25 Ekim 2009 Pazar

Güzel Futbol, Acı Sonuç

Olmadı, bu sefer güzel oyuna bir beraberlik dahi gelmedi. Haftalarca güzel oyunlarla berabere kaldığımız ligin 10. haftası, çantada keklik gözüyle baktığımız Diyarbakırspor'a çok acı bir şekilde mağlup olduk maalesef. Hep yazıyordum, güzel oyunlarla gelen beraberlikler çok üzücü, kaçan galibiyetler falan filan derken, bu yenilgi hepsinden kötü oluyormuş gerçekten. Maça gidemediğim özetlerden izledim tabi ki maçı ve gol kaçırma rekoru nasıl kırılırmış hakkında bir ders verilse gösterilmesi gereken bir maç gerçekten.
Özeti izlemeye başladığım anda kaçan gol pozisyonları saçımı başımı yoldurdu cidden. Hele kaçan ilk gol varki "boş kaleye nasıl itilemez o top?" diye düşünürken kaçıran ismin Patiyo olduğunu söyleyince spiker, nedenini anlamam için verilmiş cevap olarak suratıma tokat gibi yapıştı. Bu adamdan futbolcu olmaz demekten dilimde tüy bitti ama Thomas Doll sıfırdan adam yaratmanın peşindeyse birşey diyemeyeceğim. Mecburiyetten oynatıldı desem, Burhan ne kadar istikrarsız da olsa o haliyle Patiyo'dan daha futbolcu en azından. Harbuzi'nin yokluğu hiç birşey kaybettirmemiş bize diye düşünüyorum. Hatta oynadığımız en güzel oyunlardan biri olarak gözüküyor özetlerden. Üst üste ataklar ancak beceriksizliğin yanında şansızlıkta yeniden yanımızda yerini almış. Kahe'nin kafa vuruşu, Hurşit'in harika aşırtması, tekrar Kahe'nin şutu sürekli direkte patlamış. Yanlardan, kıyılardan, köşelerden geçen toplar derken bu kadar pozisyonda gol atamamak çıldırttı oturduğum yerde beni. O kadar pozisyonun ardından Diyarbakır'ın pozisyon değeri olmadan, Tazameta ile kalecimizin beklemdiği bir anda attığı güzel şut gol olup tek kurşunla boynumuzu eğdi. Ben bu kadar pozisyona o kadar dalmışım ki spiker maçta ikinci yarı deyince şaşırdım "nasıl bitmedi mi daha?" diye. İkinci yarı biraz daha az atak olsa da kaçan goller devam etti.

Hele Sandro'nun, Patiyo'yu aratmayan kale dibindeki vuruşu tam bir hayal kırıklığı. Uzun süreliği sakatlığının ardından maçlara sürekli olarak sonradan dahil olan Sandro, eski günlerini maalesef mumla aratıyor. Hacettepe'nin zor zamanlarının kurtarıcısı, benimde bütün Gençlerbirliği taraftarları gibi çok şey beklediği isim maalesef sakatlığın etkilerinden çok kurtulamamış gibi gözüküyor. Umarım bir an evvel kendine gelir, gerçek Sandro'nun öyle goller kaçırması imkansız ile eşdeğer bir durum. Herşeye rağmen güzel oyun tek tesellimiz. Böyle oynadıkça takımı izleme istediğim sürekli uyanıyor. Ersun Yanal'dan bu yana cidden böyle güzel futbol oynadığımızı hiç görmemiştim. O dönemde Türkiye Kupasında Beşiktaş ile yaptığımız 4-3'lük efsane maç gibi 2 hafta sonra Bursaspor ile yapacağımız maç beni heyecanlandırıyor oldukça. O zamanın 2 iyi futbol oynayan takımının mücadelesi harikaydı, bu senenin 2 harika futbol oynayan takımının mücadelesi umarım aynı kalite de ve heyecanda olur. Zaten bizim görmek istediğimizde sonuçtan çok güzel futbol, geçen sene ki futbol ile haketmediğimiz bu ligin en iyi futbolunu oynayan takımlarından biri olarak bir anlamda özür dilediğimizi düşünüyorum. Umarım güzel futbol daim olur. Böyle oyun oldukça, sonunda yenilgi acı olsada varım diyorum.
Bizi ancak haftaiçinde ki İstanbul Belediye maçı düzeltir. Bursa'dan 6 yemiş bir takım, bu maça çok asılacaktır, hele başında ki adam ligin en iyi teknik adamlarından biri olan Abdullah Avcı iken korkmamak elde değil. Ancak İbrahim Akın, Kanfory Sllya, Okan Buruk, kırmızı kart gören isimlerken hırsımızı, güzel futbol ile birleştirip hoş bir galibiyet almalıyız diye düşünüyorum. Bu ligden özür dilerken, geçen sene ki Alanyaspor faciasından sonra bir de Türkiye Kupasından özür dilemek lazım.
Not: İşlerimin yoğunluğu sebebiyle, daha doğrusu derslerimin yoğunluğu demeliyim, internet olanağı da bulamayınca maç öncesi yazımı yazamadım. Affınıza sığınırım. Saygılar.


Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails
Bu blog BloggerV.com üyesidir.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Bu Blogda Ara