30 Nisan 2009 Perşembe

Altı(n) Puanlık Adam...


Bir santrafor oyuncusuna göre bakıldığında hayal kırıklığı yaşattı diyebilirim bu sezon. Koskoca 34 haftalık ligin 29. Haftası oynanmış ve sadece 3 golü olan bir santrafor oyuncusunun formda olduğunu kimse söyleyemez herhalde. Hele ki geldiği lig Bundesliga, uyruğuda Brezilya ise bir forvetten insanın beklentiside haliyle yüksek oluyor.

Haftalardır formsuzdu Kahe. İlk yarı biterken Samet Aybaba’nın Hacettepeye göndermek istediği bile söylendi. Doğrusu hak vermek bile gerekebilir çünkü ilk yarının bitişiyle Kahe’nin Beşiktaş’a attığı penaltı golü dışında hiçbirşeyi yoktu. Topu ayağında çok tutuyor, kaptırıyor, geçen seneki %100 olmayan formunu bile arattırdı bu sezon Kahe. Ligin ikinci yarısının başlamasıyla yine pek varlık gösterdiğini söyleyemeyiz tabii özellikle Ankara da Fenerbahçe’yi 1-0 yendiğimiz maçtaki oyununu görünce umudu gerçekten kesmiştim Kahe’den. Fakat son 3 hafta da aldığımız 2 galibiyet 1 mağlubiyetimiz var ki 2 galibiyette 1-0 lık skorla geldi bu galbiyetlerin golleride Kahe den geldi. Son Gaziantep maçındaki performansı ile aslında açıldığını geçte olsa form tutmaya, daha çok koşmaya, akıllıca yerler tutmaya başladığını söyleyebilirim.

Eğer takımımız ligde kalırsa bu sezon (buna çok inanıyorum) her ne kadar formsuz ve kötü diyebileceğimiz bir sezon geçirmiş olsada kazandırdığı 6 puan için Kahe ye çok teşekkür edeceğiz sanırım.. Tabi bu gollerini atarken ona asistleri yapan “yürekten oynuyorlar” övgümüze mazhar olan Hakan Aslantaş ve Mehmet Nas’ın performansını da görmezden gelmemek lazım. İlerleyen haftalarda umarım Kahe daha formuna kavuşur ve daha çok puanları hanemize yazdırır. Nazar değmesin diyelim, popomuzu kaşıyalım :D…..

27 Nisan 2009 Pazartesi

Bir de 1...


Çok önemli bir virajdı Gaziantepspor maçı açımızdan. Çok kötü bir oyunlada olsa geçmeyi başardık. Haftalardır iyi oynayıp kaybettiğimiz maçlara sayılsın artık bu maç. Her ne kadar puandan ziyade güzel futbolu, temiz oyunu savunsamda bu kritik dönemde o kadar çok iyi oynayıp kaybettik ki bende pes ettim. Duygusallığımıda katarak çok önemli ve güzel bir galibiyet aldığımızı düşünüyorum.

Maç öncesi formalarımızla Kızılay Gima önünde buluşup stada doğru çok koyu sohbetler eşliğinde yürümeye başladık. Eskişehir de okumam sebebiyle uzun süre ayrı kaldığım bu ortamı öyle özlemişim ki yol bitipte stada geldiğimizde nerelerden geçtiğimizi bile hatırlayamadım, sohbete öyle dalmışım. Stada vardığımızda bilet fiyatlarının 1 tl olması nedeniyle yoğun ilgi varmış sanırım maraton biletlerinin tükendiğini duydum. Hoş birkaç işgüzar bolca bilet alıp 5 liradan karaborsa satıp yolunu bulmaya çalışıyordu ama kombine sahibi olduğum için çok önemsemedim. Stada girdiğimizde suni çimin görüntüsü güzel gelsede o hep duymak istediğim çimen kokusunu duyamamak biraz kırdı beni ama maçın heyecanına öyle kapılmışım ki çok fazla etkisinde kalmadan şöyle bir çevreme bakındım. Saatli kale arkasında pankartlarıyla az sayıda Gaziantepli taraftarlar varken kapalı tribünü ve maraton tribününü taraftarlarımız doldurmuştu. Gecekondu ise ilk haftalara göre dolu olmasına rağmen yinede büyük boşluklar vardı. Güneşli hava, biletlerin ucuzluğu, bayan ve öğrenciye bedava olması nedeniyle renkli ve heyecanlıydı tribünler.

Takım oyuncularımızı bir bir çağırarak başladık tezahüratlara. Derken bir üçlü eşliğinde maçta başladı. Takımı ateşlemek için arzulu bir taraftar vardı maçta fakat buna paralel olmasını beklediğimiz oyun maalesef ki zıt yönde ilerledi. Dakikalar geçti Gaziantep baskıyı üzerimizde kurdu ve birbirini üstüne ataklarla yokladı kalemizi kalecimizin biraz iyi performansı ve şansımız sayesinde demek istiyorum savurduk atakları. İlk yarının sonlarına doğru Mustafa Pektemek’in sakatlanması ve yerine Burhan’ın girmesi sanki biraz daha bizim oyunumuza hareket getirir gibi oldu.

İlk yarının göze batan futbolcuları arasında Gençlerbirliğimizden Kahe ve Mehmet Nas diyebilirim. Mehmet Nas istekli oynarken Kahe eski günlerine göre daha çok koştu ve takım arkadaşları anında farkedemesede çok güzel akıllıca yerlere kaçtı. Bunun dışında etkisizdik. Gaziantepsporda ise defansın solunda oynayan İsmail Köybaşı isimli futbolcuya ayrı bir parantez açmak isterim. Bizim önümüzde oynadığı için ilk yarı net izleme fırsatım oldu ve açıkçası çok kaliteli bir sol bek geliyor diyebilirim. Daha genç ve tecrübesiz ilerde hücum gücünü biraz daha geliştirirse gerçekten çok modern bir sol bek kazanacak Türkiye. Ortaları gayet kaliteliydi.

İkinci yarı başladamadan yağmur başladı rüzgar çıktı. Acaba dedim herşey kötü mü gitmeye başlayacak hava bile oyuna sırt çevirdi bir anda. Maç başladı ilk yarıya göre biraz daha sağlam başladık ama kötüydük. Korktuğum başımıza mı gelecek derken yağmur bir anda hırslandırdı bizi meğer sırt çevirmemiş bizim yanımızdaymış. Yağmurun en şiddetlendiği anda sağdan gelen kontratakta Mehmet Nas’ın güzel ortasına Kahe’den dokunmak kaldı ve golünü attı. Tribünde sevinçten deliye döndük. Üstümdeki Kahe formasını ters çevirdim Kahe yazısı öne gelecek şekilde ve bakışları sanki golü ben atmışım gibi üstümde hissettim bir an =). Seyircimiz o golle coşageldi açıkçası bizi aşan diye tabir edebileceğim bir şey yaptık ve biz(maraton), kale arkası ve kapalı tribün kırmızı-siyah-en büyük- GENÇLER diye sırayla inledi. Biz gaza gelmiştik takımımızında gaza gelmesini istedik ama yine hayal kırıklığına uğradık. Maçta Gaziantep’in tartışılmaz üstünlüğü vardı. Son dakikalarda Mehmet Yozgatlı’nın kalecimizle başbaşa kalması yüreğimizi ağzımıza getirirken İsailoviç’in kurtarışı ve maçın bitiş düdüğü koskocaman bir “ohh” çekmemizi sağladı.

Çok önemli dediğim 3 maçın ilkini kötü bir oyunlada olsa kayıpsız atlattık. Tribünde olmanın coşkusuda bambaşkaydı. Maçtan sonra serin bir hava olsada açan güneş galibiyetimizin şerefine gibiydi. Ayrıca küme düşme potasında olan takımlar yani rakiplerimizin puan kayıpları bu haftanın en karlı takımı yaptı bizi Ankaragücü ile birlikte. Hacettepe ağabeylerine büyük kıyak geçti. Şim sırada İstanbul Belediye var, kulübümüz otobüs kaldıracakmış deplasmana bir aksilik olmazsa haftaya İstanbuldayım, İstanbuldayız tüm taraftarlarımızla birlikte. Çok sert ve kora kor bir mücadele geçeceğe benzer. Hayatımın 2. Deplasman macerasında umarım kazanan taraf biz oluruz. İstanbul Belediyeli oyuncuların emeğine haksızlık etmiş olmayayım ama bu maçı alıp düğümü çözelim ve düşen 3. Takım Belediye İstanbul olsun isterim çünkü bir belediye takımı olarak bu lige fazlalar diye düşünmekteyim.

26 Nisan 2009 Pazar

Son Bir Kez be Kaptan!!!


Taraflı tarafsız herkesin gönlünü kazanmış bir futbolcu Ümit Özat. Yakın zamanda formasını giydiği Almanya'nın Köln takımında oynadığı bir lig maçı sırasında bir anda yere yığılarak haberlere konu olması bütün Türkiye'nin yüreğini ağzına getirdi. Milli Takım da,Köln de , Fenerbahçe de ve Gençlerbirliğinde kısacası gittiği her takımda kaptanlık yapmış bir isim. İyi yada kötü diye futbolunu tartışmaktan ziyade kendisiyle ilgili bir kaç şey yazmak istedim. Herkes yazdı çizdi bir şekilde ama ben olaya biraz daha duygusal yaklaşacağım.


Gerçek bir kaptandı bana göre O. Her gittiği takım zaten onun kıymetini bilmiş ve bu göreve layık görmüştür. Marc Vivien Foe'nun ölümüyle nasıl etkilenmiştim hatırlıyorum ve Ümit Özat'ın haberini alınca da benim için özel bir futbolcuda olmasından dolayı çok endişelendim. Benim için özel olmasınıda kısaca açıklayayım; Senesini pek hatırlamıyorum ama daha çok küçüktüm dedemle Gençlerbirliğimin Denizlisporla yaptığı maça gitmiştik. Maç sonunda futbolcuların çıktığı kapıya gittiğimizde Ümit Özat göründü kapıdan, dedem "helal Kaptan" gibi bir söz söyledi teşekkür eden Kaptan başımı okşayıp gülümseyip otobüse binmişti. İşte o başımı okşayışı Gençlerbirliği sevgisiyle birleşince bende büyük etki yarattı. Küçük bir hareketti ama hayran olmuştum o an. Bir sene sonra Bursaspor'a kiralanıp ardından hiç sevmediğim Fenerbahçeye gitmiş olsada önemliydi benim için. Haber bu yüzden biraz sarstı beni.


Şükür ki kötü bir haber almadık fakat doktorlar futbol oynamamasını önerdiğinde, mecburen futbolu bıraktığını açıkladığı basın toplantısındaki gözyaşları sadece beni değil sanıyorum çoğu kişiyi etkilemiştir. Tek sevindiğim yan zamanında aynı sorundan dolayı Washington isimli futbolcunun sözleşmesini feshederek futbolcusuna verdiği değeri gösteren Fenerbahçe forması giymiyordu Allah'tan. Köln, Fenerbahçe'nin aksine Kaptana hakkettiği değeri verdiğini gösterdi antrenörlük kurslarına yollayıp jübilesini yapacağını açıkladı.. İşte değinmek istediğim konu bu kadar uzun yazımın sonunda başlıyor...


Yakın tarihli Radikal gazatesinde Tanıl Bora ağabeyimizin Ümit Özat ile ilgili yazısında Kaptan'ın şu sözleri geçmekte:

" Beni ben yapan Fenerbahçe ama doğduğum yer Gençlerbirliğidir."

Fenerbahçe için beni ben yapan demesi biraz kırsada beni çokta yanlış diyemem. Ama sonuçta doğduğu yeri inkar etmiyor Kaptan "Gençlerbirliğidir" diyor. Köln kulübünün Fenerbahçeye jübile için yazı gönderdiğini ardındanda Tanıl Bora'nın yazsını okuyunca heyecanlandım.


Heyecanımın sebebi şudur: İsterim ki Ümit Özat jübilesinde Gençlerbirliği formasıda giysin. Alt yapısından çıktığı, yıllarca oynayıp kaptanlığı yaptığı, doğduğu takımın formasınıda giyerek veda etsin. Köln'ün verdiği değeri takdir ediyorum ama bize verdiklerinin yanında Köln'e verdikleri çokda fazla değil Kaptan'ın. Hayatım boyunca çok küçükken bir kaleci -kimdi tam hatırlayamıyorum ismini- onun dışında bizim formamız altında veda eden hiç bir isim görmedim. Bu vedayı hakettiğimize inanıyorum. Ergün Penbe,Kemalettin Şentürk, Metin Diyadin gibi isimlere de sahip çıkmadık pek sanırım böyle değerlerin en azından kulüp binasında küçüklere o ruhu aşılamak için resimlerinin olması kanaatindeyim. Bu vedayı hakettiğimize inanıyorum ama tabii yönetiminde birşeyler yapması gerek bir girişimde bulunup sahip çıkmasını bekliyorum. Köln, Fenerbahçe, Gençlerbirliği ve Milli Takım formalarını bir maçta giydiği bir jübile hayal ediyorum. Belki çok duygusal davrandım bu konuda ama biliyorum ki Gençlerbirliği taraftarları için eski futbolcularını izlemek onların başarılarıyla gururlanmak bir gelenektir ve bu futbolcuların bir gün doğdukları takıma dönerek jübile yapmasını ister(Bu Ümit Özat olmasa bile başka bi isim akıllarda muhakkak vardır). İşte benimkide böyle bir duygusallık umarım yönetimimiz sahip çıkarda bizim formamızıda son bir kez ıslatarak futbolculuk yaşantısını sonlandırır.

24 Nisan 2009 Cuma

26 Nisan Pazar 12:00da Kızılay Gima Önündeyiz!!!!


Pazar günü saat 14:00da kendi sahamızda oynayacağımız çok kritik bir maç var... Kendi sahamızda olmamız sebebiyle ve bulunduğumuz konum itibariyle mutlak almamız gereken bir maç. Yönetimde maçın bu kritik duruşu sebebiyle Kale arkası ve Maraton tribün bilet fiyatlarını 1 ytl olarak belirledi.

Bize de görev düşüyor haliyle.... HAYDİGENCLER.COM sakinleri olarak Pazar gün kü bu kritik maç sebebiyle saat 12:00 da Kızılay Gima önünde kırmızılarımızı giyerek buluşuyoruz. Kendi şehrinin takımına sahip çıkmayanlara inat tezahüratlarla atkılarımızla 19 Mayıs'a tutkumuza aşkımıza destek vermeye gidiyoruz...

Bütün Gençlerbirliği sevdalılarını ve Ankaralı futbolseverleri bizi desteklemeye, takımlarına sahip çıkmaya davet ediyoruz... Unutmayın biletler sadece 1 ytl......

23 Nisan 2009 Perşembe

Güzel ve Çirkin




Avrupa'da bu hafta Galatasaray-Fenerbahçe derbisi(!)ni aratmayacak bir olay yaşandı belkide Lugano'nun yada Sabri'nin en çok yapmak istediği şeyi Getafe-Real Madrid maçının 87. dakikasında Getafe kaptanı Javier Casquero'yu ceza sahası içinde sert bir hareketle yere indiren Real Madridli Pepe yaptı... Getafe kaptanını iterek yere indirdiği yetmediği gibi birde gelişine bir iki tekme patlatan Pepe adeta nispet yaptı Lugano ve Sabri'ye... "Öyle kuytu köşelerde çaktırmadan kafa atmak, adam boğazlamakla olmaz, takımım büyük yaptığım harakette büyük olmalı" deyip gözdağı verdi resmen... Asıl merak ettiğim İspanya Futbol federasyonunun bu harakete ne ceza vereceğidir. Getafe başkanı en az 10 maç diyor ama bizim başkanlar maça kadar birbirlerini yerken böyle olaylardan sonra iki dost(?) kulüp kesiliyorlar (bkz. Adnan Polat'ın maç sonu demeci). Gerçi bizim başkanları aratmayacak açıklamayı Real Madrid Teknik Direktörü Juande Ramos yapmış:
"Penaltıya sebep olduğu için kendisine çok kızdı ve havaya tekme savurmak istedi. Casquero'nun orada olduğunu görmedi bile, yoksa Pepe yerdeki rakibine bilerek vuracak bir insan değildir."

Futbolun Güzel Yanlarıda Var!!!

İngiltere'de ise çok hoş bir dev kapışma gerçekleşti. Takımlar Liverpool ve Arsenaldi.. Maç zaten 4-4 biterek işte dev kapışma böyle olur dedirtiyor... Dünyanın en çok haber olan derbisine inat işte futbol çok konuşmakla olmuyor icraat lazım dedirtiyor.. Tek güzellik bununla kalsa affedebiliriz belkide Fenerbahçeyi, Galatasarayı... Amma velakin konuk Arsenalin son transferi son gözdesi Euro 2008in en göze çarpan ismi belkide Rus Arshavin çıkıyor sahneye ve takımının 4 golünede imza atıyor.. Maç boyunca 4 pozisyona girip 4ünüde gol yapmak müthiş beceri. Türkiye futbolunun ilerlemeyiş sebeplerinden biride böyle oyunculara sahip olamamız belkide 4-4-2 dergisinin nisan sayısında Milli Takımımızın forvetlerinden biri olan Gökhan Ünal için şöyle bir saptama var ki sanırım herşeyi ortaya koyuyor:

"Ligde 85 şutunun 42sinde kaleyi, 45 pozisyonun sadece 9unda ağları buldu."

İşte maalesef bu durumdayız... Zaten çok kısır olan futbolumuzu ligimizin lokomotifi denilen takımlar çirkinleştirirken bizden beteride varmış diyerek Pepeyle buruk sevinç yaşıyoruz ama Arshavin gibi futbolu bizden çokta gelişmiş olmayan Rusya'nın bir evladının yaptıklarını görünce kahroluyoruz en azından kendi adıma kahroluyorum, geleceğe dair büyük endişeler duyuyorum...

Nick Carle..


Fenerbahçe'nin gündeminde derken Trabzona gelip herkesi şaşırtan ama Trabzonsporla da anlaşamayıp bir anda soluğu başkentte alıp kendisini Gençlerbirliğili yapan sözleşmeye imza atmıştı Nick Carle.. Gençlerbirliğinin Skoko'dan sonra Avustralya pazarına yönelmesinin ilk adımıydı Carle... Bülent Korkmaz'ın zaten işlerin iyi gitmediği Gençlerbirliğinde tek ayakta kalan ve takımın en iyisi diyebileceğimiz Carle'yi gözden çıkarması ve ara transferde Carle'nin İngiltere'ye gitmeside bizim için büyük süpriz olmuştu.. Rüzgar gibi geldi geçti tanımının en uyduğu durum sanırım buydu.

Nerden geldim birden bu konuya diye soracak olursanız 4-4-2 dergisinin Avustralya versiyonunun internet sitesinde okuduğum haber heyecanlandırdı beni...

Sitede yazılan habere göre bizden gittiği Bristol City'den sezon başında 1 milyon pounda Crystal Palace takımına transfer olan oyuncu hayal kırıklığı yaşıyormuş ve yaz aylarında ayrılabileceği yazıyor (gerçi direk olarak kuzey yarım küreden ayrılacağı yazıyor ama). Bir umut dedim Troisi parlamışken Jedinak'ın takıma katkısı ortadayken Nick Carle de geri dönerde Djite daha çok gol atar belki =)

Buradan ilgililere duyrulur....

22 Nisan 2009 Çarşamba

Gençlerbirliği'nin Hedefleri


Geçen sezona nazaran daha umut verici transferler ve kazandığımız turnuva şampiyonluklarıyla yine yeniden Gençlerbirliği demeye hazırlanıyorduk ki yine yeniden kabus gibi bir sezon yaşamaya başladık... Kabusun son dönemlerine girdiğimiz şu günlerde önümüzde çok kritik 3 maç var... Bundan evvel ki çok önemli 3 maçlık periyodu maalesef 4 puanla geçtik ki oynadığımız takımların hepsi düşmeme yolundaki rakiplerimizdi. Formda Denizlispordan kendi evimizde 1 puan çıkartırken 10 kişilik Antalyaspordan 4 yiyerek büyük şok yaşadık. Konya maçı teselli olsada bu 3 haftada kaybettiklerimizi geri kazanmamız için verilmiş bir şans daha var...

Önümüzdeki 3 hafta ligdeki konumumuz itibariyle büyük önem kazandı bizim için... Teknik direktör Samet Aybaba yaptığı açıklamada hedefimizi 40 puan ve üstü olarak belirlemiş... Geçen sezon birazda rakiplerimizin düşmeyi bizden daha çok istemesi sebebiyle kaldığımız Turkcell Süper Ligde bu sefer rakiplerimizin hiç biri düşmeyi istemiyor böylece işimiz daha zorlaştı ve bu 3 hafta bizim için büyük önem kazandı...

Bu serinin ilk ayağında haftasonu karşılaşacağımız Gaziantepspor var.. Süper Ligde topla en çok buluşan futbolcu olan Tabata'nın yokluğu , kendi evimizde oynamamızın avantajı ve Gaziantepe göre daha zor durumda olduğumuzu göz önüne alırsak mutlak 3 puan çıkarmamız gereken bir maç...

Aybaba, iyi futbol oynayarak, maçları kazanmak istediklerini belirterek:
''Trabzonspor maçındaki iyi oyun puan getirmedi. Biz, iyi oynayarak kazanmak düşüncesindeyiz. Gaziantepspor maçını da iyi oynayarak kazanmak istiyoruz. Gol sıkıntısı, bizim genel sorunlarımızdan biri. Gol vuruşu ve final pası ile ilgili sorunlarımız var. Ancak oyuncularım, kaliteli ve gayretli. Son 3 maçta 5 topumuz direkten döndü. Futbolda şans da önemli bir faktör.'' dedi

Bilet fiyatlarını Kale arkası ve maraton 1 lira kapalı tribünü 5 lira olarak belirleyen yönetimi taraftar çekme çabasından dolayı kutluyorum... Ankaralı tüm futbolseverleri Gençlerbirliğimizi bu sıkıntılı döneminde desteklemeye çağırıyorum...

Benimde Söyleyeceklerim Var!!!

Fazlasıyla çalıntı bir başlıkla başlıyorum "blog" hayatıma.. Uykusuz dergisinin yazarı Umut Sarıkaya'nın köşesinin adıyla başladım ama sanırım benim için en uygun başlıktı farkımız var merak etmeyin. O hayata dair yazarken ben size biraz daha futbol ve Gençlerbirliği'm hakkında sesleneceğim.

Bu blog'a neden ihtiyaç duydum kısa kelimelerle şöyle ifade ediyim birileri bi şekilde sesimi duyarda başkentin futbolu benim sayemde bir arpa boyu bile olsa ilerler istedim... Futbol sitelerinin haberlerinin altına yorum yazmaktan ziyade kendi alanımda sesimi daha özgürce duyurabildiğim bir yer olmasını istedim.. Futbola özellikle Gençlerbirliği'ne olan tutkumu insanlara duyurmak istedim. Senin tutkundan insanlara ne diyecek olanlar için duyurmak istediğim asıl hedef kitleyi anlatmam gerekirse "hangi takımı tutuyorsun" sorusunun cevabını "Gençlerbirliği'ni tutuyorum" diyerek verdiğimde "Tamam da fener beşiktaş galatasaray hangisi?" diye ikinci bir soruyu patlatıp sınırlarımı zorlayanlardır tutkumu göstermek istediğim kitle. Bu sayede belki bende onların sınırlarını zorlarımda ufuklarını biraz daha genişletirim diye düşünmekteyim....

Blogumda neler olacak? Bu blogu dediğim gibi kendi düşüncelerimi ifade etmek açıkçası amatör bir şekilde spor yazarlığı yapmak için açtım. Kendi yazılarımın yanı sıra Başkent ve Anadolu futbolu hakkında haberler, Dünya futbolundan ilginç haberler, kısaca Endüstriyel futbola karşı tribün kültürünü destekleyen her türlü haber ve yazılara yer vermeye çalışacağım...

Bir gün bir şekilde sesimi duyurabilmek umuduyla tüm okuyucularıma "merhaba" demek ve desteklerini esirgememelerini istiyorum...

Merhaba!!! =D
Related Posts with Thumbnails
Bu blog BloggerV.com üyesidir.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Bu Blogda Ara