31 Ağustos 2009 Pazartesi

İkinci Zafer Bayramı


Sonunda ilk galibiyetimiz, farklı bir skorla Kasımpaşa karşısında geldi. Maç önü, teknik-taktik değerlendirmelerde söylediğim çıktı bir nebze. Defansı kötü Kasımpaşa karşısında hücum gücümüzün zayıf olmasına karşın 2. golden sonra çözdük rakibi. Ancak diğer haftalara bakıldığında daha kötü oyunla kazandığımız bir maç, bu da futbolun adaleti yok sözünü destekliyor sanırım.

Maça gitmeyi çok istedim ancak ramazan ayında oruç olmamız münasebetiyle caydım içim buruk bir şekilde. Maçı yine özetlerden takip ettim, oynandığı sıra da dönüşümlü yayınıyla TRT Radyo 1 koştu imdadıma. Maç kadrosunu verdiğinde siteye koydum hemen, klasik 11'imizdi, dizilişimizdi. Maçı çok az anlattı spiker ancak maçın başlarında ki anlatımında çok fazla karşılıklı pas hataları olduğunu söyledi. Sanırım Thomas Doll ve Kahe'nin söylediği düşük performans buydu. Zeki Çol bu skoru Ankaraspor maçında yakalamamız gerektiğini söyledi bende hak verdim, zaten yazmıştım da ancak çok şanssız bir karşılaşma geçirdik. Bu karşılaşma da gördüklerim yavaş yavaş rakibe şut şansı vermeye başlamışız, en sağlam yerimiz dediğimiz defans biraz rehavete kapılmış mıdır bilmem ama kaleci Serdar'ın uzaklardan gelen sert şutları başarıyla kurtarması defansı affettirmiş. Bu sorunun biraz daha atağa destek vermek amacıyla ileri çıkan defans elemanları yüzünden olduğunu düşünüyorum açıkçası. Çünkü maçı anlatan spiker de söyledi, atağa çıkan Burhan ve Kahe'yi arkadan destekleyen isimler Aykut ve Orhan. Hal böyle olunca orta alanda topu iyi kontrol de edemediysek atak yememiz çok normal. Takımın eksileri uzaktan bakılınca böyle gözüküyor. Belki daha da çok eksiğimiz hatamız vardır ama insan 4 gollü galibiyetin sarhoşluğuna belki de göremiyor.

Artılara gelecek olursak, Zeki Çol haklı, Gençlerbirliği takım olmaya başladı. Son 3 senedir birbirinden habersiz oynayan futbolculardan sonra Gençlerbirliği'nin oynadığı oyun gerçekten çok zevkli ve farklı. Zaten benimde Gençler'e gönül vermemi sağlayan bu farklı ve zevkli futbol anlayışı değil midir? Eski ve normal olan Gençlerbirliği, Thomas Doll sayesinde müthiş bir geri dönüş içerisinde. Bir forvet, herşey bir kaliteli forvete bakıyor aslında. Daha coşkulu ve gollü bir takım için. Ancak bu maçta gördüğüm artılardan biri de, hucüm elemanlarımızın son vuruşlarında ki beceri bu maçta çok iyiydi. Allah bir yerden verirken, bir yerden alıyor derler ya, resmen o durumu yaşıyoruz. Hücum etkiliyken bitiricilik yok, bitiricilik varken oyun yok. Ama kim ne derse desin özetlerden de görülen farklı bir hücum hattımız olduğuydu. Paslar hatalarının yanında şut şansları versekte oyunu Kasımpaşa'ya göre domine etmişiz ve forvet hattımızda formuna kavuşmuş. Dişimize göre rakip dedim 2 gol, belki 3 gol bekliyordum ama çok daha gününde forvetler sayesinde 4. golü de bulduk.
3. golü atan Kahe'nin vuruşu gerçekten süperdi. Maçın gollerinden en güzeli -görsel olarak- Kahe'nin golüydü. İlk geldiği zamanlar bizde aslında Kahe'yi bu golleriyle, vuruşlarıyla tanıdık. Düşüş içinde dediğimiz Kahe, eski Gençlerbirliği'ni de almış yanına geri dönüyor sanki. Bunun yanında Mustafa Pektemek'in attığı gol ve gelen yorumlarda "ikili mücadeleler de ayakta kalabiliyor" ddenilmesi çok güzel bir durum. Hava toplarına hakim kimliğini konuşturmuş Pektemek. Hayal kırıklığım ise Burhan oldu. Özetlerde daima kendisini izlerdik ataklarda, sağdan geliştirdiği ve bireysel yeteneklerini konuşturduğu ataklarını bu maçta görememek beni üzdü. Zaten Thomas Doll için oyuncu değiştirmek adına çok erken olan 70. dakika da yerini son golümüzü atan Hurşit'e bıraktı. Djite'nin oynadığı oyun hazırlık kampında aramızda olamamasına rağmen çok kötü değil ancak kaçırdığı bir gol var ki akıllara zarar. Eski Djite pek değişmemiş dedirtiyor. Ve Harbuzi... O'nun için ne desek bilmiyorum. Takıma geç katıldı ama umutlarımızı boş çıkarmadı Harbuzi. Son hız devam ediyor Beşiktaş maçında ki büyüsüne. Yavaş yavaş kaliteli olduğunu hissettirmeye başladı derken bu maçta 1 gol, 1 asist ile maçın yıldızıydı. Attığı golde hoş bir goldü gerçekten. Attığı golün hoş bir yanı da topu oraya taşıyan Orhan Şam. Orhan'ın topu oraya taşıyışını izlerken biraz Barça'lı Dani Alves tadında ama daha çok tipiyle ve oyunuyla Sergio Ramos'a benzettim. O alanda ki paslaşma da çok güzeldi, Harbuzi'ye son pası veren isim Radeljic olunca takımın ne kadar ofansif futbol oynadığı da açıklanıyor sanırım.


Geçen haftalara göre kalitesiz bir oyun belki ama kazanılan galibiyetin anlamı çok büyük. Zayıf hücum hattından yakınırken -belki "Kasımpaşa sonuçta ne olmuş" densede- keyif veren ve son hız giden bir Gençlerbirliği var ortada. Thomas Doll açıklamalarında 4-0'ı hakedecek bir galibiyeti haketmediğimizi söylemiş. Takım disiplininden kopulmaması adına başarılı bir açıklama olarak görüyorum. Herşeye rağmen kötü oyunlarının sebebini rakibe yıkan teknik direktörleri gördüğümüz, hatta kötü futbolda gelen bu tarz galibiyetlerini çok büyük bir başarı elde etmişcesine kendini överek anlatan teknik direktörlerin olduğu ortamda, özeleştirisini yapabilen olgunlukta bir teknik direktörümüz olduğuna çok seviniyorum. Skor ne olursa olsun, bu takımı eski haline döndürebildiğin, tekrar birliği sağlayabildiğin için seviyoruz seni Thomas Doll. Zafer Bayramımızı kutladığımız bugünde, böyle bir zaferle coşkumuza coşku kattığın için teşekkürler Thomas Doll, teşekkürler Gençlerbirliği'm.
Bu maçtan sonra oluşan tek korkum, transfer döneminin bitimine 1 gün kala, "ne gerek var bak 4 gol attık işte" diyerek bizi forvetten mahrum bırakacak bir İlhan Cavcav'dır. Şeytan kulağına kurşun deyip, tahtalara vuralım.
Bana Göre;
Maçın Adamı : Labinot Harbuzi
Maçın Hayal Kırıklığı: Burhan Eşer
En Güzel Gol : Kahe (3. GOL)
En Güzel Hareket: Orhan Şam (Harbuzi'nin golünde ki top taşıyışıyla)
Maçın Gerçek Kazananı: Gençlerbirliği Taraftarları :).

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails
Bu blog BloggerV.com üyesidir.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Bu Blogda Ara