27 Eylül 2009 Pazar

En İnceci Doğu Alman: Thomas Doll


4-4-2 Dergisi Eylül sayısında o çok bahsettiğim Thomas Doll röportajını yayınlama vakti geldi diye düşünüyorum. www.berezilya.com sitesinde görünce röportajı kendilerinden istedim ve siteye kopyalıyorum. Dergiyi alamayıp, okuyamayanlar için Thomas Doll röportajı burda buyrun efendim. Önemli yerleri kırmızı yazıyla yazdım, Gençlerbirliği taraftarları bu kırmızıları okuyunca eminim geleceğe oldukça umut dolu bakacaklardır.



Umut Çelik / 4-4-2

Dortmund ve Hamburg gibi büyük kulüpleri çalıştırdıktan sonra mütevazı bir ekip olan Gençlerbirliği’ne geldiniz. Burayı seçmenizdeki sebep neydi?
Dortmund’dan ayrıldıktan sonra bir yıl boştaydım biliyorsunuz. Böyle bir zamanda üst düzeyde bir kulüp bulmanız biraz zor oluyor. Almanya ikinci liginden teklifler aldım fakat alt liglerde çalışmak istemediğim için reddettim. Gençlerbirliği ile birlikte başka ülkelerin takımlarından da teklifler aldım. Ankara’ya gelip gördüm ve teklifi kabul ettim. Eğer kabul etmeseydim ekime kadar bekleyecektim. Bu süre zarfında neler olacağını bilemezsiniz.
Almanya dışında hiçbir takım çalıştırmamış olmanızın ne gibi dezavantajları var?
Tabii ki bazı farklar vardır ama futbol olarak baktığınızda bir dezavantajı olduğunu söyleyemeyeceğim. Temel aynı temel, futbol aynı futbol. Sadece bulunduğunuz yer farklı. Bu da benim düşünceme göre önemli bir olgu değil.
Gençlerbirliği’ne geldiğinizde takıma kattığınız şeyleri sormak istiyorum. Kendi mantalitenizden neleri uygulamaya koydunuz?
Buraya geldiğimde yaptığım ilk iş defansif kurguyu oturtmak oldu. Defansif yönden zaaflarımızı geliştirmek için çalışmalara başladık. Bunun için günlerce çalıştık. Gerekli gördüğümüz transferleri yaptık. Amacımız lige damgasını vurabilecek bir takım yaratmak.
Türk futbolunu ve ligini daha önceden takip ediyor muydunuz?
Almanya’da sadece Türkiye’deki büyük takımların Avrupa’daki maçlarını takip edebiliyorsunuz. Bir de milli takımların karşılaşmalarını izlemek mümkün olabiliyor. Fakat bu demek değil ki hiç haber almıyorduk. Elbette Türkiye’de kaliteli futbolcuların olduğunu duyuyorduk, biliyorduk.
Yaşamınızdan memnun musunuz? İnsanların size bakışı nasıl? Ankara’da nasıl karşılandınız?
Geldiğimden bu yana etrafımda hep kaliteli insanlar oldu. Kendileriyle sürekli görüş alışverişinde bulunuyorum. Şu an otelde kalıyorum ama çok yakında daireme taşınacağım. O zaman Türk insanının arasına karışıp, Türkleşeceğimi düşünüyorum. Halk olarak çok sıcakkanlısınız. Bu hoşuma gidiyor.
Ankara’ya geldiğinizde dikkatinizi çeken ilk şey neydi?
Esenboğa Havalimanı’nın büyüklüğü ve güzelliği beni çok etkilemişti. Havalimanın şehre çok uzak olması da gözümden kaçmadı fakat bunun sebebini daha sonra anladım. Haritadan baktığımda Ankara’nın bu kadar çok yeşil alana sahip olduğunu tahmin etmemiştim fakat buraya gelince tam tersini gördüm. Gençlerbirliği tesislerinin modern oluşu ve sadece Ankara’da değil tüm Türkiye’de saygınlık gören bir başkanımızın olması da beni etkileyen başlıca şeyler.
İlerisi için aklınızda neler var? Bir teknik direktör için genç yaştasınız.
Bireysel olarak hedeflerim, düşüncelerim var tabii ancak şu an için tek düşüncem takımımızın başarılı olması. Takımı ne kadar iyi hale getirirsek bizden sonra çalışacak hocaların da işini o kadar kolaylaştırmış oluruz. Bu tip şeyler uzun vadede olacak şeyler. Kısa zamanda bir takımı çok iyi yapamazsınız. Tabii takım gelişirken biz de gelişeceğiz. Dolayısıyla amacım bunun için çalışıp olabildiğince ileri gitmek. Gençlerbirliği’nin gelecekteki teknik direktörlük kariyerim için çok önemli bir yer edeceğini düşünüyorum.
Geçmişte yaşadığınız başarılarınızın yanında başarısızlıklarınız da oldu. Bunlardan ne gibi dersler çıkardınız?
İnsanlar geçmişlerinde belli başlı hatalar yaparlar. Kariyerimde yaptığım en büyük hata, hem Dortmund’da hem de Hamburg’da olduğum dönemlerde takımın yetersiz olduğunu görüp yaptığım transfer taleplerimi, yönetimlerin gerçekleştirmemesine rağmen durumu kabullenmemdi. “Takviye yapmamız gerek” dediğimde sürekli erteliyorlardı ve “Sen halledersin, gerekirse yaparız” diyorlardı.
Hamburg’ta nasıl sıkıntılar yaşadınız?
Hamburg’da çalıştığım dönemde ilk 11 futbolcu dışındaki isimler yetersizdi ve bu durumu söylediğim halde yönetim transfere yanaşmamıştı. Bir ara 6-7 futbolcunun sakatlıklardan ve cezalardan dolayı forma giyememesi üzerine alt yapıdan futbolcuları alıp hiç tecrübeleri olmamasına karşın Bundesliga maçlarında oynattık. Haftalar boyu gol atamadık ve ligdeki sıralamada geri düştük. Bu durum dışarıya farklı lanse edildi, ben ve ekibim başarısız kabul edildik. Hâlbuki yaptırım gücümüzü kullanabilseydik çok daha farklı olabilirdi.
Dortmund’da ters giden neydi?
Hücum olarak çok iyiydik, Almanya Kupası’nda final oynadık ama savunmamız kötüydü ve sezon sonunda çok fazla gol yemiştik. Hamburg’da olduğu gibi Dortmund’da da sezona iki stoperle başlanamayacağını, o oyuncularla maçların kazanılamayacağını yönetime defalarca iletmeme rağmen transfer yapılmamıştı. Bu benim başarısız olarak görünmeme sebep oldu. Aynı hataları bir daha asla yapmam.
Hamburg mu Dortmund mu?
Hamburg.
Neden?
Ailem orada yaşıyor. Ayrıca Hamburg’da gençleri, altyapıyı çalıştırdım. Çok sıkı bağlantılarımın olduğu bir yer.
Gençlerbirliği’nin genç oyuncuları oynatıp büyük kulüplere satmak gibi bir geçmişi var. Her zaman kadrosunda birkaç tane kaliteli genç yetenek barındırır. Mustafa Pektemek bu sezonun örneklerinden biri. Sizin genç futbolculara bakış açınız nasıl?
Antrenörlük kariyerime ilk adımı altyapıda attım. Tabii ki genç futbolcuları bulmak, onları çalıştırıp üst seviyeye getirmek benim görevim. Bunu yapabilmeniz için futbolcunun belli bir kalitede olması gerekiyor. Bir potansiyeli olmalı ki siz onu daha da iyi yapabilesiniz. Eğer öyle bir potansiyel yoksa zaten ne kadar uğraşırsanız uğraşın fark etmez. Mustafa Pektemek’in muazzam yetenekleri var ancak geliştirmesi gereken özellikleri de bulunuyor. Kendisini geliştirirse dört dörtlük olabilir ve ileride şu an konuşulduğundan çok daha fazla konuşulur. Biz böyle futbolcuları bünyemizde barındırmaktan dolayı mutluyuz. Bu tip futbolcuları çıkarmak ve yetiştirmek de önemli. Kulübün gelenekleri doğrultusunda bunu yapmak bir görev ve ben de seve seve yapıyorum.



NOT: röportaj bana ait değilse de bu resmi her yerde bulamazsınız. Ahmet Günen ağabey'in yakaladığı bir fotoğraftır, kendisine teşekkür edeyim burdan..

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails
Bu blog BloggerV.com üyesidir.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Bu Blogda Ara