşan 6. takım oldu. 1600 golü aşan diğer beş takım Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor ve Ankaragücü.
Kaynak : www.gencler.org
Bende bu haber üzerine nice 1600 gole demekten başka bir şey bulamıyorum. Ne de olsa "Mustafa Pektemek Gol Demek Gol Demek!"
Sonunda Galibiyet!
2010'un ve ikinci yarının (hükmen galibiyet dışında) ilk galbiyetini Sivas deplasmanında almayı başardık. Bu galbiyetle Sivas'ı biraz daha ateş hattına iterken biz de artık ligde kalma yolunda çok sıkıntı çekmeyeceğiz gibi.
İkinci yarının başında Sivas'ın atakları oldukça yoğunlaşmış ve bizden biraz daha istekli görünüyorlardı ancak bu anlarda da kalecimiz Serdar farkını ortaya koyup kurtarışlarıyla takımımızı rahatlatmış. Thomas Doll'un dediği gibi doğru yerlerde akıllı davranarak kazanmışız maçı gerçekten. 2-0'lık galibiyet, Kahe ve Mustafa'nın goller bulması, Hurşut'un geri dönüşü umut verici gelişmeler. Üzerimizdeki ölü toprağı kalktı gibi. Gibi diyorum çünkü son 2-3 senedir istikrarsız takım lakabıyla anılıyoruz, yorum yaparken bende emin konuşamıyorum bir türlü. Üst sıraları biraz daha yakalamak açısından Diyarbakırspor maçı büyük önem kazandı şimdi. Saçmalamayıp Diyarbakır'dan üç puanı alırsak sezon başı yaşadığımız heyecanları, tekrar yaşayabilceğimize inanıyorum. 20 Mart 2010 Cumartesi
Sivasspor Maçı Muhtemel 11'imiz!
Gençlerbirliği Ve Rakiplerimiz 2009-2010 Sezonu 26. Hafta
26. Hafta da Sivas'ta ilk maçı 2-0 kazandığımız Sivasspor'a karşı oynayacağız. 8-9 haftadır galibiyet yüzü göremeyen takımımız, şeytanın bacağını kırmayı kılpayı kaçırdığı Fenerbahçe maçından sonra üç puan istiyor.16 Mart 2010 Salı
Bir Zaman "Gençler" Forması Giydiler! #1


14 Mart 2010 Pazar
Doğum Günün Kutlu Olsun Gençlerbirliği'm!
Bugün 14 Mart, Cumhuriyet ile yaşıt Gençlerbirliği'min doğum günü. Kırmızı-Siyah rengimizin hiç bir zaman ayrılmamasını, şanlı tarihimize hiç bir zaman gölge düşmemesini dilerken, başta takımın kurucuları Ankara Sultanisi öğrencileri olmak üzere, futbolculuğuyla, yöneticiliğiyle, taraftarlığıyla Gençlerbirliği'ne hizmet etmiş herkesi saygıyla anıyor ve selamlıyorum. En güzel kırmızın, en asil siyahınla, Türk futbolunun bu taraftarı olduğum şanlı takımının doğum gününü kutluyorum. İyi ki doğdun GENÇLERBİRLİĞİ'M, iyi ki varsın ULU ÇINAR!
13 Mart 2010 Cumartesi
Beraberlik? İyi Diyelim İyi Olsun!
Uzun zaman sonra korkak futbolumuzdan puan çıkarmayı başardık. Rakip Fenerbahçe diye yine sahaya sürülen kadro korkaktı. Mustafa Pektemek ileride yalnız bırakılmış, ona destek sağlayabilecek bir Sandro, bir de Harbuzi vardı. Orta alanda Tozo, Vranjes, Cem Can üçlüsü defansif ağırlıklı futbolun habercisi oldu. Buna karşılık yedekteki isimlere bakıldığından, Kahe, Hurşut ve Burhan üçlüsünü gördük. Yedeklerin hali bile takımın oyununa ipucu verdi. Fenerbahçeli futbolcularda hiçbirşey yok. Korkak oynamasak 3 puanı çıkarabileceğimiz bir maçtı, bu kadroya rağmen! Son dakikalarda verilen istatistiklerde Fenerbahçe şutlarda 7'de 0 çekerken biz 6da 2 isabet ile oynuyorduk. Cem Can'ın Harbuzi'nin kaçan şutları içimizi eritti. Hurşut olsaydı farklı olurdu demiştir diye tahmin ediyorum Gençlerbirliği taraftarları.
Fenerbahçe'nin puan kayıpları yüzünden stresli olması, bizimde 8 haftadır kazanamamamız maçın gerginleşmesine sebep oldu. Hakem Orhan'a gelen dirseği görüp söylemeyen 4. hakeme kızdı zaten. Onun dışında kartlar bize biraz daha rahat çıktı gibi gördüm. Emre'nin Tozo'ya yaptığı 3 hareketi görmeyen hakem, Vranjes'e yaptığı hareketten sonra sarı kartını çıkardı. Ama bize gösterilen kartlarda haklıydı, doğru tespitlerdi. Serdar'ın Thomas Doll'dan aldığı taktikle vakit geçirme çabaları benimde hoşuma gitmiyor. İtici yapıyor takımımızı, Gençlerbirliği güzel futbolun temsilcisidir, bu bağlamda bir daha görmeyiz umarım diyorum bu tarz vakit geçirmeleri. Thomas Doll'u son haftalarda bu taktiği yüzünden eleştiriyordum ama bir yandanda ligdeki konumumuz yüzünden acaba yanlış mı yapıyorum diyordum. Maç sonu Rıdvan Dilmen'in Ertuğrul Sağlam - Doll karşılaştırması oldukça başarılıydı. Kadro kalitesine değinen Doll'u eleştirip Sağlam'ın geride olduğu maçlarda bile hücum oyuncusu sokmasını örnek vererek risk almadan olmaz demeye getirdi. Tespit doğru ama bir yandan Gençlerbirliği'ni izleyen biri olarak bizde risk almaya gelmiyor diyebiliyorum. 12 Mart 2010 Cuma
Ankara Arena Yaza Yetişir Mi?
Konu Ankara olunca futboldan ilk kez sıyrılıp basketbol hakkında ilk yazımı yazayım dedim. Aşağıda ki resimler bu yaz yapılacak olan 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası'na ev sahipliği yapacak salonlardan birine; Ankara'da yapımı süren Ankara Arena'ya ait. Türk insanının genel özelliklerinden yumurta kapıya dayanınca çalışmaya başlamanın en büyük örneğidir. Ankara'mıza modern bir basketbol sahası kazandıracağız ancak bunun illa ki bir organizasyon vesilesiyle olması şart mıydı? Organizasyon'un Türkiye'ye veriliş tarihi ve bu binanın yapım tarihi arasında ki uçurumda sorgulanacak cinsten. Yine buna da şükretmek gerek diyorum. Şurda yaza çok az kaldı. Ankara'da milli takımımız oynayacak ve satışa sunulan kombineler çoktaaaan tükenmiş durumda. Ahmet Günen ağabeyimin objektifinden 9 Mart 2010 tarihli bu resimlere bakıp inşaat sektörünün gelişmiş olmasını umuyorum. Hızlı yapacağız derken facialara yol açan (bkz. hızlandırılmış tren) memleketimde umarım bu iş düzgün olur.
Gençlerbirliği Ve Rakiplerimiz 2009-2010 Sezonu 25. Hafta
Uzun internetsiz günlerin sonunda yazmaya başlayabildim. Uzun süre gerek işler gerek internet yoksunluğu bir türlü yazamamıştım arada Trabzon maçı da kaynadı haliyle ama hala ilkelliğini korusada kaldığım öğrenci yurdunun imkanlarıyla bu kadar olabildi deyip affınıza sığınıyorum ve hemen yarın ki maçımız olan Fenerbahçe analizini kendimce yapmak istiyorum.1 Mart 2010 Pazartesi
Tat Yok, Tuz Yok!
Başkent derbisinden maç öncesi yazımda da belirttiğim üzere tat vermeden ayrıldık. İlk yarıya fırtına şeklinde başlayan Gençlerbirliği'nden eser yok. Devre arasında defalarca belirttiğimiz gibi bu takıma forvet şarttı ancak bir türlü transfer edilmedi. Sonuç ortada. Hiç takviye yapılmamış sayılan bir takımı hala ilk 10'da tutması Thomas Doll'un başarısıdır elbet ama kendisiyle ilgili sıkıntılar olduğunu düşünüyorum.Son haftalarda oyuncularda istek namına çok fazla birşey göremiyoruz. Öyle ki bu maçta Patiyo bile forma şansı bulmuş oyuncular oynamak için bu kadar isteksiz davranınca. Ceza verildi, sorunlu morunlu haberleri çıkarken oynamayacak diye beklediğimiz Vassell bile bize gol atmışken bizim oyunculara rahat batıyor demek geliyor içimden. Kahe dile getirmiş formsuzluğunu ileride top tutamadık demiş ama daha vurgulu söylemesi gerekiyor yönetim anlasın durumu; "yalnız kalıyorum" demeli. Hoş bu yönetim zaten sezon sonu sözleşmesi bitiyor diye susturmak amaçlı gönderir Kahe'yi de.
Thomas Doll'dan kaynaklı sıkıntı da yönetimin bu anlayışıyla ilgili. Tamam, Thomas Doll zamanlı zamansız Almanya'ya gidip takımı yalnız bırakıyor bu çok önemli bir sorun ama hala üçün beşin lafını eden yönetim 1 aydır Thomas Doll ile sözleşme imzalayacak. Bulunan bahaneler hocanın da kafasını meşgul eder bu da takıma yansıyor doğal olarak. Para mevzusunda kendilerini haklı çıkarmak için bir de Gaziantep devreye girdi fiyat arttı diyorlar. Madem hoca tehdit ediyor bak buraya giderim diye uğraşma gönder gitsin. Bize kişilikli adamlar lazım. Tabi ki yerine getirilecek isimler arasında Hikmet Karaman ile Erdoğan Arıca'nın ismi de geçmesin yeter. Ancak bana kalırsa yönetimin uydurduğu hikayeler bunlar. Bu sözleşme sorunu yılan hikayesine döndü, giderek düğümleniyor. Kördüğüm olmadan çözülmeli yoksa bu durum çözülmedikçe bize galibiyette, puan almakta en önemlisi güzel futbolda haram.


