31 Temmuz 2010 Cumartesi

Pazartesi Akşamı BlogFutbol'un Konuğuyuz!

Pazartesi akşamları saat 20:00-21:00 arası Radyospor'da canlı olarak gerçekleştirilen BlogFutbol isimli programın yapımcılarından Kerem Akbaş'ın mailiyle heyecanlandım bugün. Eğer bir problem olmazsa 2 Ağustos 2010 günü -yani bu pazartesi günü- gerçekleşecek yayına katılacağım.

Her pazartesi akşamı blogların, blog yazılarının okunduğu değerlendirildiği, Göknur Karakurt, Erdem Soncul ve Kerem Akbaş'ın hazırlayıp sunduğu programda bende bu vesileyle kendi blogumu tanıtacağım. Biraz blog, biraz Gençlerbirliği'nden konuşarak kısa da olsa kendimizi tanıtma fırsatı bulacağımız bu programı dinlemek isterseniz Pazartesi akşamı 20:00-21:00 saatlerinde Radyospor'u açmayı unutmayın.

Radyospor Ankara frekansı ; 105.1
Diğer frekansları görmek için ; http://www.radyospor.com/Frekanslar.aspx

İnternet üzerinden dinlemek yada hem izleyip hem dinlemek isterseniz aşağıda ki adresten Radyospor'a ulaşabilirsiniz;

30 Temmuz 2010 Cuma

Bir Zaman "Gençler" Forması Giydiler #6

İLHAN MANSIZ
Türk futbolunun en yakışıklı santraforlarından, bir Beşiktaş ve milli takım efsanesi İlhan Mansız'ın bir dönem Gençlerbirliği forması giydiğini biliyor muydunuz? Bu yazı dizisine uzun bir ara vermiştim hazır gündemde birşeyler yokken devam edeyim dedim ve bu sefer ki isim çoğu kişinin belki de şaşıracağı üzere İlhan Mansız. Şöhreti ve iyi futbolu biraz geç yakaladı ve erken söndü ancak yine de Türk futbol efsanelerinden biri İlhan.

Almanya doğumlu İlhan küçük yaşta baba ocağı Eskişehir'e kısa süreli de olsa dönerek Türkiye'ye ilk adımını atar ancak futbol yaşantısı yoktur. Ailesinin Almanya'da olmasıyla geri dönüş yapan İlhan, Köln genç takımına transfer olur. Ailesinin futbol yaşantısıyla birlikte kendi yaşamınıda Türkiye'de sürdürmesi konusunda İlhan'a yaptıkları baskı cevap verir ve Türkiye'deki ilk futbol kariyeri de başlamış olur.

İlhan Mansız'ın bu ilk Türkiye kariyeri başkentin Kırmızı-Siyahlıları olan Gençlerbirliği ile başladı. İlhan Cavcav'ın kendisini beğenerek almasında vardı elbet bir hikmet. Cavcav'a bıraksalar belki erken yaşta yıldız yapardı adaşı genç İlhan'ı ama fırsatı olmadan apar topar gönderildi. Gönderilişi O'nun için hayırlı mı oldu kötü mü oldu bilinmez ama belki de güzel futbolunu bize geç göstermesinde ki sebep oldu belki de. Bu kısa süreli maceranın sorumluları olarak kendisi, İlhan Cavcav ve dönemin teknik direktörü Metin Türel gösterilebilir. İlhan'ın uyum problemleri yüzünden sıkıntı çekmesine tahammül edemeyen Metin Türel 2 yıllık mukavelesi olan İlhan'ı 6 aylık periyotta sadece 2 lig maçında oynatıp biletini keser. Bu görüşünü İlhan Cavcav ile paylaşan Türel, İlhan Cavcav'ın tüm diretmelerine karşın bu oyuncuyu oynatmayacağını söyler tam bu sırada İlhan'ın dizinden sakatlanır ve ameliyat olması gerekir. Para deyince Allah canını alan İlhan Cavcav, ameliyat masraflarını reddedip oyuncu ile yollarını ayırır. İşte İlhan'ın müzmin sakatlığı asıl bu noktada başlar. Keşfedip parlatamadığımız oyunculardan biriside İlhan Mansız'dır.

Sonrasında tekrar Almanya, Türkiye derken uyum sorunları bizimle sınırlı kalmaz buralarda da devam eder. Kendini Samsunspor'da bulur. Buradayken Almanya'da yarım bıraktığı okulunu bitirmek ister ama son anda verdiği kararla Samsun'da kalır. Geri kalan hikayeyi çoğumuz biliyoru zaten. Tümer ile Samsun'dan Beşiktaş'a geçip burada adını 100. yıl kadrosunun efsaneleri arasına yazdırır. 2002 Dünya Kupasında 3.lük yolunu açan engellerden Senegal maçında attığı gol unutulmazlardan. Saç stili ve çekik gözleriyle Korelilerin de sevgilisi olan İlhan Kore'ye Vissel Kobe takımına transferinin ardından yaşadığı sakatlıklar sonunda kendisini Ankaragücü'nde , Hertha Berlin'de bulur ancak tutunamadı yakın zamanda da gördüğümüz üzere. Normale göre kısa şöhretine Süper Lig gol krallığı da sığdıran İlhan kendini dizilerde oyuncu olarak buldu son olarak.

6 aylıkta olsa 2 maçta da forma giyse, Türkiye'de ilk kariyerini Gençlerbirliği'nde 1995-1996 sezonunda geçiren İlhan, Gençlerbirliği tarihinin ilginç futbolcularından biri oldu benim gözümde. Beşiktaş efsanesinin yine Beşiktaş forması altında unutulmaz Beşiktaş-Gençlerbirliği Türkiye Kupası maçında Gökhan Tokgöz ile girdiği mücadele ve bize karşı attığı 3 gol ve iki takım tarafından oynanan mükemmel oyunda unutulmazlardandır.

Kimler Geldi, Kimler Geçti, Gelmedi Sizin Gibi Biri!

Bir süre önce blogda açtığım "Sizin Gençlerbirliği Efsaneniz Kim?" anketi dün gece itibariyle sona erdi. Şöyle sonuçlara baktığımda aslında çoğu futbolcu birbirinden ayrılamamış gözüküyor. Birbirine yakın sonuçlar çıksada birinciliği Josip Skoko almış. Taraflı tarafsız herkesin ortak görüşü Josip Skoko olurken 2. liği aynı oy oranına sahip Kona ve Filip Deams paylaşmış.
Tabii ki oyuncular insanların kişisel sebeplerine göre oylandı ancak ben sonuçlara bakarken ister istemez mana yükledim bu çıkan değerlere. Görüşüme göre insanların kendine yakın gördüğü yada efendiliğini kişiliğini sevdiği futbolcuları seçmesinin yanı sıra biraz da şu anda takımda eksik gördüğü noktaları düşünerek seçmiş sanırım. En büyük sorunda oyun kurucu sıkıntımız sanırım. Josip Skoko bu ankette lider çıkarken 2.liğin ardından 3. sırada bir diğer eski oyun kurucumuz Ahmed Hassan'ı görüyorum. Ziya Doğan'ın harcadığı Skoko'dan sonra ne Nick Carle, ne Harbuzi çare olabilmiş durumda oyun kurucu pozisyonuna. Tozo, Kerem gibi isimler zaten Skoko'nun yanında konuşulacak futbolcu değil. Bu sezon yine Harbuzi'ye bel bağlarken bir umut Michael Stewart'ın aradığımız oyun kurucu olmasını bekleyeceğiz.
Bir diğer eksik ise sol bek. Hatta şu an mevcut kadromuzda en sıkıntılı mevkiimiz. Filip Deams orayı tek başına çekip çeviriyordu. Gittikten sonra ne Jardler, ne Petkovic, ne Ergün Teber, ne Fatih Akyel hiç biri çare olamadı. Bu sezon Aykut bir nebze orada başarılı olduysa da sağ bekten devşirme olduğu için tam anlamıyla bir sol bek olamadı. Filip Deams gibi hücum yönü olan defans gücü yüksek bir adam bulmak zor. Hangi sol bek bizde oynadığı 4 sene boyunca 15 golü geçmeyi başarmış. Bırak 15'i 5 tane atan var mı?

Gol atmak demişken son resimde görülen Ümit Karan - Kona ikilisinden sonra takıma ciddi ciddi forvet gelmedi. Tek başına bir Youla'yı sayabiliriz belki ancak tarihimizin en golcü ismi olan ve Gençlerbirliği taraftarı olduğunu hiç çekinmeden açıklayabilen Kona gibisi asla gelmedi. Kahe'ler, Youla'lar ve vasat kimler geldi kimler geçti de yerini dolduramadı. Tarihimizin en pahalı ismi Ermin Zec'e umut bağladık ya şu sıralar sanmıyorum ki Kona gibi hem top tutup, hem de kale gördü mü affetmesin. Kahe ile Zec birleşip tek adam olsa ancak Kona kadar forvet olur inancındayım. Tarih dersi gibi olacak ama geçmişini bilmeyenin geleceği olmaz derler ya cidden doğru yönetim geçmişte nasıl başardıysa aldığı adamları deneme yanılmayla bulmak yerine bir kerede tam bulsada alsa bu durumda olur muyduk acep?

29 Temmuz 2010 Perşembe

Hazır(?)lık Kampı Bitti!

Sezon önce kampların yurtdışı ayağı olan Avusturya kampımızı tamamladık. Artık Ankara'da ligi karşılamadan önce ezeli rakibimiz Ankaragücü ile TSYD Kupasında test edeceğiz son olarak gücümüzü. Hazırlık maçlarının hiçbirini izleyemediğimizden bizim için asıl ölçüt olacak karşılaşma Ankaragücü maçı olacak. Bu maçtan önce skorlara ve haberlere değinerek bir değerlendirme yapacak olursak, başlıkta ki soru işaretinin sebebi olan gerçek çıkıyor karşımıza "gerçekten hazır mıyız?"

Hazırlık maçlarında Arsenal ile oynayacağımız söylendi başta, sonra anladık ki biri heyecan yaratmış yaptığımız takım Wigan oldu. Wigan'ı küçümsemiyorum kesinlikle. Hannover 96 ve Wigan gibi takımlarla maç yapmamız olumlu gücümüzü test etmek açısından. Yalnız skorlar iç açıcı değil. Bu iki takım dışında maç yaptığımız bir iki alt gömlek takıma da yenildiğimizi ve berabere kaldığımızı düşünürsek gol yollarında yine büyük sıkıntı var gibi.
Takımın futbolu pozitif yönde mi skorlar açıklamıyor bunu tabi ki ama son dakikada yenilen goller, maç anlatımlarında geçen tek tük pozisyonlar sezon öncesi alarm veriyor. Benim bütün bu maç haberlerinden çıkardığım bir varsayım var. O da şudur; sanırım Kahe'nin gidişiyle yine ileride top tutacak ve Zec'e gol attıracak adamımız yok. "Billy Mehmet, Kahe'nin yerini alabilir mi?" sorusunun cevabı biraz daha netleşiyor kafamda. Bu sonuçların nedeni olarak ikinci ve üçüncü ihtimal ise biraz daha iyimser. İkinci ihtimalde Thomas Doll'un farklı taktikler deneme çabasının ürünü olarak takımın bazı taktiklere alışmakta çektiği güçlük verilebilir. Ancak bu biraz daha zayıf ihtimal. Çıkan kadrolar düşünüldüğünde çoğunluklu olarak geçen sene ki taktiğe benzer taktikler görüyoruz, zaten bu durumda ilk ihtimalimizi güçlendiriyor. Üçüncü ihtimal ise takımın ardarda maçlar yapması sebebiyle ya yorgun ya da daha dinlenerek oynama çabası verilebilir ancak bunlarda zayıf ve yan ihtimaller gibi duruyor.

Wigan beraberliği, son dakika penaltı golüyle Hannover yenilgisi bir nebze de Sırp takımlarına karşı alınan yenilgi ve beraberlikler neyin nesidir çözemiyorum. TSYD maçında Ankaragücü karşısında göreceğiz bakalım gerçek oyunumuzu. Sorun neredeymiş daha iyi anlaşılacaktır diye umuyorum.

Yine de umut olsun bu benim şahsi gözlemimdir, hazırlık maçlarında kötü sonuçlar aldığımız ve böyle umutsuzluğa kapıldığımız seneler hep iyi geçti. Küme düşmekten kurtulduğumuz yıllarda hazırlık maçlarında çok iyi sonuçlar alıyorduk oysa. Totem motem yine de bir umut işte =).

26 Temmuz 2010 Pazartesi

Hayat Böyledir!

Uzun zamandır aradığım ancak bulamadığım bir videoyu Avustralya'lı Kankaların blogunda gördüm. TRT'nin Dünya Kupası programı için çekilen haber videoda Dünya Kupasından çok en son çocuğun röportajını iyi dinleyin. "Hayat böyledir" cevabının ardından, Türkiye'de hangi takımı tuttuğunu soran spikere verdiği cevap beni benden aldı. Her iki cevabı da Türkiye'de mantıklı olanın güçlü takımı tutmak olduğunu savunanlara, Anadolu takımı tutmanın ne demek olduğunu anlayamayanlara kapak niteliğinde gelsin. Bu genç Türk değil ama yaşadığı şehrin ülkenin ve futbolun hakkını bu yaşıyla, bu aklıyla çok güzel veriyor.

24 Temmuz 2010 Cumartesi

Blogumuza Kardeş Geldi!


1 yılı az biraz aşkın süredir bu blogda Gençlerbirliği yazıyorum. Gençlerbirliği kültürünü tanıtmak amacıyla başladığım bu yolda 3 yıldır üyesi olduğum haydigencler.com üyelerinin desteği büyük oldu. 21 Temmuz itibariyle www.haydigencler.com sitesinde maç analizleri yazan, yerinde duramayan, Anti-Kerem Şeras arkadaşım Yılmaz Güler'in blog tutmaya başladığını öğrendim. Bu yolda Gençlerbirliği'ne katkılarının benden de daha çok olacağına inandığım arkadaşım Yılmaz'ın blogunu beni takip edenlere tavsiye ediyorum. Daha fazla futbol, daha fazla Gençlerbirliği ve Kırmızı-Siyah yaşamın ne demek olduğunu bir de Yılmaz'ın klavyesinden okumalısınız. Hayırlı olsun dileklerimle size Yılmaz'ın "Merhaba" yazısıyla başlamanız için hemence link veriyorum;

HOŞGELDİN KIRMIZI-SİYAH FUTBOL

23 Temmuz 2010 Cuma

2010 - 2011 Sezonu Gençlerbirliği Fikstür Değerlendirmesi!

2010 - 2011 Sezonunun başlaması için ilk adım atıldı ve fikstür çekildi. Gençlerbirliği'ne bir taraftar gözüyle bakınca beni en mutlu eden şey ilk hafta, şu anda yaşadığım şehrin takımı Eskişehirspor ile oynayacak olmamız. Yaz okulunda bulunmam dolayısı ile de herhangi bir çaba sarfetmeden Gençlerbirliği'nin bana gelmesi çok sevindirici.

Takım için genel bir değerlendirme yapacak olursak önce işe fikstürü vererek başlayayım;

1-Eskişehirspor-Gençlerbirliği
2-Gençlerbirliği-Gaziantepspor
3-Bucaspor-
Gençlerbirliği
4-Gençlerbirliği-İBB
5-Karabükspor-
Gençlerbirliği
6-
Gençlerbirliği-Ankaragücü
7-Fenerbahçe-
Gençlerbirliği
8-Gençlerbirliği-Antalyaspor
9-Trabzonspor-
Gençlerbirliği
10-
Gençlerbirliği-Manisaspor
11-Kayserispor-
Gençlerbirliği
12-
Gençlerbirliği-Beşiktaş
13-Kasımpaşa-
Gençlerbirliği
14-Gençlerbirliği-Sivas
15-Konya-
Gençlerbirliği
16-Galatasaray-Gençlerbirliği
17-Gençlerbirliği-Bursaspor

İlk 5 hafta düşündüğümüzde genel olarak iyi bir fikstür. Lig kesinlikle geçen seneden daha zor olacaktır ancak bizde ona göre güçlendik ve bu 5 hafta iyi puan çıkararak hedefimizi ortaya koyabilir. 6. haftada ki Ankaragücü maçı ve Başkent derbisi. Gazozuna dahi olsa çok zor geçecektir. Hele ki Ankaragücü'nün son atılımlarından sonra daha zorlayacak.

7. ve 9. hafta da Fenerbahçe ve Trabzon deplasmanları bizi baya bir yoracaktır. Arada bir Antalya maçında gelecek galibiyet bu haftaların ağırlığını biraz azaltabilir. 12. haftada evimizde Beşiktaş'ı ağırlayacağız liginde kızışacağı zamanlar olduğundan bu hafta öncesinde ki Manisa ve Kayseri maçları önemli özellikle Kayseri'den 3 puan alarak bu haftalara girmek lazım. Beşiktaş'ın ardından biraz rahatlayacağımız bir haftaya gireceğiz. Kasımpaşa, Konya, Sivas maçları daha rahat geçecektir en azından son iki haftaya kadar.

Son iki hafta da ilk rakip deplasmanda Galatasaray iken sonra son şampiyon Bursaspor'u ağırlayacağız. Fikstür bu açıdan dengeli dağılmış bizim maçlarda. Çok fazla iniş çıkış yok. Neredeyse eşit haftalar olacak bizim için. Ancak ilk yarı maçları gerçekten önemli. Çünkü İlk yarı maçları sonunda ligde üstleri zorlayacak pozisyonda kendimizi bulabilirsek 2. yarı bizim için çok rahat geçecek.

İlk yarı da kendi evimizde sadece Beşiktaş ve Bursaspor gibi 2 iddialı ekibi ağırlarken, Fenerbahçe, Galatsaray ve Trabzonspor deplasmanları gerçekleşecek. Bu takımları kendi evimizden geçen sezon puan almadan göndermediğimizi düşünürsek ilk yarı da ki en az kayıp ikinci yarı da avantaja dönüşüp bizi en kötü UEFA Avrupa Ligi mücadelesi içinde buldurabilir.

Yeni sezonda bu umut verici fikstür oyuncuları da ateşlerse Gençlerbirliği taraftarları özlediği takımı artık sahada görebilir. Ne diyelim hayırlı olsun şimdiden. Gençlerbirliği'li olsun olmasın Eskişehir'de ki ilk hafta maçına benimle geleceklerde el kaldırsın =D.

2010 - 2011 Sezonu Gençlerbirliği Önizlemesi!

2009 - 2010 Sezonu biter bitmez başladığımız transfer artık hemen hemen nihayete erdi. Geçen sezona oranla yapılan transferlerin en azından kariyerlerine ve geldikleri yerdeki referanslarına bakarak daha üst seviye de olduğunu söyleyebiliriz. Bu yazıda isimleri tek tek analiz edeceğim.

KALECİLER

Serdar Kulbilge: Geçen sezonda tek başına büyük işler başaran Serdar Kulbilge, Fenerbahçe ile adı çıksa da bu sezonda formamızı giyecek. Bunun bize büyük artı olduğunu düşünüyorum. Geçtiğimiz sezonda Gençlerbirliği'nin tel tel döküldüğü maçlara bakılacak olursa tek ayakta kalabilen ismin Serdar olduğunu görebiliriz. Bunun yanında bu sezon İlhan Eker'den boşalan kaptanlık pazubandı da Serdar'ın kolunda olacak. Takımın en büyüğü ve en tecrübelisi konumunda bir ismin kaptanlığa getirilmesi güzel, Serdar'ın maç içinde motivasyonunu kaybetmeyip, arkadaşlarını harekete geçirebilmesi ve takım içinde sevilen biri olması kaptanlığı hak ettiğini de gösteriyor zaten.

Özkan Karabulut: Geçen sezona 3. kaleci pozisyonunda başlayan genç eldiven Ulaş'ın gönderileceği haberi üzerine 2. kaleci olarak Serdar'ın arkasında bekleyecek. Kendisi aynı zamanda genç takımlarda Danone Uluslar Kupasında turnuvanın en iyi kalecisi seçilerek ödülünü Zidane gibi dev bir isimin elinden almıştır. Gençlerbirliği Altyapı binasında hala o resmi ve ödülü durmakta.


Ramazan Köse: Geçtiğimiz sezonu Giresunspor'da tamamladı. Kendisi hakkında çok net bilgi sahibi değilim açıkçası. Serdar'ın arkasına genç isimler koyma kararı alan yönetim bu kararında ne kadar haklı olduğunu gösterebilecek mi göreceğiz. Tabii bunun için Ramazan'a şans verilmesi gerekiyor.

DEFANS

Debatik Curri: Ukrayna'dan transferimiz Curri geçen sezon alternatifsiz stoper bölgesi için alındı. Aynı zamanda defansın solunda da oynayabilen ve bir orta saha kıvraklığında adam eksiltebilen Curri sezonun iyi transferlerinden. Aynı zamanda FM efsanelerinden olan Curri bu sezon İlhan Eker'in ayrılmasıyla O'nun boşluğunu dolduracak, bana göre fazlasıyla dolduracak. Uzun boyuyla da korktuğumuz hava toplarında içimizi rahatlatırken, rakip kalede süpriz gol bulması içten bile değil.

Mahmut Boz: Gençlerbirliği futbolcu fabrikasının son model stoperi. Geçen sezon alternatifsizlikten mecburen oynatılırken ilk çıktığı karşılaşmadan itibaren yaşını göstermeyen bir olgunlukla, soğukkanlı bir mücadele gösterdi. En büyük kazanımlarımızdan olan Mahmut bu sezon daha iyi olacaktır.

Ante Kulusic: Hacettepe ile 2 kez küme düşme hüznünü yaşayan Kulusic yönetimin para harcamamak adına yaptığı transferlerden. Hacettepe'nin Bank Asya maçlarında hiç beğenmediğim Hırvat, patlama yapmazsa 6+2+2 kuralının son 2 yabancısından biri olacak kalitede. Ancak yine de sakatlık durumu göz önüne alınarak kulübe de kendine yer bulabilir.

Orhan Şam: Biran evvel kendini pazarlamaya çalışıp yapamadıkça formdan düşen Orhan Şam'ı en iyi www.uzunpaslar.com blogunun sahibi arkadaşım Göksel özetlemiş. 21'inden önce yıldız adayı 21'inden sonra vasat bir isim. Yine de 2. kaptan 11'de tecrübesiyle kendisine yer bulacaktır.

Aykut Demir : Gençlerbirliği'nin komandosu bu sezonun en önemli isimlerinden birisi olarak devam edecektir. Savunmanın her yerinde oynayabilme özelliğine sahip Aykut bu sezon yine yüksek ihtimalle sol bekte, toplara uçan tekme atarken izleyeceğiz.

Murat Kalkan : Geçen sene gönderilmeyip son haftalarda iyi oyun sergileyerek kendine bir şans daha yaratan Murat yüksek ihtimal kulübede acil durumlar için saklanacak.

Alparslan Erdem : Galatasaray'dan devre arası gelen Alparslan bir türlü forma şansı bulamadı istenilen gibi sezon içinde. Yeteneği olduğuna inanılıyor ama bu sezon şimdilik kapalı kutu.

Haluk Ulaşoğlu : Elazığspor'dan sol bek ve arada bir kanatta oynatmak için alındı. 2. liglerden alıpta "ya tutarsa" dediğimiz bir transfer.

ORTA SAHA

Hurşut Meriç: Hollanda'da "Boğaz'ın Maradonası" lakaplı oyuncumuz, artık "Başkent'in Maradonası". Yavaş yavaş 90 dakika'ya yaymayı öğrenirse enerjisini tutulamaz bir kanat olacak. Yine de kanatta en büyük koz kendisi. İlk tercih olmasa bile geçen sene gördüğümüz gibi defansın kilidini kontrataklarla Hurşut açmaya çalışacak.

Bilal Çubukçu : Sezon sonunda gönderileceği konuşuluyordu ancak son bir şans daha kazanmış gibi duruyor. Bilal bu takımın süpriz isimlerinden. Genellikle sezon boyunca tam verim alınamasada olmadık maçlarda olmadık işler yapıp takıma katkı sağlayabiliyor. Geçen sezon evimizde oynadığımız Trabzon maçı buna büyük bir örnek.

Cem Atan : Gurbetten transferimiz takımımızın 2. Cem'i özellikle Burhan'ın yokluğunda sağ kanatta görevlendirilmek üzere alındı. Kendisi hakkında tek bildiğim bir dönemin Beşiktaş'ının transfer listesinde olduğu. Youtube üzerinden izlediğim bir kaç videosunda en dikkat çekici özelliği hızı ve uzaktan vurduğu isabetli şutları. Sağ kanatta ilk tercih olacaktır.

Cem Can : Ön libero mevkiinde ilk başlarda niye oynatmakta ısrar edildiğine anlam veremesekte çok iş yaptı. Kendini de geliştiren Cem Can yokluğu takımın fiziksel olarak çöküşü gibi. Çok teknik olmasa da orta sahanın gerisinde takım fizik gücü.

Michael Stewart: Manchester United menşeili ön liberomuz. Tozo'nun rolünü kendisi alacak. İrlandalıların ve UK liglerinin genelinin mücadeleci ve sert olduğunu düşünürsek Cem Can fizik açıdan yalnız kalmayacak. Bunun yanında geriden oyun kurucu rolünü de üstlenebilecek bir isim.

Labinot Harbuzi : Sakatlık haberiyle bu sezona girecek ve ilk haftalar da oynayamayacak gibi duruyor. Yine de ilerde oyunu o kuracak. Geçen sezon ki laubali oyununu sergilemezse bizi tek başına üst sıralara taşıyabilir. Galatasaray haberleri ne kadar etkilemiş kendisini göreceğiz.


Mile Jedinak : Geçen sezonu Antalyaspor'da kiralık geçirip başarılı işler yaptı. Soru işaretleri hala var üstünde ancak yüksek ihtimalle takımda kalacaktır. İlk 11i zorlamasa da rotasyonda iş yapabilir. Dünya Kupası'nda üst düzey olmasa da görevini yapan oyunculardandı. Takım içinde huzuru yakalayabilirse vazgeçilmezlerden olabilir.

Oktay Delibalta : Kimilerine göre en iyi transferlerimizden gösterilen Oktay, Bank Asya'dan bize gelerek Süper Lige terfi etti. Hücumcu orta saha için söylenenler çok iyi şu ana kadar. Bank Asya'dan direk Süper Lige terfi eden bizim çocuklardan "Gökhan Gönül" gibi olması muhtemel söylenenlere bakılırsa şu ana kadar ki hazırlık maçlarında 1 gole imza atmış durumda.

Soner Aydoğdu: Geçen sezonu Hacettepe'de kiralık geçiren Soner 2 sene evvel orta sahada oynadığı oyunla geçen sene Mahmut Boz'a denilenleri söyletmişti. Eğer o oyununun üstüne koyduysa belki Harbuzi'yi yedek bırakamaz ama Mahmut gibi boşluklardan faydalanıp kendini gösterebilir.

Serkan Çalık: Galatasaray gelenler arasından en umut bağladığımız isimdi ancak dizinde ki sakatlık onu artık zorluyor gibi. Belki çok büyük işler yapamayacak gibi ama yine de kulübe de ilk 11'i zorlayacak isimlerden.

FORVETLER

Mustafa Pektemek: Biraz fazla abartılmış bir isim medyada aslında. Hani canlı izledik biliyoruz. Ancak yine de ayağına hakim, hava topları ve son vuruşlar etkili. Ah bir de ayakta durup mücadele edebilse. Galatasaray son dakikaya kadar kovalayabilir onu ama peşin para olmadan Cavcav vermeyecek gibi. En önemli hücum isimlerimizden olacak bu sene.

Billy Mehmet : Kendi duygularım bu adamdan hiç bir şey beklemiyor. Ne zaman gideceği ile ilgileniyorum. Ancak futbol açısından bakarsak İrlanda ligi tecrübesi ve Türk pasaportuna sahip. Yer kaplamaması bu yönden avantaj. Gelin görün ki istatistikler kendisinden iyi bahsetmiyor. Fizik gücüyle Kahe'nin yerini doldurmaya çalışacak. Gol atmaya gelince istatistiklerin yalan söylemesini umut edeceğiz.

Ermin Zec: En pahalı transferimiz, bizimle adı çıktığından itibaren milli takımlarda attığı gollerle dikkatimizi çekti. "Yeni Dzeko" olarak lanse ediliyor. Sonu "Yerli İbrahimoviç" gibi olursa o zaman fena ancak 2 hazırlık karşılaşmasında goller bularak umut saçıyor. En büyük umudumuz an itibariyle "TAVŞAN*"

Bekim Balaj Kalın: Piyango'dan çıkan Arnavut golcü. Arnavut liginde genç yetenek seçilmiş. Ne kadar Arnavut kökenli başkanımız olsada bizim takımda Arnavutlar, bir de forvet oldu mu tutmuyor. Ancak Erion Bogdani gibi bizden sora gittiği Serie B'de gol kralı olanlar var. Pek ihtimal vermiyorum ama belki lazım olur. Büyük şeyler beklemek hayal.

Oyuncularımıza önbakışımız böyle. Sezon içinde kendilerinden fazlasını bekliyoruz tabii ki. İlk 11'imiz sağlam gözükse de hala yedek kulübesi için eksiğimiz var. Gerçi Türkiye Kupası için iyi bir kadro ama olası UEFA durumunda sezon sonu aksayan kısımların yanında bir de iyi bir kulübe doldurmak lazım. Biz şimdiyi düşünecek olursak, Kahe'yi çok arayacağız gibi. Bunun yanında Burhan'ın yokluğu dolmuş gözüküyor. Kerem ve Tozo gibi faydasızların yerine Stewart ve Jedinak bizi uzun süre götürecektir.

Bu kadro geçen seneye oranla UEFA için beni daha çok umutlandırıyor. Fenerbahçe'nin elinden alınmış bir Türkiye Kupası bekliyorum Gençler'den =D.

1 Temmuz 2010 Perşembe

Ankara'nın Değerleri Elden Gidiyor!

Türk futbol tarihinin önemli takımlarından eski ismiyle PTT olarak Süper Ligde yıllarca renk olmuş yeni adı Türk Telekomspor olarak alt liglerde Ankara'yı temsil eden mavi-lacivertli ekip satılıyor.

Türk Telekomspor yönetimi olağanüstü genel kurul kararı alarak 12 Temmuz'da kulübün devredilmesi için yetki verecek. Türk Telekomspor gibi bir değer yakında futbol sayfalarından silinecek bu kararla.

Daha önce voleyboldan çekilen ve basketboldanda çekilerek İstanbul takımlarına sponsor olmak isteyen Türk Telekom yönetimi acımasız bir karara daha imza attı. Kendilerini tebrik etmek lazım. Ankara'nın değerlerini hiçe sayarak İstanbul takımlarına peşkeş çekme, yalakalık yapma peşinde olan bu yönetimi Allah nasıl biliyorsa öyle yapsın. Asıl başarı yakalanan ve Ankara halkına basketbolu sevdiren takım olan Türk Telekom Basketbol şubesi ise küçülme kararının ardından gelecek sene liglerden çekilecek ve Galatasaray Basketbol takımına ana sponsor olacakmış.

Bravo Türk Telekom yönetimi, böyle devam edin. İstanbul'un haltını yiyeceksiniz. Daha ağır konuşmakta geçiyor içimden ama size ne söylesem azdır. Ankara'ya verdiğiniz bu kıymet gözlerimi yaşarttı gerçekten. Gökçeklerin Ankaraspor'u mahvettikleri gibi sizde eski çınar PTT'yi bir kalemde harcadınız ya Ankaralı spor severler olarak hepinizle ayrı ayrı gurur(!) duyuyoruz. Darısı Ankara Demirsporumuzun, Şekersporumuzun başına(!).... Bu kadarı yetmez onlarıda mahvedin!
Related Posts with Thumbnails
Bu blog BloggerV.com üyesidir.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Bu Blogda Ara