Milli maç sebebiyle Gençlerbirliği'nin maçı olmayınca evde boş oturmak yerine,
yıllarca kaptanlığımızı yapmış olan Erkan Özbey'in hem futbolcu, hem genel menajer, hem de hissedar olduğu Pursaklarspor'un Akçaabat Sebat Spor ile yaptığı maçı izlemeye gittim Gençlerbirliği'li dostlarım ve ağabeylerimle. Vefa amaçlıydı aslında ziyaret. Ankara'da ki ilk maçında kaptanı yalnız bırakmak olmaz diye düşündük. Havanın sıcak olması, zaten uzun olan yolu iyice uzattı. Dolmuşta pişe pişe geçirilen bir yolculuktan sonra Bağlum Belediye stadına ulaştık. Girer girmez karşımıza çıkan ilk manzara Ankaragüçlüler oldu. Pursaklar'dan bir otobüs alınıp bağırsınlar diye maça getirlimiş Ankaragüçlüler. Başta bize sıcak dursalarda, maçın sonlarına doğru "Ankara'da en büyük Ankaragücü" diye sataştılar ama tepki vermeyince biz sustular tabi.
Maçın protokol kısmında ise, sakatlığı yüzünden forma giyemeyen Erkan Özbey, yanında İlhan Cavcav, Manisa Teknik Direktörü Mesut Bakkal, Gençlerbirliği basın sözcüsü Enis Safi vardı.
Maç başında pankartımızı asmak istedik ancak pankart içeriği Gençlerbirliği ile ilgili olduğundan izin vermediler. Sonrasında Ankaragüçlüler ile ilgili olabilecek bir soruna karşı uyarılarda falan bulundu polisler ya anlamakta mümkün değil. Pursaklar maçındayız, Ankaragücü- Gençler meydan savaşına döndürecek ne malzeme çıkabilir ki? Gerçi sonlara doğru yapılan harakete karşılık versek belki tatsızlık çıkabilirdi ama Gençlerbirliği taraftarı olmak centilmen olmayı gerektirir, saygımızı koruyup sadece maçımızı izledik. Maçı anlatsak anlatacak birşey yok. Açıkçası TFF 2. Lig'in hali böyleyse gerçekten çok amatör gibi oynanıyor futbol. Özellikle Pursaklarspor'un Faruk isimli 77 numaralı oyuncusu, bir forvet oyuncusu için gerekli ölçülerde, boy pos, endam sahibi iken atamadığı, yerde kaldığı pozisyonları gördükçe "bu adamı burda nasıl oynatıyorlar" diyemeden edemedim. Maç vasat bir oyunun ardından 1-1 sonuçlandı. Pursaklarspor evinde puanı rakibine hediye etmiş oldu desek doğru söylemiş oluruz. Pursaklarspor'a kulüp olarak değinirsek, bu sene çıktıkları TFF 2. Liginde el değiştirdiler ve Rize kökenli bir yönetim satın aldı takımı. Kaptan Erkan'ın da Rize kökenli olduğunu bilsekte, bu Rize esintilerini anlamak için kulübün amblemine, sembolüne bakmakta yeterli oluyor aslında.
Takımın renkleri mavi-yeşil-beyaz, yani Rizespor'un renkleriyle aynı. Bunun yanında amblemin ortasında, ayağında top taşıyan bir
atmaca var. Takımında sembolü olan bu atmaca, Rize'de bir tutku. Televizyonlara çok çıkar kolunda ayağı ipe bağlı atmacalarla Karadeniz'in bu sempatik insanları. Takımın teknik heyetide oldukça heyecanlı maçı izledi kenardan. Onlarda Rizeli mi? bilinmez ama biraz Karadeniz heyecanıyla, hırçınlığı vardı. Vasat bir maçın ardından çıktık dışarıya, arkadaşlar çağırdı. Kaptan Erkan, İlhan Cavcav'ı uğurluyordu.
İlhan Cavcav İle Kısa Kısa...
İlhan Cavcav'ı tam arabaya binerken yakaladık. Hemen atladık söze. Derdimiz burada da dile getirdiğimiz üzere forvet mevzusu. Üstteki resimde konuştuğu elemanlar biziz bu arada, rastgele bir resim değil belirteyim :). Rica ettim: "Başkanım, devre arasında şu takıma bir forvet alın.
Başkan baktı: "Bu takıma(Pursaklarspor) lazım da bize gerek yok. Ne yapacaksınız forveti?" diye sordu.
Dedim, "Laf aramızda bu Patiyo çok kötü"
Başkan, "Daha Sinan var, genç çocuk iyileşsin, Djite var, Sandro var merak etme" dedi.
"Öyle de başkan yetersiz" dedik. Arkadaşım Gökberk, Kahe'nin ağır kaldığını söyledi laf arasında.
Başkan işi şakaya vurup, çenemde bıraktığım keçi sakalımdan tutup; "Sen önce sakalını kes, ben o zaman transfer yapıcam" dedi gülerek. Erkan Kaptan ile birlikte arkadaşlarım ve ben güldük tabi. Ben biraz daha mahcubiyetle güldüm tabi :).
"Ben sakalımı keseyim geleyim, sizde alın ben razıyım, sorun değil" dedim altta kalmamak ve ne kadar ısrarcı olduğumu göstermek amaçlı. Transfer sezonu kapalı diye sesler geldi. Devre arasına istediğimi belirttim tekrar.Başkan arabasına binerken:
"Takım güzel bu sene başkanım, elinize sağlık" dedim, memnuniyetimizi de ifade edelim diyerekten.
Başkan ve Erkan Kaptan aynı sözleri söylediler; "Daha da iyi olacak inşallah" Başkan devam etti; "Sizde gelin maçlara yalnız bırakmayın ama bizi"
Sorumluluğumuzu yerine getirmiş çocuklar gibi mutlu bir edayla "Kombinelerimizi aldık, Eskişehir maçında tribünlerdeyiz."
Kendinize iyi bakın diye karşılıklı dilekler şeklinde bu kısa sohbetimizi noktaladık. Daha sonra Kaptan Erkan Özbey ile bir hatıra fotoğrafı aldık. Evlerimize doğru yürüdük. Forvet meselesinde Sinan'ın adı geçince, bir de bunu İlhan Cavcav söyleyince Sinan'dan ümitlerim arttı. Açıkçası son dönemde İlhan Cavcav'ın yaptığı icraatleri pek beğenmiyorum ama futbolcu olunca konu en çok güvendiğim isimdir İlhan Cavcav. Vasat bir maçın sonunda böyle bir sohbet güzel oldu. Kaptan Erkan'da sakatmış 1 ay kadar sonra takımda ki yerini alabilecekmiş. Stadın uzak olması bizi maça gelirken 2 kere düşündürdü, bunun yanında oynanan futbolda pek keyif vermeyince bir daha gelirmiyiz iyice meçhul oldu. Belki Kaptan sahalara döndükten sonra bir daha gideriz. Ama keyifli bir son oldu günün sonu. Değdi herşeye rağmen.
2 yorum:
İlhan Cavcav sakal olayında biraz belaltı vurmuş gibi gözükse de harbiden kumaştan anlayan adamdır. Pursaklarspor da belediye eskisi bir takım bildiğim kadarıyla. Sonları Ankaraspor'a benzemesin :)
yıllardır işini bilir diyoruz ama dur bakalım. Pursaklar'ın hissedarları var hedefleri büyük gibi duruyor ancak biraz desteğe ihtiyaçları var gibi, Bank Asya yollarında bir büyüğün kanatları altına sığınabilirler.
Yorum Gönder