25 Eylül 2009 Cuma

Şükür ki Berabere Kaldık(?) ; Hala Namağlubuz!!

Alıştık artık beraberliğe. Ancak kaçan beraberlikten yakınıyordum haftalardır, işte bu haftada kaçtı ama yanmıyorum. Hakem maçı bitirsin en azından 1 puan diye dua ettim yalan değil. Takımda bir gariplik var ilk yarısı, ikinci yarısını tutmuyor. Ya sorun takımın psikolojisinde ya da ikinci yarı giren oyuncular aslında ilk yarıda oynamalı. Nedir problem anlamadım ama Eskişehir maçından beri bir gariplik olduğu kesin bu takımda. Problem neyse bir an evvel çözülmeli ama tek bildiğim budur.

Maç öyle bir başladı ki herşey olağandışıydı sanki. Öncelikle maça girdik ve ilk haftalarda gördüğümüz Gençlerbirliği taraftarı pek yok gibiydi ve bağırmaktada isteksiz gibiydi. Aman dedim herşey eskiye mi dönüyor derken bir baktım staddan aşağıya millet kuyrukta sıralanmış başlamasına 10 dakika kalmış maça girmeyi bekliyorlar. Tabi çoğu maç başladıktan sonra oyuna dahil oldu ve Trabzonspor maçın başlamasıyla 1-0 öne geçti. Tabii bütün tribün bende dahil şok içindeyiz. Maça yeni girenler soruyor nasıl oldu gol diye. Cevaplıyorum herkese "bende anlamadım ki Orhan ileri çıktı dönemedi sağdan geldiler sol kanatları boş kaldı Gabriç attı". Maç ondan sonra öyle bir hal aldı ki bizimkiler Maratonda polislerin ayırdığı boşluk dışında, boşluk bırakmadan tıklım tıklım doldurdu tribünleri ya neye yarar. Trabzon bastırdıkça bastırıyor. Orhan'ı ilk kez bu kadar motivasyonu eksik, konsantrasyonu eksik gördüm. Tabii Trabzon madeni buldu Gabriç ile oradan geldikçe geldi üstümüze. Böyle baskıların arttığı sıra 16. dakika oldu Gökhan, Colman'a güzel bir pas attı bizim yavaş ve bir de uyuyan defans yüzünden bir anda karşı karşıya kaldı Serdar ile Colman. Tabii ki adam 10 numara diye oynuyor affetmedi pozisyonu 2. gol geldi. Biz böyle, Trabzon böyle oynarsa farka gider dediğim andı o dakika. Yavaş yavaş sesimizi çıkarmaya başladık, Trabzon 2-3 dakika daha üstün bir oyun oynadı. Daha sonra tıpkı Ankaragücü maçında olduğu gibi önce dengeyi kurduk. Biraz orta alan mücadelesi derken, biraz laubali oyun oynmaya devam ettiğini düşündüğüm Harbuzi, Colman'ın pozisyonuna benzer bir şekilde pozisyon yakalayıpta gol atınca, bizim tribün coştu önce ardından 30. dakikada gelen bu golle uyuyan Gençlerbirliği uyandı ve atak yapmaya yeniden başladı. İlk yarıda gözüme en çok batan hakem oldu. Verdiği bir kaç hatalı karar olduğunu düşünüyorum ancak bundan daha öte oyuncuların en ufak itirazında dövecekmişcesine üstüne yürümesi bana kalırsa otorite çabasından çok provoke çabası gibiydi. Çok saçma yerlerde, saçma agresif tavırlar sergiledi. Onun dışında takım olarak Trabzon iyi pas yaptı ancak Gabriç ön plandaydı. Yetenekli bir futbolcu gereçkten. Trabzon tribünleri eski havasından uzak, çok boşluklu ve sessizdi bugün. Bizde göze çarpan bir isim olmadı. Kötü oyunuyla Orhan Şam hayal kırıklığıydı ilk yarı. Yanı sıra Mustafa Pektemek ve Burhan'ın kanatlarda ki istikrarsızlığı bugüne de yansıdı ve hiç etkili olamadılar ilk yarı itiabriyle.
İkinci yarının başlama düdüğüyle 3. santramızı yaptığımız andan itibaren saldıran bir Gençlerbirliği vardı. Burhan ve Harbuzi çıktı yerlerine Sandro ve Hurşit başladı 2. yarı ilk on birde. Mustafa sağ kanada geçti ama o da vasatı aşamadı ve ilerleyen dakikalarda yerini Bilal Çubukçu'ya bıraktı. Hurşit o sıraya kadar sağ kantta Tayfun yerine tercih edilen Song'u bir türlü geçemiyordu. Ancak Bilal'in sola Hurşit'in sağa geçmesiyle sürekli kanat değiştirerek oynadılar. Ve iyice hapsettik kendi sahasına Trabzonspor'u. İşte eleştirdiğim nokta burada, takım böyle oynayabilirken bir ilk yarı fobileri var tutuk başlıyor. Başta sorduğum neden bundandır. Orta alan mücadelesine yakın geçse de ilk yarıda yaptığımız top kayıplarını bu sefer Trabzon yapmaya başlayınca daha iyi pas yapan takım hüviyetine biz büründük. Tozo çok teknik oynamaya başladı. Bu arada Cem Can'ın hakkını vermeliydim. Fiziksel gücünden ziyade artık oynadığı futbolda çok çok iyileşmeye başladı. Özelikle defansa gelmeden kestiği toplarla çok yardımcı oldu savunmaya. Orhan Şam toparlandı, Kahe harika futbol sergiledi. Gol bekleyip göremesekte Kahe'den, topu o kadar güzel göğsünde yumuşatıp indirdi ki arkadaşlarına, hayran kaldım. Ardından uzun zamandan sonra kaleyi tutan bir frikik şutu geldi Sandro'dan ardından ise sağ kanatta aut çizgisine çok yakın bir yerden frikik kazandık. Topun başına sol ayaklı biri lazımdı kim kim diye bir birimize bakarken Bilal geçti topun başına. Ben hiç ihtimal vermedim atacağımıza, daha çok içeriye orta olacak bir top gibi geldi bana ancak topa öyle güzel vurdu ki sol köşeden topu astı kaleye resmen. Gol ile daha çostuk tabi ki. Tribünde, takımda daya gayretli oynamaya başladık. Trabzon'un da yer yer ileriye çıkmalarından, oyunu riske atmalarından faydalanarak Hurşit ile kontrataklara çıktık. Song karşısında zorlanan Hurşit, Bilal ile kanat değiştirip sağa geçince Ferhat Öztorun'u harcadı desek yalan konuşmayız. Bu dakikalardan sonra Hurşit'in çalımlarla sıfırdan bir gol denemesini kaleci Sylla kornere çeldi orda Kahe'ye pas çıkarmayı düşünse gol olacak. Ardından solda cirit atmaya başlayan Aykut içeri girdi ve şutunu yine kaleci çeldi, direğin dibinden dışarı çıktı. Yandık tabi nasıl yanmayalım, geri dönüş tarihi yazacaktık. Ama asıl yandığımız tam dakikalar 90'ı gösterirken +3 dakikalık uzatmalar yeni başlamışken, Trabzonu çok güzel bir kontratak ile yakaladık. 3 Brezilyalımız Kahe aldı topu hemen sağa Tozo'ya, Tozo bekletmeden geri Kahe'ye, Kahe'de bu sefer sağ tarafta bomboş Sandro'ya attı. Sandro biraz daha topu sürüp, Brezilyalı tekniğini kullansa öndeyiz ama aceleci davranıp gelişine yerden plaseyi patlatınca, direğin dibinden giden top içimizi deldi geçti sanki. Bu ataktan sonra Trabzon'un bir atağı gerçekleşti işte o sıralar dua etmeye başladım bari böyle bitsin maç diye. Bu arada atladığım bir kaç olay daha var maç 2-2 iken Trabzon'un da bulduğu 2 kontratağın en tehlikelisini Radeljic çok güzel bir hamle ile kesti. Hakkını teslim edelim. Kötü başladı dediğimiz Orhan'da son dakikalarda atakları kesmesiyle kurtardı biraz. Ancak maç sonunda futbolcuları çağırdığımızı duymasına rağmen direk soyunma odasına gidişi içimizi burktu taraftarlar olarak. Maç bu skorla bitti yine kaçırdığımız ama yine de namağlubuz diye sevindiğimiz ve şahsi görüşüm olarakta beraberliği kurtardık en azından diyebildiğim bir maçtı.


Aykut Demir'e ayrı parantez açmak lazım. Yükselen form grafiği bugün tavanlarından birini yapmıştır sanırım. Ataklar kesti, ataklar başlattı. Son dakika Trabzon'un Yattara kozunu çok iyi durdurdu. Bu maçta gerçekten harikaydı. Milli takımı sonuna kadar hakediyor bana kalırsa. Kahe'yi anlatmaya gerek bile duymuyorum. Kafaya çıkacak sanarken o göğüste yumuşatılan toplar, bencil davranmayıp akıllıca verilen paslar ve artık iyiden iyiye koşmaya başlamaları süper ötesi Kahe. Maalesef ki sezon sonu yolcu gibi. Ancak herşey yolunda sanılmasın, nu ilk yarı tutukluk olayımız olduğu müddetçe kötü oynuyoruz. Burhan, Mustafa ve Harbuzi'nin artık bir istikrara girmesi gerek böyle çok yürümez gibime geliyor.
Maçın Adamı: Aykut Demir
Maçın Golü : Bilal Çubukçu ( hem beraberlik, hem frikik golü daha ne olsun?)
Maçın Olayı: 2-0 mağlubiyetten, 2-2'lik geri dönüş
Maçın Kazananı: Gençlerbirliği ( Hala namağlubuz :) )
Not: resimler ajansspor.com sitesinden alıntıdır.

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails
Bu blog BloggerV.com üyesidir.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Bu Blogda Ara