30 Kasım 2009 Pazartesi

Hacettepe Teknik Direktöründen Gençlerbirliği Yönetimine Mesaj Var!


Dün bizim maçımız oynandığı sıra Hacettepe-Orduspor maçını Cebeci Stadının tribünlerindeki tadilat nedeniyle Basın Tribününden izledim. Sahanın dibi olunca farklı bir deneyim oldu ve maçı daha net takip edebildim ancak ortada bir futbol yoktu. Daha da doğrusu Orduspor ilk başta oynadı Hacettepe izledi, Orduspor 10 kişi kalınca yattı, Hacettepe yine izledi. Sezon başında ordan burdan kiralık 40 küsür futbolcu arasından seçilip oluşturulmuş bir kadro var ve 3. lig kalitesinin bile altında neredeyse Hacettepe kadrosu. Gençlerbirliği'nin yoluna köstek oluyor dediğimiz takım bir alt lige indi ama, bir alta daha inesi var gibi duruyor. Benim taktik anlayışını da pek beğenmediğim teknik direktör Önder Özen şöyle bir açıklama yapmış;


"Gençlerbirliği, Hacettepe üzerindeki politikasını gözden geçirmeli. Bu lige uygun oyuncu profiline sahip değiliz"


Bunu duyunca biraz gülümsedim açıkçası, gerçi Cem Onuk maçı izliyordu mesaj ulaşmıştır yerine ama sorun bence şu ki Gençlerbirliği'nin bir vizyonu, bir politikası var mı ki son bir kaç senedir, Hacettepe üstünde bir politikası olsun düzeltecek?

Sende Mi Brütüs?


Başlığı atma sebebim malum. Antalyaspor karşısında 2-0'lık mağlubiyet aldık ve iki golün de sahibi sezon başında Antalyaspor'a kiralık olarak verdiğimiz Mile Jedinak. Sezon başı hazırlık maçlarında oldukça pas hataları yapan ve ilk geldiği dönemki performansından eser olmayan ancak Konfederasyon Kupası'nda Avustralya Milli takımında oldukça başarılı bir oyun sergileyen Jedinak, orta alanda doğan kalabalık ve yabancı fazlalığı nedeniyle kiralanma yoluyla Antalya'ya gönderilmişti. Ben başta Sandro'nun gönderilmesini savunsamda, o sıralarda Harbuzi'nin takıma katılacağı belli olmadığından Sandro'nun takımda kalmasının daha iyi olacağını düşünmüştüm. Nitekim bizim oyuncumuz durdu durdu bizi yaktı.


Maçı özetlerden seyrettim. Oynandığı saatlerde kulağımda radyo Cebeci Stadında Hacettepe-Orduspor maçındaydım. Özetlerden gördüğüm kadarıyla hiç varlık gösterememişiz. Burhan'ın direkten dönen topu ve Djite'nin son dakikalarda attığı zayıf şut dışında hiçbir şey yok. Hatta Antalyalı Djehoua birazcık daha gününde veya becerikli olsa 4'e 5'e kadar gidebilirlerdi. Bu sezon oynadığımız en aciz oyundu sanırım. Sebeplerine gelecek olursak, bir anda bu kadar güzel bir takımın böyle düşüş yaşaması çok enteresan, ne sebebi olabilir çok bilmiyorum. Ancak radyodan dinlediğim sırada spiker bizim takımda konsantrasyon eksikliğinden dem vuruyordu sürekli. Belki bu durumda ilk dakikalarda yenen golünde etkisi olabilir. Bursa'yı, İstanbul Belediye'yi yenen kadronun aynısı bir fark yok ancak bu sefer olmadı.


Bunun dışındaki başlıca sebeplerden -bana göre- hafta içinde Cavcav'ın söylemleridir. Rakibi dediğimiz gibi hırslandırmıştır. Rakip oyuncuları coşturacak en önemli etken taraftarlar zaten hırslı bize karşı, birde böyle açıklamalarla birlikte boşu boşuna zorlu deplasmanı biraz daha zorlaştırmıştır Cavcav. Jedinak hırs yapmış diye de düşünmedim değil ancak maçın özetlerini seyrettiğim de Jedinak attığı gollerden sonra sevinmediğini gördüm. Sevinen arkadaşlarını da durduruyordu. İlhan Mansız'ın Ankaragücü formasıyla, Beşiktaş'a attığı golden sonra yaptığı harakete benzer bir şekilde. Resimde ki sevince aldırmayın aslında Jedinak altta arkadaşlarına sakin işareti yapıyor. Maçla ilgili söylenebilecek çok birşey yok. Kötü oyun, haklı mağlubiyet. Thomas Doll'un Antalya'ya giden taraftarımızdan özür dilemesi de ayrıca bir jesttir. Taraftarı yok diyenler gözardı etmesinler bu olayıda dipnot geçeyim.

Maçtan sonra İlhan Cavcav'ın bu şike söylemlerini yaparken, gerçekleştirmek istediği başka birşeyin olduğuna iyice kanaat getirdim. Korkum, bu arada Thomas Doll'un başını yemeleridir. Bugün gittiğim Hacettepe-Orduspor maçıda 3-0 Orduspor lehine bitti, Cem Onuk'ta maçtaydı ve o toplama takımın ne kadar rezil oyun oynadığını gördük. Sonumuzu benzetmeseler bari, sezon başı antremanlarda iki takımada oyuncu beğenen adamdı Cem Onuk, bize de böyle kadro kurmaz ara transferde umarım. Şu an ki kadro bile yetersiz haliyle Thomas Doll sayesinde şekillenmiş bir kadrodur. Uyduruk transferlerin üstüne Thomas Doll'u da harcarlarsa halimiz harap olur.

28 Kasım 2009 Cumartesi

14. Hafta Antalyaspor Maçı Muhtemel 11'imiz!

Football Fans Know Better

Halil İbrahim Eren'in İtirafları


İlhan Cavcav'ın 85-86 sezonunda Bursaspor maçında "oyuncularım beni sattı" dediği Halil İbrahim Eren'den açıklama geldi. O sene maçı satmayı başta kabul ettiklerini ancak Bursa'nın kendilerini kandırdığını, bahsi geçen maçta gerçek oyunlarını oynadıklarını söylemiş, 26 kez milli takım forması giyen eski futbolcu. Atilla Türker'e yaptığı itirafta böyle konuşmuş Halil İbrahim;



"GENÇLERBİRLİĞİ’ndeki ilk sezonumda Bursaspor ile kupa maçı oynayacaktık. Bursaspor’dan bazı oyuncular bize gelip, “Biz ligde küme düşüyoruz. Önümüzdeki hafta yapacağımız lig maçını bize bırakın, yarın oynayacağımız kupa maçı ise sizin olsun” dedi. Kabul ettik. O zamanlar kupa statüsü tek maç eleminasyon üzerine idi. Kupa maçına rehavet içinde çıktık. Ama Bursaspor sözünde durmadı ve bize peş peşe iki gol attı. Kandırıldık. Ne olduğunu anlayamadan golleri kalemizde gördük. Sonra bir gol attık ama maçı 2-1 kaybettik. Kupadan elendik. O sezon kupayı Bursaspor kazandı. Yani maçın sonucu üzerine anlaşmamıza rağmen, Bursasporlu futbolcular bizi aldattı.

BURSASPOR’un kupada bize yaptığı kandırmacanın ardından, biz ligde de karşı karşıya geldik. Bize yaptıkları numarayı göz önünde bulundurarak sahaya çok hırslı çıktık. Maç 2-2 bitti. Gollerin birini ben, diğerini Osman Özdemir attı. İlhan Cavcav işte bu maça ‘şike’ diyor. Oysa yanılıyor. Çok harbi oynandı. Bursaspor bizi yenemedi. O sezon Bursaspor ligden düştü. Ama kupayı kazandığı için, o zamanki statü gereği tekrar Birinci Lig’e alındı.Ertesi sezon ise Bursaspor maçı öncesi bana bir telefon geldi. Bursaspor’un çok önemli bir futbolcusu bana para teklif etti. Bana, “Senin para ile işin olmaz. Hiç olmazsa hatırım için bize bir puan verin. Bize bir puan yeter” dedi. Duygularımın esiri oldum. Kabul ettim. Çünkü ben 3 yıl önce Ankaragücü’nde oynarken, Bursaspor’un bize bir jesti olmuştu. Bilerek bize bir puan vermişlerdi. Onu karşılıksız bırakmak istemedim. Kafam dağınık bir halde sahaya çıktım. Sahada gezindim. Ayrıca bu maçın hakemi de bir tuhaftı. Ofsayttan atılan golü verdi."


Sözlerinde durmadılar diye oldukça da soğukkanlı konuşmuş. Küçük çocukların oyunda mızıtması gibi aynen. Sonıuçta o maçta şike olmasa bile olacakmış, böyle bir teklif varmış. Sen satışlara gelince şike yok Cavcav yanlış biliyor nasıl diyebilirsin. Bu futbolcu bir de 26 kez milli formayı terletmiş. Defalarca hatır şikesi yaptığını da belirtmeden geçemiyor. Bu soğukkanlı itirafının dışında İlhan Cavcav'ın da yaptığı bir iki şikeyi söylemiş, o iddialarında da şöyle diyor;


"YİNE Gençlerbirliği’ndeyim. 1985-86 sezonu olsa gerek. Ali Sami Yen Stadı’nda Galatasaray ile oynayacağımız maç öncesi İlhan Cavcav soyunma odasına girdi ve, “Çocuklar, ben hakemi satın aldım. Ceza alanına girdiğiniz anda kendinizi yere atın. Hakem penaltı verecek” dedi. Nitekim halen teknik direktörlük yapan bizim Osman Özdemir, ceza alanının 1,5 metre dışında kendisini yere attı. Hakem Y.K. koşarak penaltı noktasına gitti. Cavcav’ın dediği gerçekleşti. Haksız bir penaltıydı bu. Hakem resmen uydurdu. Topun başına ben geçtim. Kalede Simoviç vardı. Vurdum, gol oldu. Golcülük duygularım daha ağır bastı. Maç 1-1 bitti."


Bu açıklamalar neyi çözer, neyi yerinden alır başka yere koyar, yararını, zararını bilemem ancak benim garipsediğim nokta, Halil İbrahim Eren gibi milli düzeyde futbol oynamış bir adamın böyle şeyler hep oluyor diyerek pişkince demeçler vermesi. Biz maçı satmıştık ama kandırıldık nedir yahu? Kandırılınca masum mu oluyorsun? "Zladko,Beşiktaş'a maç satacaktı ben engelledim" aferin sana niye engelledin? parayı verecek adama güvenemedin çünkü. Bravo. Sonrada böyle çıkıp 7.5 milyon lira teşvik primini gece kulübünde yedim diye açıklama yap.


Bir lafımda İlhan Cavcav'a. Al işte seni de suçlayan çıktı, yıllar geçmiş yaptığın açıklamalar ne kadar zamansız. Seni tanıyorsam yine bir fırtına koparacaksın, olan yine bize olacak, olayları böyle karmaşıklığa getirip gündem ordayken yapacaksın yapacağını. Yoksa sende biliyordun günahsız olmadığını, birinin seni suçlayacağını. Bakalım bu taşın altından ne çıkacak? Yine olan biz taraftara olacak gibime geliyor ya hadi hayırlısı.


Gençlerbirliği ve Rakiplerimiz 2009-2010 Sezonu 14. Hafta


14. haftada geçen sezon Ankaragücü galibiyeti sayesinde ligde kalmamızı sağlayan, daha önce kendilerini yenmemiz sebebiyle küme düşen Antalyaspor. Antalyasporla tek anımız buymuş gibi başladım yazıma ancak böyle başlamamın sebebi hafta içinde İlhan Cavcav'ın şike itiraflarıydı.


Üst sıralara oynama hedefinde olduğumuz sıra yaptığı olay açıklamalarla Antalyaspor'u zan altına sokan İlhan Cavcav, saygınlığınıda yitiriyor bir yandan. Kendi saygınlığını yitirirken, Gençlerbirliği'nin başkanı olması sebebiyle takımın ve biz taraftarlarında kamuoyunda ki itibarını zedeliyor. Böyle gergin bir ortamda oynanacak yarın maçımız. Kafileyle birlikte giden yöneticlere ve futbolculara Allah kolaylık versin diyorum. Başkan rakibi böyle zan altına sokunca rakiptende ne kadar izzet-i ikram bekleyebilirsiniz ki. Antalyaspor takımı tabi ki böyle bir suçlamayla karşılaşan takımları için daha hırslı oynayacaklardır. Antalyaspor da ayrıca 2 aydır sakat olan Fatih Ceylan iyileşti. Sezon başında dikkat çeken isim kondisyon eksikliğini hafta içinde ki antremanlarda atabildiyse büyük ihtimal bu maçta ki yerini alacaktır.


Bizim cephe de ise sorun yok kadro açısından. Bugün tam kadro Antalya'ya vardı takımımız. Takımın geçen sezon kurtarıcısı olması sebebiyle psikolojik bir eziklik olur mu? diye tartışmalar vardı takımda ancak o kadro çoğunluğu değişti. Geçen sezonun ikinci yarısındaki takım daha iyiydi ancak son hafta düşmeyi de en çok hak eden takımdı. O takımda ki isimlerin çok azının suçuydu tabi ki bu durum ancak herşeye rağmen oyuncuların böyle bir eziklik içine girmeyeceğini düşünüyorum. Hatta bu iddialardan sonra o son Kayseri maçında da Troisi'yi satın almış olabilirler mi? diye de düşünmeye başladım. Beklenenden farklı bir 11'le çıkmayacağız. Başka bir postta kadroyu da this11 yardımıyla yazacağım buraya. İlhan'ın iyileşmesi güzel bir haber bizim için. Ne kadar agresif olduğu yönünde eleştiri alsada, takımı ne kadar ateşlediğini ancak maçta onu canlı canlı takip edenler bilir. Tam bir kaptan gerçekten. Zor şartlarda geçecek baştada dediğimiz gibi. Taraftar tepkiside çok büyük olacaktır. Tam bir deplasmana gidiyoruz, bu ortamdan ne kadar puan çıkarabilirsek kardır diye düşünüyorum.

27 Kasım 2009 Cuma

25 Kasım 2009 Çarşamba

Sütten Çıkma, Ak Kaşık Cavcav!


İlhan Cavcav'ın şike açıklamalarının ardından zan altında kalan iki kulüp Antalyaspor ve Bursaspor başkanlarından açıklamalar geldi haklı olarak. Antalyaspor Başkanı Hasan Akıncıoğlu bu açıklamaları "talihsiz olarak yorumladığını ve kınadığını" belirtirken, Bursaspor Başkanı İbrahim Yazıcı ise "Cavcav’ın bu davranışını zûl kabul ediyorum." diyerek tepkisini dile getirdi.


İki başkanda Cavcav'ın yaşlılığına ve hastalığına verirken bu açıklamayı, İbrahim Yazıcı, İlhan Cavcav'a olan saygısını yitirdiğini ve bir daha görüşmeyeceğini belirtmiş. Aslında takımları karalandığı için böyle bir görüşte haksızlar diyemeyiz. Benim de en çok hak verdiğim durum bu olayı zamanında neden açıklamayıp bu zamana bıraktığıdır. Böylesine önemli ve diğer takımların hakkının yenmesi durumunu engellemek adına zamanında şikayet etseymiş ya bu takımları. Şimdi durup durduk yere doğru veya yanlış, hemde Antalya maçı öncesi bu açıklamayı yapmak gerçekten gereksizdir. Kendisine duyulan saygı bizim umrumuzda olmasa bile, Gençlerbirliği Kulübü Başkanı kimliğiyle takıma zarar vermekten öte bir durum değildir. Bu hafta Antalya'ya deplasman organizasyonu düzenleyecek biz taraftarlar o şehirde nasıl rahatça gezeceğiz başkanımız bu açıklamayı yapmışken?


Peki bizi 12. haftada hoşgeldinizlerle, güleryüzle karşılayan Bursaspor taraftarı bu açıklamadan sonra Gençlerbirliği'ne cephe alsa bunun sorumluluğunu, aramızdaki dostluğu, hukuku bozmanın sorumluluğunu nasıl alacaksınız Sayın Başkan?


2002-2003 sezonunda gelene 6, gidene 7 atan Gençlerbirliği takımının ligin en son haftası Bursaspor'a yedek ve genç kadroyla çıkıp 3-1'e yatması sonucu, o güzelim Altay'ın düşmesine sebep olan takım da senin takımın değilmiydi Sayın Cavcav?


Kimse sütten çıkmış ak kaşık değil. Bu durumu maalesef utanarakta olsa bizde biliyoruz. Aynı Antalya geçen sene kazanıp bizi düşmekten kurtardı. Adamlarda çıksa "Ankaragücü bilerek yenildi" diye iddia ortaya atsalar nasıl açıklayabileceksin? Gençlerbirliği'nin saygınlığını bu tür açıklamalarla düşürmek, başka takımlara düşman yapmak bizim kültürümüzde yok. Umarım İlhan Cavcav'ın bu gereksiz açıklamaları Antalyaspor ve Bursaspor taraftarıyla ilişkilerimizi kötü yönde etkilemez. Haftasonunda ki Antalya deplasmanına gitme isteğim , Antalyaspor taraftarının tepkisini düşünerek gitmeme isteğine dönüşmeye başladı, benim olmayan düşünceler yüzünden.

3 Yabancıyla Yollarımız Ayrılıyor


Gençlerbirliği'nde, ara transfer dönemi yaklaşırken 3 yabancıyla yolların ayrılması gündemde. Kontenjan açmak ve yeni takviyeler yapmak adına Bruce Djite, Patiyo Tambwe ve Jacques Momha ile yollar ayrılacakmış büyük ihtimalle.


Patiyo Tambwe geçen sezon Hacettepe'de Beşiktaşa'a gol attı diye alınan bir isim. Sene başından beri bırakın forveti, kanadı, bu adamdan futbolcu olmaz dedim. Kulüp aranıyormuş ama bana kalırsa çok zor olacak ancak kendi ülkesine postalayabiliriz yada üstün menejerlik hileleriyle attığı iki golü gösteren bir video ile orta sıra takımlara satmaya çalışmaktan başka çare yok. Bana kalırsa parası neyse verilsin sözleşmesi feshedilsin.


Bir diğer isim Momha'nın ise nasıl oldu bu hallere geldi, taraftarlarca şaşkınız. Geçen sene ara transferde gelip çok maçta oynadığı kanadı hem defansif, hemde ofansif yetenekleriyle domine etmiş, başarılı işler yapan bir isimdi. Ancak sezon başında Thomas Doll'un gelmesiyle gözden düştü, birazda Aykut'un o kanatta başarılı işler yapması derken bu güzel oyuncuyuda göremez olduk. Şimdi ise kendisine veda etmek üzereyiz. Aslında Süper Ligde iş yapacak bir isim bana kalırsa taliplisi çok olabilir çünkü geçen sene canı yanan çok takım oldu Momha'dan.


Üçüncü isim ise Youla ve İsaac'ten bile beceriksiz olan forvetimiz Bruce Djite'nin gitmesini zaten bekliyorduk. Sezon başında gönderilemeyen bu ismin devre arası bir takıma gitmesi çok mümkün. Çünkü bu oyuncunun çok ilginç bir durumuda var. Bizim beceriksiz dediğimiz, göndermeyi beklediğimiz bu adam 2010 Dünya Kupası'nda Avustralya forması giyecek çok büyük ihtimalle. Turkcell Süper Lig'den Dünya Kupasında forma giyecek 5 Avustralyalı'dan biri olarak eğer bir takım şansına güvenip yatırım yapar Djite'de patlarsa Dünya Kupasında, başka kulüplere büyük paralara satıp çok zengin olabilir Djite'yi alan şanslı takım. Belki de Cavcav son dakikada vazgeçip bu oyuncuyu Dünya Kupası'ndan sonra satmak için bekler.


Bu arada denenmeye alınan ve benimde kendisi hakkında şüphe duyduğum, garip isimli Senegalli stoper Assmandaw Sy, Thomas Doll'un gözüne girememiş ve Hacettepe'ye, Addo'nun yerine gönderilecekmiş.

İlhan Cavcav Şike Tekliflerini Açıkladı.


İlhan Cavcav yine olay yarattı. Atilla Türker'e verdiği röportajda, 2 kez şike teklifi aldığını belirten Cavcav, "ikisini de kabul etmedim" demiş. NtvSpor kanalında Fuat Akdağ ve Mehmet Demirkol'un birlikte yaptıkları "Spor Servisi" programına bağlanan Cavcav, Atilla Türker'e açıklamadığı isimleri canlı yayında açıkladı.


İlk şike teklifinin 85-86 döneminde Bursaspor tarafından yapıldığını, kendisinin kabul etmediğini ancak daha sonrasında o dönem kadroda yer alan 2 futbolcunun maçı sattığını öğrendiğini belirten Cavcav daha sonrasında bu oyuncuları Gençlerbirliği'nden diskalifiye ettiklerini söyledi. İkinci olay ise küme düşmemeyi garantilediğimiz dönem, son hafta Mesut Bakkal'ın istifa etmesiyle Antalyaspor maçına teknik direktörsüz çıkacağımız maçta Antalyasporlu bir yöneticinin kendisine 400.000 dolar teklif ettiğini ancak kendisinin bu parayı kabul etmediğini ve maça çıkan oyuncuların aslanlar gibi oynayıp 3-0 galip geldiğimizi söyledi.Açıklamanın Antalyaspor maçından önce yapılması nasıl bir ortam yaratacak iki kulüp arasında bakalım.


Hatırlatma yapmak gerekiyorsa o dönem Gaziantepspor başkanı Mesut Bakkal'ın istifa etmemesi gerektiğini söylerken, Denizlispor başkanı Ali İpek geçen sene olduğu gibi, o sene de destursuzca konuşup bizim Antalyaspor ile anlaştığımızı, Mesut Bakkal'ın bu yüzden istifa ettiğini, Denizlispor'u küme düşürmeye çalıştığımızı söylemişti. Aynı Ali İpek geçen sene de Hacettepe maçımızın olduğu hafta sıçramıştı yerinden, bütün sezon ses çıkarmaz iken birden ne olduysa? Yumurta kapıya dayandığından olsa gerek, bakalım bu sene nasıl bir sıçrayış gösterecek kendisi. Neyse konuyla ilgili haber ve video linkini aşağıya kopyalıyorum, buyrun efendim, işte olay yaratacak açıklamalar;



24 Kasım 2009 Salı

13. Haftada Hala Zirvedeyiz!!


Zirveyi çok sevdik, hemde böylesine güzel bir ligde... Turkcell Fair-Play liginde haftalardır zirvedeyiz. 13. hafta sonunda yapılan değerlendirmede gerek takımca, gerek taraftarlarımızca oldukça centilmen bir mücadele göstermemiz sonucu bu ligin zirvesindeyiz.. Mutluyuz, gururluyuz. Bütün takıma ve taraftarlarımıza tekrar teşekkür ederken, sezon sonuda bu tabloyu görmek ümidiyle 13. hafta Turkcell Fair-Play Ligi'nin puan durumunu buraya yazmaktan gurur duyuyorum;


Takımlar Puan----------------- ----

1- Gençlerbirliği 21

2- Bursaspor 24

3- Trabzonspor 25

4- Beşiktaş 28

5- Kasımpaşa 32

6- Denizlispor 33

7- Gaziantepspor 35

8- Antalyaspor 37

9- Galatasaray 37

10- Manisaspor 44

11- Kayserispor 46

12- Sivasspor 63

13- Fenerbahçe 69

14- İstanbul B.Ş. Bld. 79

15- Eskişehirspor 88

16- Ankaragücü 293

17- Diyarbakırspor 380

23 Kasım 2009 Pazartesi

Küfüre, Şiddete Bir Son Verelim Artık!


Tribünde küfür etmeyen, kavga etmeyen bir taraftar topluluğuna mensup olduğum için gururlanırım hep. Zaten bu blogu açmamın temel sebebi de bu duruşumuzu kamuoyuna göstermekti. Biz güzel futbolun yanında, tribünlerin neşeli ve güzel yanlarını izlemeyi, takdir etmeyi seven kişileriz. Bu bağlamda kendi sahamızda bize küfür eden Beşiktaş ve Eskişehirspor taraftarını çok eleştirmiştim. Maç özetlerini, öncesi ve sonralarını izlerken gözüme çarpan bir iki bizim dışımızda ki olayları da yazmak istedim.

Birincisi Kayserispor ve Diyarbakırspor takım taraftarlarının birbirini kardeşçe ağırlaması güzel bir görüntüydü gerçekten. Diyarbakır-Fenerbahçe maçında ki tutumları sebebiyle çok eleştirdim Diyarbakır’ı ancak birkaç hadsizin hareketini yıkmamak lazım herkese. Sonrasında eleştirdiğim Diyarbakır’a diğer takımlar tarafından ağır tezahüratlar yapılınca ben bile eleştirime pişman oldum. Ancak o hava yavaş yavaş sönüyor, Kayserisporluların bu girişimleriyle. Bu olay her takıma örnek olur umarım diyorum ve futbolu böyle güzel yaşamak, siyasetsiz yaşamak gerek diye düşünüyorum.

İkinci olay ise özellikle etkiledi. Eskişehirsporlu arkadaşlarım kızmasınlar ancak yine eleştireceğim kendilerini. Eskişehir’de öğrenci olmam sebebiyle yapılan hareketler daha etkiliyor beni. Maç öncesi iki Ankaragüçlü taraftarın bıçaklanması, birinin durumunun ağır olması çok acı verici bir durum futbol adına bana göre. Olayların neden çıktığını bilmiyorum hatta Ankaragücü’nün genel taraftar profilini bildiğim için muhakkak o bıçaklanan isimlerde rahat durmamıştır diye düşünmeden de edemedim. Ancak iki takımın arasında ki husumet, laf dalaşı ne olursa olsun söz konusu insan hayatı ve yapılanların haklı hiçbir yanı olamaz. Bıçaklanma olayını geçtim maçta Doğa’nın gördüğü kırmızı karttan sonra tribünlerden bir tezahürat yükseliyor.

Haydi haydi haydi Allah aşkına, şu Ankara’nın p…. dönsün şaşkına

Yahu yapmayın ne olursunuz, siz bu değilsiniz. Küfür etmeyen ve şovlarıyla bildiğimiz nadide taraftardır Eskişehirspor. Eskişehir’de yaşayan bir Ankaralı olarak o maçta Eskişehirlilerin arasında olsaydım ne kadar kötü hissedeceğimi düşündüm, en az şimdiki kadar moralim bozulur maç bitmeden terk etme noktasına gelirdim belki de. Tamam o maçta Ankaragüçlüler kastedilmiştir ve beklide onlar tahrik etmiştir diye bir savunma bile gelebilir ancak işin içine böyle şehir karıştırılıyorsa biraz empati yapmak lazım. Böyle bir şehre yakışmıyor maalesef. Mazeretler gelebilir ancak küfürün mazereti yok bana göre. Eskişehirspor taraftarı biraz daha sakin olmalı sanırım ve umarım.
not:Resim Beşiktaş maçından konuyla ilgisi yoktur.

FourFourTwo 2009 Ekim Sayısı Artun Akçakın Röportajı


Yazı: Sarper Diktaş
BU ÇOCUKTA İŞ VAR!
Artun Akçakın, Gençlerbirliği

Doğum Tarihi: 6 Mayıs 1993, Ankara Pozisyon: Forvet

Futbol Yaşantın?
2000 yılında biraz kendi isteğimle biraz da babamın teşvikiyle Gençlerbirliği altyapısında oynamaya başladım. Alt yapıda kısa bir süre oynadıktan sonra beni seçme takıma aldılar. Dokuz senedir de Gençlerbirliği forması giyiyorum.
Güçlü yanların?
Pozisyonları iyi takip ederim. Son vuruşlarım da iyidir. Ayrıca biraz yapılı olmam sebebiyle iyi top saklarım ve omuz omuza mücadelelerden genelde galip çıkarım. Fiziğime çok güvenirim.
Zayıf yanların?
Oyunun sonlarına doğru baskı ve pres konusunda hafif düşüş yaşıyorum. Ufak bir yorulma oluyor haliyle. Ama bu idmansızlıkla alakalı değil. Sonuçta haftanın neredeyse her günü idman yapıyoruz.
Çocukluk Kahramanın?
Çocukken yoktu ama bir iki sene öncesine kadar Adriano’yu izleyip örnek alırdım. Tipimi de benzetiyorlar zaten. Ama huyunu değil futbolunu örnek alıyorum tabii ki.
Dinlediğin müzik?
Pop müzik dinlerim. Serdar Ortaç, Demet Akalın ve Yalın’ı beğeniyorum.
TV’de neler izliyorsun?
Televizyon izlemek için pek fazla vakit bulduğumu söyleyemem. İdmanlardan neredeyse hiç zaman kalmıyor. Ama olur da televizyon başına oturursam spor programlarını izliyorum.
5 yıl sonra kendini nerede görüyorsun?
İlk önce Türkiye’de iyi bir takımda, mesela Galatasaray veya Beşiktaş’ta oynayıp daha sonra da olursa Avrupa’da bir takımda forma giymek niyetindeyim. Hayalimde Manchester United’da oynamak var.
Seni keşfeden antrenör?
Küçükken hocam sürekli değişirdi ama son üç senedir Tuncay Mocan hocamla çalışıyoruz. Benim üzerimde çok büyük emeği vardır. Bu noktaya gelmemde büyük etkisi oldu diyebilirim. Ona çok minnettarım.
Aldığın en anlamlı tavsiye?
Sürekli çalışmam ve kendimi geliştirmem gerektiğini söylüyorlar. Bir de kendimi bozmamamı ve çabuk havaya girmememi öğütlüyorlar. Zaten bunu demeyen yok. Bence iyi bir futbolcu olmak için öncelikle ayaklarınız yere basmalı. Basamakları birer birer tırmanmalıyım.
Futbolcu olmasaydın ne olmak isterdin?
Birinci sınıftan beri futbolla ilgileniyordum. Aklımdan başka bir meslek hiç geçmedi. Öyle doktor, mühendis olmak gibi klasik hayallerim yoktu. Ama eğer futbolcu olmasaydım hayat beni bir şekilde bir yerlere getirirdi diye düşünüyorum.
En beğendiğin kadın?
Aysun Kayacı’yı beğeniyorum. Çok çekici bir kadın. Bence Türkiye’nin en güzel kadını.

Rövanşı Aldık: 3-1

Daha önce Türkiye Kupası’ndan bizi eleyen İstanbul Belediye’ye karşı tam bir rövanş maçına çıkıyoruz demiştim. Bir rövanştan daha fazlası olan bir 3 puan ve 2 sıra birden aldık. 3-1’lik galibiyetle 19 olan puanımızı 22’ye çıkarırken, sıralamadaki yerimizi de 8. Sıradan 6. Sıraya taşımış olduk.

Maçı ancak özetlerden izleyebildim ancak maça giden arkadaşlarımın yorumları ve özet görüntülerden edindiğim izlenim baskın taraf olduğumuzdu bu maçta da. Takım oyunu oynuyoruz ve çokta başarılı oluyoruz. Sürekli olarak 2. Yarılarda etkin olan takımımız bu sefer ilk yarıda kontrolü ele almış gözüktü. 90 dakikayı çıkarabilir mi? diyerek tartıştığımız Hurşit hala 90 dakikayı çıkaramasa da artık ilk 11’de başlayıp takımın hücum gücünü yüklenen bir isim olmaya başladı. Başlattığı hücumlar oldukça etkili oluyor ki bunu da Kahe’ye attırdığı ilk golde gösterdi. Ardından attığı ikinci gol ile golcü kimliğini de konuşturmaya başladı. Kahe’nin yükselişi sürekli olarak devam ediyor. Sezon sonu bitecek sözleşmesi yüzünden çokta korkmaya başladım. Maç sonu açıklamalarını izlerken de oldukça süzülmüş olduğunu gördüm. Zayıflaması bu sene ki performansının temel sebeplerinden çok açık bir şekilde. Defansta İlhan’ın yokluğunda Aykut’un o bölgeye çekilip sol bekte Murat Kalkan’ın oynamasını beklerken Bursa maçında ki şekilde genç Mahmut Boz ilk 11’deydi. Hatta dakika 78’de oyundan alınırken maç 3-0 iken bu dakikadan sonra birde gol yedik. Bir genç stoperi daha kazandırmak üzereyiz Türk futboluna diye düşünüyorum.
Parantez açmamız gereken bir diğer isim ise Burhan Eşer. Bursa maçında oldukça etkili olan Burhan TRT3’de ki “Futbol Futbol” programında haftanın portrelerinde gösterilmişti. Aynı performansını sergilediğini özetlerden de gördüm. Ayrıca maça giden arkadaşlarımda özellikle bahsediyorlardı Burhan’dan. İstikrarsız tablosunu devam ettirmez ise hücum gücümüze bu geri dönüşüyle yeniden çok şey kazandıracaktır. İstanbul Belediye bu sene 6 yiyen takım kimliğine bu maçta da devam edebilirdi. Özellikle Hurşit’in yerine giren Mustafa Pektemek ile 2 gol pozisyonuna daha girdik. Maalesef daha fazla atamamışız.

Bu daha fazla atamayışımızın sebeplerinden biri olarakta gerek Thomas Doll, gerek İlhan Cavcav, gerek ise taraftarlarımızın deyişiyle son 15 dakikadaki rehavet olmuş. İlk yarıda 3-0’ı yakalamış bir takım için yaşanabilecek senaryoların başında geliyor bu rehavet durumu tabiî ki ancak galibiyete rağmen es geçilmemesi bir problem bana göre. İlhan Cavcav’ın maç sonu dediği gibi çok daha güçlü bir rakibe karşı bir maç oynasak maç dönebilir. Nitekim bir gol de yedik ancak golün dakikası 88 olunca ve bu ataklardan önceki ataklarda Serdar’ın başarılı refleksleri olunca 3-1’lik galibiyetle 3 puanı hanemize yazdırdık. Çok önemli bir galibiyetti gerçekten. Üst sıraları yakalamak ve kopmamak adına önemli bir adım oldu. Çok iyimser konuşmuş olur muyum bilmiyorum ancak rakiplerin kaybettiği puanları düşününce şu an ki tabloda ilk 3’e oynama şansımız çok yüksek. Gözüm yükseklerde değil bu sene için ancak durum iştah kabartıcı durmuyor değil.


22 Kasım 2009 Pazar

Mehmet Demirkol'un Gençlerbirliği Sempatisi!


Aceto Blog'da şöyle bir internete giremediğim günlerde neler olmuş diye geçmiş araştırması yaparken beni çok şaşırtan ve mutlu eden bir söyleşiyle karşılaştım. "Kış Söyleşileri" adı altında sizlerden gelen soruları konuklarına sorup cevaplarını blogunda yayınlıyor aceto ve bu söyleşilerin 2 numarası Mehmet Demirkol olmuş. Benim de başarılı bulduğum bu ismin söyleşisini okurken çok hoş cevaplar gördüm. Aşağıya alıntıladığım cevaplar Demirkol'un Gençlerbirliği'ne olan sempatisini gösteriyor, beni çok mutlu eden bu hadiseyi paylaşmak istedim. İşte ilk soru;


"Berk: Hayatının sonuna kadar sadece son bir maç izleme hakkı olsa, hangi takımların maçını hangi stadta canlı olarak izlemek ister? "


Demirkol: "Güzel soru. Gerçekten mi? Sadece 1 mi? O zaman, Gençlerbirliği bir büyükle oynuyor. Kazanan şampiyon olacak!"


Bu sorunun ardından bir tane daha cevap vermiş bu cevapla neredeyse bizim kadar Gençlerbirliği sevdalısı olacağını düşünmeye başladım. Bu da ikinci soru;


redfox93: 1-)Bu Sene TSL ve diger buyuk liglerde ki sampiyonluk adaylariniz kim?

2-)2010 dünya kupasini kim alir/kim alsin?

3-)Dunya gozuyle en cok izlemek istediginiz maç hangisi ?

4-turkiye'de ki Spor yayinciligi ile Dünyadaki spor yayinciligini karsilastirsaniz turk tv'lerine 10 uzerinden kaç verirsiniz?

5-) son olarak Kirmizi mi Mavi mi?


Demirkol: 1- FB – GS

2- Brezilya alır sanki. İngiltere alsın.

3- Gençlerin şampiyonluk maçı

4- 10 alacak olan yok. En yüksek 8. Türkiye 5

5- Mavi


Bu da cabası, 3 soru geliyor;


Selçuk: Şimdiye dek izlediği en iyi veya onu en cok heyecanlandıran maç hangisiydi?


Demirkol:Türkiye’de 4-4 ve 4-3’lük Galatasaray- Fenerbahçe. Aynı skorlarla Fenerbahçe – Antep, Beşiktaş- Fenerbahçe (Pancu). Beşiktaş – Gençler ya da daha doğrusu İlhan – Gökhan maçları. Galatasaray-Milan 3-2. Aynı skorla Galatasaray- Real. Fenerbahçe- Chelsea, Sevilla-Fenerbahçe. Galatasaray- Neuchatel. Dışarıda çok var yahu. Say say bitmez.


Beni mutlu etti bu söyleşi soruyu soranlara, röportajı gerçekleştiren aceto'ya ve Mehmet Demirkol'a teşekkürler... Söyleşinin tamamı için aşaıdaki linki tıklayabilirsiniz...


20 Kasım 2009 Cuma

Gençlerbirliği ve Rakiplerimiz 2009-2010 Sezonu 13. Hafta


13. Hafta mücadelesinde Pazar günü kendi evimizde daha önce Ziraat Türkiye Kupasında karşılaşıp, deplasmanda penaltılarla elendiğimiz İstanbul Büyükşehir Belediyespor ile karşılaşacağız. Rakipten rovanşı almak için bulunmaz bir fırsat bu maç.


Bu maçı kazanmamız takdirde rakibimizden sadece rövanşı değil. Süper Lig sıralamasında ki yerini de alıp bir üst basamağa atlamayı garantileyeceğiz. 6. sırada 21 puanlı rakibimizi yendiğimiz takdirde 19 olan puanımızı 22'ye çıkararak üstlerine geçeceğiz ve bu durum en az Türkiye Kupası'nda tur atlamak kadar önemli benim gözümde. Thomas Doll'da bu yönde açıklamalar yaparak;


"'Rakibimiz, ligde 6. sırada. Karşılaşmayı kazanırsak, sıralamada üstlerine geçip, üst sıralara tırmanan bir takım olacağız. Aksi olursa, orta sıralarda dolaşan bir takım oluruz ve biz bunu istemiyoruz" demiş. Bu açıklamasıyla maçın bizim açımızdan ne kadar önemli olduğunu bir kez daha vurgulamış. Gençlerbirliği'nde Bursaspor maçından sonra sakatlanan 2 stoperimizden Radeljic özel maskeyle oynayabilecekken, kaptan İlhan kaburgasında tespit edilen kırık yüzünden maalesef oynayamayacak. Bir daha ki hafta oynaması da yapılacak kontrollerden sonra olacakmış. Kaptana geçmiş olsun dilerken, stoper sorunu özellikle rakipte ki İbrahim Akın gibi isimleri düşününce bizi zorlayacak gibi gözüküyor. Bursaspor maçında genç isim Mahmut Boz oynadı fakat bu maç için aynı tercihi kullanmayacaktır Thomas Doll. Murat Kalkan sol kanatta değerlendirilebilir, böylelikle Aykut stoper mevkisine çekilebilir. Bursaspor maçında sol bekte çok iyi olduğunu söyleyemeyeceğimiz Aykut stoperde daha iyi işler çıkarabilir. Tek sorun boy sorunu olarak kalıyor ki, İbrahim Akın ve Gökhan Kaba gibi iki boylu hücum hattı karşısında çok dikkatli olmak zorundayız hava toplarında.


Rakip geçen hafta zor da olsa 1-0 ile geçti rakibi Antalyaspor'u ancak oynanan oyun biraz vasattı. Teknik direktör Abdullah Avcı çok iyi bir taktik adamı ve bizim maçımız içinde özel önlemler ve taktikler anlatacaktır futbolcularına muhakkak. Çok zorlu bir maç olacak bizim açımızdan ancak kendi sahamızda oynamanın verdiği avantajı sonuna kadar kullanmalıyız. Bu sene iyiden iyiye etkili olan taraftar desteğimiz ile bu avantajıda kullanabileceğimizi düşünüyorum. Temennim öncelikle güzel futbol daha sonra ise tabi ki galibiyet.


22.10.2009 tarihinde Ankara 19 Mayıs Stadında oynanacak karşılaşmanın bilet fiyatları ise;


Kale Arkası Tribün: 5 TL

Kapalı Tribün: 15 TL

Maraton Tribün: 10 TL

Saatli (Misafir) Kale Arkası Tribün: 5 TL

Serdar Kulbilge'ye Köln Kancası!


Manisaspor maçından önce babasını kaybeden fakat daha sonra büyük profesyonellik örneği göstererek Bursaspor maçında ki yerini alan, çokta başarılı olan kalecimiz Serdar Kulbilge için Almanya'nın Köln takımı resmi teklifte bulunmuş.


Kaleci Mondragon'un yerini doldurmayı planlayan Köln devre arası bu transferi halletmek istiyormuş fakat bizimkiler pek sıcak bakmamış. Bana göre de iyi etmişler ancak Serdar Avrupa'da oynamak istiyormuş ve en kötü sezon sonu gidebileceği ifade edilmiş. Serdar gerçekten Gökhan Tokgöz'den sonra yavaş yavaş takımın bağrına basılan ve yine Gökhan'dan sonra kaleci sorununa ilaç olmaya başlayan kalecimizdir nacizane görüşüm. Ve devre arası gitmesi gerçekten çok kötü olabilir takım için. Daha önceki tecrübelerimize dayanarak kaleci bulmanın ne kadar problemli bir iş olduğunun farkındayız. İlerleyen günler ne gösterir bilinmez ama iki taraf içinde hayırlısı olması temennim.


Milli takıma alınmıyor diye yırtınıyorduk, Avrupa peşine düştü kalecimizin bakalım hala daha alınmayacak mı? Fenerbahçe formasını çıkarttı diye Milli takım cezası verilmesin artık futbolculara, hakedenler oynasın Milli takımda diyerek sosyal mesajımızı da verip bitireyim postu.

Afrika'ya Dönüş: Assmandaw Sy


Sınavlar ile boğuşurken uzun süre gündemi takip edemedim maalesef. Bu yoğun mesaim sırasında Gençlerbirliği'de boş durmamış devre arasında imza attırmak için oyuncu getirtmiş tesislere. Bu sıraya kadar denemeye alınacak isim Afrika pazarından. İlhan Cavcav hiç bir yerde aradığını bulamamış olacakki ilk aşkına geri dönmüş.


Senegal'in Niary Tally takımından denemeye gelen isim stoper mevkisin de görev yapan Assmandaw Sy. İsminin nasıl telaffuz edildiğini bilmiyorum buraya yazarkende resmi sitedeki haberden copy paste yaptım. Her transfer haberinde oyuncuların şöyle bir geçmişini aratırırdım, bu oyuncununda geçmişini araştırayım diye Google'a sordum ancak maalesef elim boş döndüm. Oldukça yerel bir isim. Elimde ki tek bilgi resmi sitede ki bilgiler. 20 yaşında ve bir dönem Belçika'nın güçlü ekibi Anderlecht takımıyla birlikte idmanlara çıkmış. Stoper için bir alternatif bulmamız şarttı fakat bu oyuncuyu alarak iyi mi ettik bilemiyorum. Çünkü başta yabancı kontenjanını doldururken, isimsiz, daha doğrusu tecrübesiz biri olması çok iyi bir hamle dedirtmiyor insana.


Ama bir yandan da ameliyattan çıkıp, yoğun bakımda gözünü açar açmaz bu futbolcunun gelip gelmediğini soran İlhan Cavcav'ı düşününce bir bildiği vardır demeden de edemedim. Hoş sezon başında o kadar para verdiğine göre bir bildiği vardır dediğim Sezai Zehiroğlu'nu hala göremedik ama hayırlısı olsun diyelim. Zaten kesin bir durum yok deneme sürecinde bir isim son karar Thomas Doll'un olacaktır. Bunun yanında bir de forvet dedikoduları dolaşıyor, bu gelişmeyide umutla bekliyorum. Şimdiden kontenjan açma çabaları başlamış.

19 Kasım 2009 Perşembe

Nerede Kalmıştık?


2 Haftadır süren sınavlarım sebebiyle zorunlu bir ara vermiştim. Bugün itibariyle yazılarıma kaldığım yerden devam ediyorum. İlk kez bu kadar uzun bir ara verdim, oldukça şevkli bir şekilde geri dönüyorum. Yarından itibaren Gençlerbirliği ve futbol hakkında yazılarım gelmeye başlayacak. Beni izlemeye devam edin. =D

9 Kasım 2009 Pazartesi

Bir Bursa Hikayesi

Cuma günü okulda dersim biter bitmez Eskişehir otogarına doğru uçarak gittim. En erken saate bulduğum otobüs ile Bursa'ya doğru yola çıktım. Saat 15:00 civarı Bursa'ya indim. Şehir çok güzel, 96 numaralı otobüs ile stada gittim. İlk iş biletimi almak oldu, ne olur ne olmaz, o kadar yol tepmişiz birde dışarıda kalmayalım dedim son dakikada. Daha sonra tek başıma bir şehir turuna çıktım. İçimde formam var ancak başka bir şey daha giyindim formamı kapatacak. Neden böylesine tırstığımı şehri bilen insanlar anlamıştır. Maç günü maça giden gitmeyen herkesin üstünde Bursaspor polarları, formaları, atkıları. Kızı, erkeği hiç şaşmıyor. Bu sıraya kadar tabelaları takip ederek bir iki park ve türbe ziyaretinde bulundum. Saat 18:00 civarı Ankara'dan yola çıkan arkadaşlarımın Bursa'ya vardığı haberini alınca yanlarına vardım ve formalarımızla, atkılarımızla dolaşmaya başladık Bursa sokaklarında.
Oldukça rahat dolaştığımızı, Bursalılara teşekkür ederek belirtmek istiyorum. Maç öncesi gezerken şehirde, hemen hemen her Bursasporlu taraftar hoşgeldiniz diyerek selamladı bizleri. Hatta yaptığımız sohbetlerde "başka takım taraftarı aramızda bu kadar rahat dolaşamaz" diyerek bizi sevdiklerini söyleyenler oldu. 2 sene evvel ki Türkiye Kupası finalinde yanyana, omuz omuza tezahürat yaptığımız günler onlarında hala akıllarındaydı. Zaten arkadaşlarımın otobüsünü sağolsun Bursaspor'un tribün lideri Selim Bey karşılamış ve hoşgeldiniz diyerek samimiyetlerini göstermişler. Bu arada yediğimiz et dönerinde güzelliğinden bahsetmeden geçemeyeceğim.
Derken stadyuma girdik 60 civarı taraftarımızla. Neşeli bir şekilde takımımızı çağırdık, alkışladık. Tam bağırmaya niyetliydikki, Bursaspor taraftarı acayip bir gürültüyle stadı inletmeye başladı. Hele takımları sahaya çıkarken atkılarıyla yaptıkları şov görülmeye değerdi gerçekten. Haliyle sesimizi çok duyuramasakta takımımız bizim olduğumuz bölümde korner kullanırken tüm gücümüzle bağırarak desteklemeye çalıştık.

Maça hızlı başladık aslında, oldukça istekliydik. Bursaspor'a göre sahada daha birşeyler yapmaya çalışan taraftık. Nitekim Hurşit sol taraftan çalımlarla girip attığı şutunda, top direkte patlayınca kazanmaya inancımız arttı. Böyle bastırırken yediğimiz ani golle moralimiz bozuldu. Takım olarak tempomuzda düştü. Ataklar yedik bu arada heyecan üst düzeye çıktı. Kendi adıma yenileceğimizi düşünüyordum zaten bu golle bu maçı kaybederiz diye düşünmeye başladım iyiden iyiye. Ancak bir atağımızda Hurşit'in golü çılgına döndürdü bizi. Maçın ilk yarısının sonunda gelen bu gol umutlandırdı bizi. Devre arasında Bursa stadında çalan şarkılarla eğlenmeye başladık. Deplasmana geldik o kadar eğlenmeden gitmeyelim dedik bir yerde.
Maçın ikinci yarısı, çok kötü bir oyunla başladık. Atak yapamadan sürekli atak yedik. Özellikle Aykut'un olduğu sağ kanadımızı felç ettiler. Aykut'un dikkatsizliği 3 Bursaspor atağında ofsaytın bozulmasına sebep oldu. Bu dakikalarda gol yemememiz, bir anlamda puan koparacağımız anlamına gelmeye başladı. Derken Bursaspor açık oynmaya, bizde buna karşılık açık oynamaya başladık. Bir kaç kontratak ile, özellikle Mustafa Pektemek ile bulduğumuz atakları değerlendiremesekte, yavaş yavaş artan baskı sonuç verdi ve golü bulduk. Bu an benim çılgına döndüğüm andı. Nasıl yaptığımı bende bilemeden, kaç basamak aşağı indiğimi hatırlamadan tellere tutunmuş, çılgıncasına "gooooll" diye bağırmaya başladım. Maçın bu dakikasından sonra takım iyice geriye çekildi ve Bursaspor ataklarını izlemeye başladık. Ancak hiçbiri sonuç vermedi ve sahadan galibiyetle ayrıldık. Ayrıca ilk deplasman galibiyetim olması sebebiyle bende özel bir yeri olacak bu maçın artık.

Maç bitti yola koyulduk. Bursa stadından Çevik Kuvvet aracıyla çıkarılmamız günün heyecanlı ve değişik bir anısı olan diğer olayıydı. Ankara'da gece 4 buçukta otobüsten indik. Arkadaşlarla yeni günü tren gar'ında beklemeye başladık. Üstteki fotoğrafta , Gar'da ki üçlü bekleme koltuğunda uyuduğum sıra çekilmiş bir fotoğraftır. Ardından sabah 7'de ki ilk hızlı tren ile Eskişehir'e döndüm. Yorgun, uykusuz, sınavları başlayacak bir adamdım ama bu galibiyet hepsine değdi gerçekten. Burdan tüm gelen arkadaşlarıma sonrasında futbolculara teşekkür etmem gerek, aynı zamanda bizi samimiyetle ağırlayan bütün Bursalılara sevgilerimiz selamlarımı gönderirim.

5 Kasım 2009 Perşembe

Bursaspor Maçı Muhtemel 11'imiz!

Football Fans Know Better

Aynı Tas Aynı Hamam!


Thomas Doll olayının ardından http://www.haydigencler.com/ sitesinden dostum Ender Bediz'in bir tespiti dikkatimi çekti ve haklı buldum. Geçen yıla damgasını vurmuş, "bunların oynadıkları futbolsa bizim oynadığımız ne?" diye sordurtan takım Barcelona'dan 4 puan çıkarmayı başarmış Rubin Kazan'ın teknik direktörü Kurban Berdiev'in zamanında Gençlerbirliği'ni de çalıştırdığı ortaya çıkmıştı. Kazan ekibini 2. ligden alıp 1,5 sene içinde UEFA Kupasına götürmeyi başarmış ve şu sıralarda Şampiyonlar Ligi'nde Barcelona ile mücadele edebilen bir takım haline getiren Berdiev kulüpleşme konusunda İlhan Cavcav'ı örnek alarak bunları başardığını söylemiş.


Şimdi hal böyle iken, örnek alınacak bir başkanımız var iken Rusya gibi futbolda son dönemde birşeyler yapan bir ülkenin takımı Barcelona'ya kafa tutuyor ama biz hala yerimizde sayıyoruz ve güzelim teknik direktörümüzün arkasından oyunlar oyunuyoruz. İşte Ender dostumda tam burada yapmış tespitini. Berdiev'in açıklamasının devamı şöyle;


"Gençlerbirliği'nde göreve bir vatandaşımın tavsiyesi ile başladım. Gençlerbirliği'nde çalıştığım dönem çok mutluydum. Takımımızda Kona, Mosheau, Ergün Penbe gibi kaliteli oyuncular vardı. Hedef ilk 10 olarak belirlenmişti. Biz lige çok iyi girerek ilk 4 sıraya kadar geldik. Başkanımız İlhan Cavcav daha sonra başka hedefler koydu önümüze. UEFA Kupası'na katılmamız istendi. Ama ligdeki diğer rakiplerimiz bizden güçlü olduğu için bu hedefi gerçekleştiremedik. O dönem görev yapan as başkanlar tarafından asılsız dedikodular çıkarılmaya başlandı. O zaman bende gençtim, restimi çektim ve kulüpten ayrıldım."


Bu açıklamada koyu işaretlenmiş sözleri tespit etmiş dostum ve o dönemden bu yana yönetimin kafasının değişmediğini vurguluyor bir yerde. Çokta haklı, kulüpleşme konusunda örnek alınan ve bu sayede başarı yakalayan takımlar varken bu başarıları bizim yakalayamamız acı verici maalesef. Yönetimsel anlamda hala oyunlar devam etmekte. Thomas Doll üzerinde belli ki oyun oynamaya çalışan zihniyetler hala mevcut. Öyle ki Hikmet Karaman çıkıp Thomas Doll'u nezaketen ararken, yönetimin bu konu ile ilgili hala bir yalanlama yapmaması endişe verici.

Thomas Doll'u Oyunlarınıza Alet Etmeyin!


Ankara futbol gündemi şu sıralar karışıktı. Haftasonu oynadığımız Manisaspor maçının ardından, İlhan Cavcav'ın oyuncuları protestosu ve haftaiçi Ankaragücü teknik direktörü Hikmet Karaman ile fabrikasında görüşme yapması ortalığı karıştırdı. Thomas Doll gibi bir teknik adamı bulmanın her zaman nasip olmadığını Ersun Yanal'dan bu yana çok net görmekteyken, ortalığı karıştıran bu durum ve Doll'un tepkisi üzerine biz Gençlerbirliği taraftarlarını da aldı bir korku.


Hikmet Karaman, başkan ile görüşmesinde, "Gençlerbirliği'nin bu kadro ile ligi 7. , 8. sırada bitirebileceğini" söylemesi ve direk olarak Thomas Doll'un işine karışmaya yeltenmesi, doğal olarak Doll'un tepki vermesine neden olmuş. Doll bu durumu "Ayıp ve saçmalık" olarak nitelendirmiş, bana kalırsa verdiği ilk tepki de çok haklı. Ne olursa olsun insanların kendi işine bakması gerekiyor, görüşmenin amacı farklı da olsa İlhan Cavcav'ın da Hikmet Karaman'ın da yaptığı etik dışıdır. Hikmet Karaman daha sonra Doll ile görüşüp soğukluğu gidermiş, bu iyi haber ancak işin sonunda olan yine biz taraftarlara olacak gibi gözükmekte. Hikmet Karaman, Türkiye piyasasında küme düşmemeye oynayacak takımların yine vazgeçilmezi olacaktır, Thomas Doll ise bu karakteri ve oyun anlayışıyla Avrupa'nın bir çok üst düzey kulübünde görev alabilir ancak bizden gidecek olursa sorumlu yine yönetim, suçsuz yere ceza çekense biz taraftarlar olacağız. Yönetimsel anlamda, oyuncularla, teknik ekiple uyum sağlanmazsa, dünyanın en iyi teknik direktörü bile bizi paklayamaz. Hedefimiz zaten senelerdir şampiyonluk değil ve bu takıma sabredilmezse de uzun süreler olmayacak. Bir maç kötü oynandı diye Thomas Doll'a yüklenmenin anlamıda yok, sene başında biz taraftarlar olarak bu kadarını bile beklemiyorduk, acaba yönetim ne bekliyordu ki bu kadrodan bir maç kötü oynayınca bu sorunlar ortaya atıldı? Bir takım oyunlar dönmekte yine iş bilir, başka takımlı yöneticilerimiz tarafından ama hadi hayırlısı diyelim. Ne olursa olsun ben kendi adıma ligi 15. de bitirsek Thomas Doll'un kalmasından yanayım. Bu kadroya yapılacak iyi takviyeler Thomas Doll'un kendini daha iyi göstermesine ve UEFA dönemindeki başarıları yakalamamıza sebep olacaktır. Gerçi ilk transfer yönetimsel olarak yapılsa herşey daha güzel olacak ama.

2 Kasım 2009 Pazartesi

Farkındalık Şart


Başkan İlhan Cavcav, Manisaspor maçının 18. dakikasında oynanan oyunu eleştirerek, maçı locadan takip etmeye başlamış ve maçın bitiş düdüğüyle birlikte tekrar protokolde ki yerini alarak, protokolün alt kısmında ki girişten soyunma odasına giden futbolcuları alkışlayarak protesto etmiş. Ardındanda soyunma odasında futbolcuları bir güzel azarlamış.


Farkındalık güzel birşey tabiki, geç olmadan tepki koyup durumu düzeltmeye çalışmak kadar olağan bir şey yoktur sanırım. Ancak "Cavcav'ı Çıldırttılar" başlıklı bu haberi okuduktan sonra Sayın İlhan Cavcav'ın biraz haksızlık ettiğini düşünüyorum. Çünkü kötü oyun sebebiyle futbolcular ne kadar suçluda olsalar, son yıllarda bu takımın bu hallere gelmesinin sebebi birazda kendisidir. Bu sene genç ve dinamik kadro kuruldu ve Alman teknik adamla birlikte karılan harç tutuyor demeye başladık ama şampiyonluk hayalini öyle ya da böyle sürekli olarak anlatan bir başkanın burada durup özeleştiri yapması gerektiğinin kanaatindeyim. Belli bir başarı isteniyorsa takım ne kadar iyi yada kötü giderse gitsin, şapkayı öne koyup "biz bu karışım için yeterli malzemeyi aldık mı?" diye sorması lazım ve buna gerçekten inanıyorsa, ona rağmen ters giden birşey varsa o zaman bir lafım olmaz. Çıldırmakta haklı başkan derim, ben de çıldırırım. Çıldırmakla olmuyor maalesef biraz daha farkındalık Sayın Başkan.

Thomas Doll'dan İnciler #2

"Oyunla ilgili söylenecek birşey yok. Seyircilerden özür dilemeliyiz. Seyircilerin bilet paralarını teker teker geri vermeliyiz. İstek, arzu olmazsa, kazanamazsınız. Hak ettiğimiz bir mağlubiyet aldık''

0-2 mağlubiyetle biten Manisaspor maçı sonrası özeleştiri yaparken....

Başın Sağolsun Serdar!


Daha önce taciz suçlamasıyla hapis cezası verilen, Milli kalecimiz Serdar Kulbilge'nin babası, geçirdiği kalp krizi sonucu hayata gözlerini yummuş maalesef. Serdar için bu babasının hapis durumu umarım kendisinin performansına etki etmez dediğimiz anda bir acı haberde böyle gelince, artık ne desek boş. Merhumun sevenlerine ve Serdar Kulbilge'ye sabır, merhuma da Allah'tan rahmet diliyorum. Manisa maçında kalede ki yerini alamayan Serdar'ın bir an evvel eski süper formuyla kalesine dönmesini ve o akıl almaz kurtarışlarına devam etmesini diliyorum.

Soğuk Algınlığı Molası Yüzünden Özür!


Uzun süredir bloga giremedim ve ilgilenemedim. Maç öncesi yazılarımın olmayışından hatta Türkiye Kupası maçımızdan bile söz etmeyişimden de hissedilmiştir. Öncelikle bu durum için özür diliyorum. Maalesef mevsimin ani değişikliğine kurban gidip hastalandım. Daha yeni yeni kendime geliyorum. Bundan sonra bu tür aksaklıkları en aza indirmeye çalışacağımı belirtir tekrar bu zorunlu ara yüzünden özür dilerim.

Yine Bize Hüsran!

Kötü gidişat sürmekte Gençlerbirliği'nde. İyi bir oyun neticesinde Diyarbakır deplasmanında gelen şok mağlubiyet nazar boncuğu olsun dedik ancak hafta içinde en çok umut bağladığımız turnuva olan Türkiye Kupası'ndan elenmek bütün sezonun heyecanını kursağımıza düğümledi.

Ardından evimizde yeni bir sayfa açarız düşüncesindeyken gelen Manisa mağlubiyeti hiç yakışmadı. Maçı maalesef yerinde takip edemedim ama özetlerinden ve arkadaşlarımın yorumlarından çıkardığım sezonun en kötü futbolunu oynadığımızdı. Taraftarımız arasında yapılan yorumlarda "böyle kötü oyun oynamaya hakları yoktu" yorumlarını duyunca ne kadar çileli bir maç geçtiğini kavradım gerçekten. Maç hakkında çok gözleme sahip olamadığım için yorum kısmını biraz kısa keseceğim. Tek söyleyebileceğim taraftarlar arasında ciddi bir kötü oynadık kanısı ve 40. saniyede gol yememiz ile mağlubiyetin kaçınılmaz olduğu kanısı var.

Fenerbahçe maçından sonra ezberlenen ilk 11 bozulmuştu ve o gün bugündür, Sivas maçı hariç galibiyet alamadık. Sivas maçının ilk yarısıda oldukça kötü oynamıştık. Thomas Doll bu durumun farkındadır muhakkak ama oyunu bu kadar iyi okuyor dediğimiz teknik adamın ısrarla o kadroyu bozması veya daha farklı birşeyler denememesi de garbime gidiyor. Ama eminim bir daha hafta -ki Bursa ile çok önemli bir maç yapacağız- bir kaç değişikliğe gidecektir. Djite'nin yanında geçen sene çok beğendiğimiz Momha ilerleyen haftalarda düşünülebilir bana göre, bunun yanında kaptan İlhan'ın ilk 11'den kesilmesi de garibime giden durumlardan.

Thomas Doll'un özeleştiri yapıp " Seyircilere bilet paralarını geri vermeliyiz" sözü güzel bir farkındalık ve buna paralel ilerleyen haftalarda takımı değiştirmeye çalışacaktır. 2-3 ay içinde çatlaklar olabileceğini ve normal sonuç olduğunu da söylemiş, bu açıklamaya bakarak bu çilemiz bir kaç hafta daha sürebilir diye düşünüyorum. Umarım bir an evvel daha fazla çatlak oluşmadan halledilir bu sorun. Yoksa futbolcuların, camianın özgüveni falan derken 5. teknik adamla kapatırız bu güzel başlayan sezonu.
Related Posts with Thumbnails
Bu blog BloggerV.com üyesidir.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Bu Blogda Ara