28 Ağustos 2009 Cuma

Biz Bu Ligin Takımı Olmak İçin Ne Yapıyoruz?


Thomas Doll, dünkü açıklaması sırasında 3 İstanbullu'nun bu ligin takımı olmadığını, ligin diğer takımlarına göre çok üst düzey takımlar olduğunu söylemiş. 3 hafta içinde bu acı gerçeği teknik direktörümüz görmüş. Gelir düzeyinde ki adaletsizlikler yüzünden bu takımlar arasında ki uçurum açılıyor öncelikle. Lig TV sadece bu 3 takımın maçlarını yayınlayıp aslan payını da onlara verince tabii ki bir adaletsizlik olması beklenir. Bunun yanısıra şampiyonluk ve başarıya tapan insanların bu 3 takımı tutup nerede olursalar olsun orjinal ürünleri üstlerinden eksik etmemeleri de bu 3 İstanbul kulübüne müthiş gelir getiriyor. En basitinden Roberto Carlos örneği vardır ki önümüz de, forma satışları sayesinde verilen paranın çıktığı söylenmiştir.

Gelir konusunda ki başlıca adaletsizlikler bunlar, Lig TV olayının çözümüne ilişkin kimsenin birşey yapabileceğini sanmıyorum. Geçen maçtan sonra yazdığım yazıda Mehmet Demirkol'da değinmişti bu meseleye, "bütün maçlar yayınlansın" demişti. Bu işin tek çözümü böyle olabilir. Ayrıca yine Mehmet Demirkol'un dediği gibi bütün maçların yayınlanması gelirin yanı sıra taraftar kazandırabilme özelliğiyle de öne çıkıyor ki işte bu bizim için çok daha önemli. Daha çok taraftar daha çok hasılat demek bunun yanısıra hayranı olduğu takımın ürünlerini almak bir taraftar için vazgeçilmez bir durumdur ki bu da kulübe artı gelir demek. Hayranı olunan oyuncunun formasını almak, yeni yapılan güzel bir isimden sonra, o ismin formasını gidip satın almak bunlar taraftar açısından önemli olduğu gibi kulüplere gelir açısından da büyük gelirler kazandırır. Ama maalesef ki başta taraftar konusunda ki adaletsizlik, sonrasında yayın konusunda ki adaletsizlik ile devam ediyor bunların hepsi de gelir konusunda adaletsizlik yaratıyor. Thomas Doll da daha 3. hafta olayın boyutunu kavrayıp açıklamasını yapıyor. Buraya kadar yazdığım Türkiye de ki futbol sisteminin kısa bir eleştirisiydi. Çuvaldızı batırdık başkalarına şimdi de iğneyi kendimize batıracağım.

Aklımda ki soru şu; "bu kadar adaletsizlik var tamam ancak bir yerde de biz mi bu ligin takımı olmak istemiyoruz?"
Kalite olarak tam manasıyla bir Galatasaray'ı yakalayabileceğimizi asla iddia etmiyorum ancak yapılan transferler bizim bu ligin takımı olabilmek için ne kadar çaba sarfettiğimizin habercisi gibi. Demek istediğim şu ki, taraftarı tribüne çekebilecek, Ankara'da Gençlerbirliği'ni tutmayan bir insanı bile heyecanlandırabilecek bir transfer -maalesef yapabilecekken- yapmıyoruz. Eskiden Babangida gibi bir ismi getirdiğimizde basın tarafından ne kadar ilgiyle haber yapıldığını hatırlıyorum. Bugün Ankaragücü Darius Vassell transferi ile ne kadar heyecan yaşadı hepimiz biliyoruz. Ankara'da yaşayan insanlar belki gideceği yoksa bile sırf Vassell'i görmek adına gidiyor maçlara. Belki yönetimsel kaos çözülebilse, yapılacak bir reklam ile Ankaragücü çok farklı yerlerde olacak. 3 İstanbullu'nun 100. yıllarında yaptıkları reklamlar ortada ve ne yazıkki Ankaragücü bu kadar büyük çaplı bir reklamı bırakın, Ankara çapında bile çok büyük bir reklam kampanyası yapamadı. Bizim içinse böyle transferler için 100 yıl beklememize gerek olmadığını eski tarihli bir yazımda dile getirmiştim. Bu tarz transferler başarıdan daha ziyade futbolun şov ve seyirci yönüne hitap etsede lazım olarak düşünüyorum. Bugün Antep'in Portekizli ümit milli oyuncu olan ve premier ligde forma giyen Ricardo Vaz Te ile anlaştığı söyleniyor. Böyle isimler tecrübe ve oyunlarının yanı sıra taraftarı heyecanlandırma, lige renk ve kalite katma konusunda büyük yardımları oluyor. Hem hedefe giden, hem de kaliteye giden yolda Bursaspor'un yaptığı gibi Basel'in gözde ismi Ergiç ve Arjantin'in Velez takımının "10" numarası Batalla gibi transferleri yapmak şart. Dediğim gibi ortam şartlarında bir Galatasaray'ı ya da Fenerbahçe'yi transfer olarak birebir yakalayamayız ama bir yerden başlamak gerektiğine inanıyorum. Bugün Santos'un "10" numarası diye getirilen ve geçen seneye damgasını vuran Antep'li Tabata'nın Beşiktaş'a 8 milyon euro karşılığında gittiği söyleniyor. Çok iyi bir şey olarak söylemiyorum ama bu olay Cavcav'ın ağzını nasıl sulandırmıyor merak ediyorum. Biz ise -kendi ligimizin takımları bunları yaparken- Patiyo gibi oyunculara umut bağlıyoruz. Kadroya bakıldığında en kariyerli oyuncumuz olarak görünen Kahe'den daha kariyerli ve kaliteli bir isim alabiliriz diye düşünmekteyim.

Bu tarz bir transfer futbol olarak bize çok fazla bir ilerleme kaydettiremez belki, sonuçta Lincoln, Ortega gibi örnekleri de var bu ülkenin ancak böyle isimleri getirmek başta takım adına daha sonra lig kalitesini artırmak ve yakalamak adına önemli transferler. Bir ucundan tutup bizde yapabilsek böyle transferleri Ankara'da var olduğunu bildiğimiz Gençlerbirliğili potansiyelini tribünlere çekebiliriz. Forma satışlarıyla hem gelir kazanmak, hemde formasıyla Ankara caddelerinde dolaşan insanların yaptığı reklam sayesinde taraftar kazanmak mümkün. Diyeceğim şey hep aynı yere çıkıyor.Bu ligin takımı olmak için öncelikle vizyon şart. Hedef küçültmek değil büyütmek lazım. Thomas Doll'u eleştirmişim gibi hissedenler için söyleyeyim lafım tamamen vizyondan yoksun yönetici milletinedir, bu ligde şuna buna 3-5 adam satıp para kırabilirmiyiz diye düşünen, futbolu bayağılaştıran insanlaradır. Ayrıca sadece Gençlerbirliği yönetimine veya Anadolu takımlarının yöneticilerine yapılmış değil, bir yerde bu uçurumun böyle olmasına katkı sağlamış ve hala sağlayan kişilere yapılmış bir eleştiridir.

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails
Bu blog BloggerV.com üyesidir.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Bu Blogda Ara